bugün

genel anlamda divan şairlerinin şiirlerini topladıkları defterlere verilen addır. büyük divan ya da büyük defter gibi bir anlam taşımaktadır.
mevlana'nın şiirlerini topladığı bu adda bir divanı vardır. divanın içerisindeki şiirlerin çok büyük bir kısmı farsçadır. bunun yanında divanın içerisinde birkaç tane arapça, türkçe ve rumca şiiri de yer almaktadır. divanın toplam beyit sayısı kırk binden fazladır. mevlana'nın bu eserinw divan-ı şems de denilmektedir
çünkü bu divanda mevlana bazı şiirlerini şems mahlasıyla yazmıştır.
ölüm günümde tabutum yürüyüp gitmeyebaşladı mı
bende bu dünyanın gamı var,
dünyadan ayrıldığımatasalanıyorum sanma,
bu çeşit bir şüpheye düşme.
benim için ağlama,"yazık yazık!" deme;
şeytanın ayranına düşer,
düzenine kapılırsan yazıkolur,
yazık yazık demenin sırası gelir.
cenazemi görünce "ah ayrılık, ayrılık!" demeye kalkışma;
kavuşup buluşmam o zamandır benim.
benikabre indirip bırakınca "elvedâ, elvedâ!" deme;
çünkü kabir, cantopluluğunun bir perdesidir.
batmayı gördün ya, doğmayı da seyret;
güneşe, aya, batmadan ne ziyan gelir ki?
sana batmak görünür ammadoğmaktır o;
mezar, hapis gibi görünür amma canın kurtuluşudur o.
hangi tohum, yere ekildi de bitmedi;
neden insan tohumu için de böyledüşünmüyorsun?
hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı;
canyusuf'u, ne diye kuyudan feryâd etsin?
bu yanda ağzını yumdun mu aç oyanda;
artık senin hay huyun,
mekânsızlık âleminin havalarındadır."

(dîvân-ı kebîr, 3/169)
yaklaşık olarak 45 bin beyitten oluşan ve mevlana'nın farsça yazdığı eseri. mevlana'nın bu eserinde sems i tebrizi'nin etkileri açık seçik görülebilir.

eseri türkçeye abdülbaki gölpınarlı çevirmiştir.
"Bu aşk ateşi bizi pişirir, her gece harabata doğru çeker götürür. Başkası bizi bilmesin, görmesin, tanımasın diye, yalnız harabat erenleriyle bizi bir araya getirir, onlarla beraber oturtur."

"Senin canında bir can vardır. Sen o canı ara! Senin teninin dağında çok kıymetli bir inci bulunmaktadır. Sen o incinin madenini ara! Ey hak yolunda yürüyüp giden süfî! Eğer arayabiliyorsan, onu sen kendinde ara, kendinden dışarda arama!"

"Aşk ateşinden dünyada sıcaklıklar vardır. Aşkın vefa sütünden cefa bile yumuşar. Güneşin bile utandığı bir ay'dan utanmayan kişi, ne utanmazdır, hem ne utanmaz!"

"Ey her ağacın, her bağın, her otun yeşilliği, tazelik ve baharı! Ey benim devletim, bahtım, yüceliğim!.. Ey yalnızlığım, ey sema'ım, ey ihlasım ve riyam!.. Gel; gel ki sensiz, sen olmadıkça bütün bunların hepsi sevdadan ibarettir!"

"Biz aşkın aşıkıyız. Çünkü aşk kurtuluştur. Can Hızır gibidir. Aşk ise ab-ı hayata benzer. Aşk padişahından beratı olmayana yazıklar olsun! Hayvanın, aşkı besleyen, ruha gıda olan manevî tatlılıklardan, can şekerinden ne haberi olacak?.. "
doğu'da mesela iran ve afganistan'da divan-ı şems diye de bilinir.
Bize Doğru Gel, Bize!

Bir an olsun düşüncelerden vazgeçsen ne olur? Balık gibi bizim denizimize dalsan, orada dalgalar yutsan ne çıkar?

Düşüncelerinden uyur, onlardan vazgeçersen Ashâb-ı Kehf'ten sayılırsın, düşüncelerden mukaddes, münezzeh bir nur kesilirsin; ne olur bu hale gelsen!

Sen bir saman çöpüsün, bizse devlet kehribarıyız; şu samanlıktan sıyrılıp kehribara dönsen ne olur ki.

Artık bu sefer toprak olacağım diye yüz kere ahdettin. Bir kerecik de ahdinde dursan ne çıkar.

Sen gizli bir incisin amma şu samanlıkta toprak rengini almışsın. A güzel yüzlü, ne olur yüzündeki tozu toprağı bir yıkasan da arınsan!

Padişah oğlusun sen, Cebrâil'in bile secde ettiği varlıksın sen. Ne çıkar a yoksul, babanın yurdunu bir arasan!

Tümden ayrılmış bir parçasın, bedenden ayrılmış bir elsin ancak; bari bundan sonra bizden ayrılmasan ne olur.

O vakit başsız kalırsın, malın mülkün gider, hırstan, kibirden ayrılırsın; fakat işte o zaman ululuk âleminde baş gösterir, görünürsün; ne olur bunu yapsan.

Hakk'ın zikrinden bir şerbet iç de düşünceden kurtul. Ey ilâhi rızaya mazhar olan, savaşa sarılmasan ne olur. Yeter artık, sen bir dağa benzersin; dağda altın madeni ara, bağırmayı bırak. Bağırıp dağı seslendirmesen ne çıkar!
Yaratılmıştan geç, Yaradana ulaş!

Âşık isen, âşıklarla otur!

Gece gündüz demeden kapılarında dur!

Bu kapıdan içeri girdiğinde ise,

Yaratılmışlardan uzaklaş; yaradanla otur!

Gönül O'nu ister, Her şey bahane...

Başımı koyduğum her yerde, secde edilen O'dur.

Dört köşe ve altı bucakta tapılan O'dur.

Bağ-bahçe, gül-bülbül, sema, sevgili;

Bütün bunlar hep bahane; asıl maksat olan O'dur.
mevlana'nın, bugün bile tazeliğinden, derinliğinden hiçbir şey yitirmemiş şiirlerle dolu başyapıtı.
''büyücü gözlerinin yüzünden ancak senin şairin olduk; bir başka güzel yüzlüye aşık olamıyoruz, mazeretimiz pek büyük."
mevlana'nın iş kültür'den de çıkmış 8 ciltlik eseri.

https://www.iskultur.com....divan-i-kebir-ciltli.aspx
--spoiler--
erkeklerin birbirleriyle özel ilişkilerine ait dizeler vardır
--spoiler--

Öyle demek istemedi .ss dediler kahvede.

Batını farklı kardeşim.
güncel Önemli Başlıklar