hayatımda hiç gitmediğim belki de hiç gitmeyeceğim, ırkçılığın dayanılmaz hafifliğine kapılmış andavalların genellemelerle terörist memleketi ilan ettiği şehirdir. "ulan koskoca ahmed arif'i çıkartmış diyarbakır, sen ne yaptın deyyus?" derler adama, canım benim...
yemeklerini yerken, karpuzunu rakına meze ederken, türkülerini söylerken, evine diyarbakırlı kiracı alırken, orayla hiçbir problemin yok, arkasından sallamaya gelince de, tecavüz ettiği kadını recmetmek için salyalar saçan tecavüzcü gibisin nedense?
sadece televizyondan gördüğüm şehir. çoğunlukla gördüğüm manzara şu: "terör, bağırıp çağıran protestocular, yakılan lastikler, koşanlar, panzerlerden sıkılan biber gazları ve renkli sular..."
bu mu diyarbakır?
türkiye'nin her şehrini görmeye imkanımız yok. yazık ki televizyondan görüp tanımaya da imkanımız yok.
her akşam televizyon kanallarının haber bültenlerinde gördüğümüz diyarbakır'la, arada bir kültürel amaçlı yapılan gezelim görelim misali programlardaki diyarbakır arasında dünya kadar fark var. peki bunlardan hangisi gerçek diyarbakır?
tabi ikisi de...
iki diyarbakır'dan birini tarih ve kültür yarattı. yani gezelim görelim türündekini. seviyorum onu ben.
öbürünü kim yarattı peki? öfkeli, acı dolu, her an patlamaya hazır dinamit fıcısı gibi bu şehri yaratan kim? bilmiyorum ve onları hiç sevmiyorum. ama hiç görmediğim bu şehri her hali ile seviyorum.
artık 4.sınıflara " eğitim " amaçlı verilen yayınlarda güneydoğuyu ve doğu anadoluyu " kürdistan " başlığı altında gösterilen bir ülkenin içinde böyle bir şeye "sebeb gösterilen" şehir olarak bilinmekteymiş.
4 sene kaldığım, ağlaya ağlaya gittiğim ve ağlaya ağlaya ayrıldığım, yüreğimi bıraktığım şehir. namı değer şehr-i diyarbeakir.doğmadım bu şehirde, anam babam veya atam da hiç geçmemiş diyarbakırdan, ama şimdi memleket nere diye soranlara "diyarbakır" diyorum.
berat mardin'in henek isimli kitabında da bahsettiği gibi diyarbakır anlatılmaz yaşanır...
--spoiler--
bir de beni mutlu eden, trafik kontrollerinde trafik polislerinin ehliyetimi gördüklerinde bana "hemşehrim" diye hitap etmeleridir. kendilerine "diyarbakırlımısınız?" diye sorduğumda; "diyarbakırlı değilim ama sayılırım. orada görev yaptım. asla unutamıyorum" demeleridir
--spoiler--
gerçekten de böyle, diyarbakırın havasını soluyan, suyunu içen ve insanıyla tanışan herkes yüreğinde bir parça bırakır...dostlukları kalıcıdır. ne olduğunuz önemli değildir (türk, kürt, zaza, arap ...), yeterki insan olun...
ayrıca hiç şaşmaz bir şekilde kürt milliyetçisi olan insanların gururla ağızlarından dökülür ve ne yazık ki kürt milliyetçiliği pkk demektir, halkların kardeşliği masalı değil.
200 milyar doların ve binlerce masum insanın öldürüldüğü bir coğrafyada merkezdir. ne istiyorlardı bu insanlar? bizi biz yönetelim diyorlardı. resmi ideoloji kendi kafasındakini buraya dayattı, bir de düşman sürdü ileri, adına pkk dedi ve deyim yerindeyse hepimize kan kusturdu. ulan adamı bırakın yönetsin kendini neden benim cebimdeki parayı, benim vergimi orada dağlara mermi olarak yağdırıyorsun? çok şey mi istiyor adam? bölücülük istiyormuş. bölücülüğü istemek dünyanın neresinde suç, düşünce nerede suç? eyleme geçtiğinde senin de elin armut toplamıyor heralde. kalıpları aşamadığımız müddetçe, birilerinin dayattığı politikalara kayıtsız şartsız iman ettiğimiz sürece diyarbakır bu kanlı politikalara merkez olmaya devam edecektir.
ergani ilçesi civarındaki çayönü mağaraları insanlık tarihinin bilinen ilk yerleşim birimidir. bu enstantane bi tarafa daha istanbul şehri kurulmamışken diyarbakır surları tarihe ve medeniyetlere ihtişamını göstermiştir...
tahmini uzunca bir süre nüfus cüzdanının doğum yeri kısmında diyarbakır yazan biri özel sektörden çok sağlam ambargo yiyecektir. çünkü son bir kaç yıldan beri "çoğunlukla" içeride kurt kesilen, maddi ve manevi hasara yol açan kirli eylemlerde bulunan, devlete olan bağlılıklarını inkar eden vatandaşlara sahip olan diyarbakırlılar dışarı çıkar çıkmaz diğer bölge halklarından haklı olarak tepki görmeye başlamıştır.
öncelikle diyarbakırspor'dan söz edersek; devletin değil kürtlerin takımı diyarbakırspor taraftarı, fernerbahçe maçında fanatizmden ziyade faşizan olaylara karışınca diğer şehirlerin hemen hemen hepsinde aşırı (haklı-haksız) tepki görmüştür. sonra her ne kadar diyarbakırspor yönetimi ırkçılığa maruz kaldık dese de bu yalana kendileri de inanmamış olacak ki fazla inat etmemektedirler.
batıda ise hemen hemen her kurumda diyarbakırlı kürtler (başka şehirler değil) ortamda olay çıkartabilir gerekçesiyle işe alınmamaya başlanmıştır.
bu örneği göz önünde bulundurursak diyarbakırlı arkadaşlara son kez pkk * sempatizanı olmadan önce işsizlik, çaresizlik ve fakirliğe hazır olun derim. her ne kadar devlet affetse de halk terörü kolay kolay affetmez.
kimse bu şehri sevmek zorunda değildir. 4 yıl orada okuyup geri döndü diye kişinin orayı sevmesi gerekmez. zorla mı kardeşim? sevmiyor adam! bir yeri sevmeyen birini mallıkla itham etmek de ayrı bir tez konusudur.
sanılanın aksine çok güzel bir şehirdir. kesinlikle gidip görmek gerekir. sadece 2 kez gezmek için gitmişliğim var. 4 yıl okuyup da mal gibi dönenlerin kötülediği şehir.
tek kardeşim olan abimin 99-2003 arası 4 yılını geçirdiği hiç de iyi anmadığı, mezun olduktan sonra bir kez olsun gidip göreyim diye aklından geçirmediği, hatta diplomasını bile almak için uğramadığı bir şehir.
dün geceki fenerbahçe-galatasaray derbisinden sonra, üzerinde fenerbahçe forması bulunan bayan bir taraftara saldıran öküzlerin yaşadığı şehir. pkk kıyafeti olsa bağrınıza basardınız değil mi ? yok ya ben ümidi kestim bunlar insan olamayacak.