her hafta biraz daha oturan bir çizgisi var. ama eleştiriler hala acımasız. bir adam düşünün: haftanın 5 günü ciddi formatlı * bir program hazırlayacak altıncı gün de en az 5 saatlik *bir eğlence programı sunacak. bunun yanında fotoğrafçılıkla uğraşacak, seslendirme yapacak, arada zaman zaman bir tiyatroda yönetmenlik yapacak veya oynayacak. hem de her ne kadar ukala görünse de * haddini bu kadar bilen bir adam olacak. yapın daha iyisini görelim demezler mi adama.
nostalji olayı pek bi tutmuştur. hem güldürmüş hem duygulandırmış hemde gülayın bir daha şarkı söylememesi gerektiğini kanıtlamış hoş bi programdır. böyle eskilerden takılmaya devam etmesini umuyoruz.
80lerde çocuk 90larda genç olan bünye programın sonuna doğru salya sümük ağlarken bulmuştur kendini. ne güzel yıllardı demiştir dert yok keder yok ekmek elden su gölden yaşamışız o zaman insan geriye dönüp bakınca fark ediyor. disko kralı o güzel günleri hatırlattı. bir yandan kıyafetlere gülüp bir yandan ağladım tüm gece. hala kendime gelemedim.
bu hafta ah eski günler dedirten sabaha kadar zevkle izlenen program ancak yükselttiği çıtayı aynı yerde tutmasınında imkansız olduğuda kesindir. (bkz: up and down)
haftalardır "cık ,olmamış, peh" diyenlere cevaptı bu hafta. çok lezizdi, doyamadık, hiç bitmesin istedik. ama asıl zor tarafı, okan bayülgen için. okan bayülgen *; madem bu kadar iyisini yaptın, bundan sonraki programlarda performansın düşerse hiç şansın yok. bak burdan söylüyorum *.
malum son programından sonra bende bazı şeyler ters tepti. gittim hüzünlendim kasetlerime baktım. koydum radical noise'u. uyan ile çığlık ile headbang yaptım. sonra bazen ile hüzünlendim. sonra hazır hüzünlenmişken bi asafated çakayım dedim. bi' yandan tanju can'ın tout va bien deki efsane albüm teşekkürü sözlerini okuyup yarılırken öteki yandan da albümü adını veren parçayla içimi ısıttım.
lan madem bi' gaza geldik bunların üstüne bir de antisilence dan New World Order Sucks albümü patlatayım dedim. harbiden patlattım çoştum. böyle bir yorgunluk çöktü üstüme. tatlı niyetine önce sibel alaş'ın efsane şarkısı adam'ı dinledim. sonra da içimden "mor ve ötesi aslında eskiden süperötesi bir gruptu" geyikleri yaptım. hemen atıldım kasete ve koydum 1999 da çıkarttıkları Birak Zaman Aksin albümünü. 23 ile gözümden iki damla yaş geldi.
baktım olacak gibi değil kapatayım bu müzik faslını dedim. film izlemeliydim artık.
gittim leon'u izledim. yapılır mı hiç bu!.. saati 9 ettim. baktım iyice ruhumu teslim edeceğim. sonra zıbardım.
90 lı yılların şarıkıcılarını konuk eden programdır. O yıllarda popüler müzikte inanılmaz bir patlama yaşanmış ve müzk hakkaten müzik için yapılmış gördük. Tek kelimeyle süperdi. Hala 815 vapuru , ah canım vah canım, köylü güzeli , benimle oynama söylerken son derece zevk aldığımı farkettim. Çok etkileyici muhteşem programdı.
kendini aşmaya başlamış program. ve kendini tekrar ettiğini düşünerek yanıldığım okan bayülgen'in tekrar izlemeye karar verdiğim programı. dün geceden itibaren henüz 2008 yılındayım. şu sıralar toparlandımda çıktım 90'lar modundan. helal olsun ki kadir kıymet bilenler , sanata ve sanatçıya saygı duyanlar ve en önemlisi aynı jenerasyondan olup birbirine sevgi saygı duyabilen sanatçılar gördüm dün. herşey eskide kalmış meğer. barbaros hayrettin'den tut yonca evcimik'e kadar dün orada bulunan bütün sanatçılara birkez daha hayran kaldım bu program sayesinde. ve okan bayülgen'de ki mutluluk beni de mutlu etti. eski klipleri kısa da olsa görüp hatırlamak , o günlere geri dönmek süperdi. şimdinin sanatçılarıyla ki çok az , alakası yoktu dün izlediğim efsanelerin. onlar orada güldü eğlendi , hatırladı yaşadı eskiyi , ben evimden ortak olmaya çalıştım. süper bir geceydi ve henüz geldim kendime. abarttığımı düşünmemem de cabası. teşekkürler disko kralı...
aile bireyleriyle birlikte eski günleri tekrar hatırlamama neden olan sezon başladığından beri gözümü kırpmadan izlediğim programdı.
(bkz: teşekkürler okan)
uyuyup uyandıktan sonra sağlam kafayla düşünüldüğünde 90'lara damgasını vuranların arasında jale'yi, birkaç iyi adam'ı, ve volkan'ı unuttukları farkedilen program.
"90lar" temalı bölümüyle, amatör ruh ve imkanla çekilmiş o eski kliplerdeki bazı gülümseten detayları yeniden anımsatmış program. birkaçı;
kenan doğulu - yaparım bilirsin: teknik olarak adını bilmesem de görüntüyü döndürme hadisesi sonucunda davulun "yamaha" olan markasının "ahamay" olarak karşımıza çıkması, harflerin tek tek simetriye aykırı olmamasından ötürü fazla da göz tırmalamaması...
rafet el roman - amerika: babalar gibi telecaster'ı, tüm şarkı boyunca aynı akoru saniyede 7 kez basan solak vatandaşımız rafet el roman'ın ters tutması...
birçok anısını 90 lı senelerde yaşamış bir adam olarak, 13-14.12.2008 tarihli 5 saatlik yayının ardından, sabaha doğru 4 buçuk civarı beni çalışma masama alıkoymuş ve boş bir deftere sayfalar dolusu yazı yazmama bahane olmuş, o anları/anıları tam da unutulmaya ramak kalmışken yeniden hatırlatmasıyla ağızda farklı bir tat bırakmış program. hem kendi adıma hem de toplum olarak, neyin nereden gelip nereye gittiğini bir kez daha anımsatmasına minnettarım. eyvallah, derim.
aydın dogan discosunun kralı, kendince bir kutsama gecesini daha eda etmiş, "ben ne büyük bir kralım ki kimse düşünmedi ben yaptım yine" tarzı iniltiler içinde tamamlanmış bir geceyi daha eda etmenin huzurunu yasamıstır, kendi çapında kraldır, aydın dogan medyasının kralı.
şuana kadarki en güzel bölümünü dün gece sergileyen programdır. önce nostalji olur diye sıkılacağımı zannetsem de eğlence sahiden doruktaydı. programın temposu hiç düşmedi ve bence okan bayülgen de önceki programlarından daha fazla eğlendi.
hakkında an itibariyle 635 entry girilmesini dün gece itibariyle haketmiş programdır kanımca.
90'lı yıllarda çocuk olan her bünyeyi hissiyatlandırmıştır illa ki.90'larda çocuk olanlara dahil, Tv önünde büyüyen ve büyütülen, tüketim endüstrisinin ve populer kültürün tam merkezine oturtulan bir kuşağın çocuğu olarak; büüyklerimin bana hadi aboneyim aboneyimi söyle ablalarına dediğini hatırladım mesela.bugünün çocukları esra eron'un ya da petek dinçözün saçma danslarını izlerken ben sabah şekerlerinde muratla şebnemin kötü bond taklidi danslarını izliyordum.
küçük küçük kızlar demet akalın'ın ya da gülben ergen'in şarkılarını söylerken biz gurbette yorgun düştün be ceylan diyoduk otobüs yolculuklarında.Elimizde dandik adının popsi mi she mi olduğunu hatırlamadığım müzik ve genç kız dergilerrinden poster kesip asıyorduk odalarımızın duvarına.
En büyük derdimiz rafet el roman'ın şarkısındaki gibi seni seviyorum diyebilmek, kim kimi seviyor, kim kimden hoşlanıyor'u öğrenebilmekti belki de.
Çocukluğumuzdu işte....
dvd'siz,mp3 süz,internetsiz,yine yüzeysel yine populer ama bizim çocukluğumuz olduğu için temiz,masum...
dün kü programı ile tadı damağımızda kalmış olan. hiç bir zaman başından sonuna kadar izleyemediğim halde gece televizyonun başından kalkamadım. eski günlerimize geldik gittik. gülay' ın kafasının iyi olduğunu düşünmeden edemedim. bir ara sarhoş gibi sallanıyordu şarkıyı söylerken çünkü. performansını hiç beğenmedim. * ama buna karşın tayfun' a bayıldım.
hiç bitmesin diye içten içe dua ettiğim ve birkaç hayal kırıklığı dışında çok eğlendiren bir program olmuştur. her seferinde şöyle bir denk gelip 5 dakika katlanamadan direkt olarak zapladığım disko kralı dün geceki program sayesinde kesintisiz * 4 saat izletmiştir kendisini. klibi dönen şarkıcılar arasında gözlerim nazan yeşiltan, rengin ve jale'yi aradı bu programda. keşke onlardan da birçokları ah canım ahmet gibi çat kapı dalsalardı programa. bir de söylemeden edemeyeceğim gülay hanım sen gelmez oldun 'dan başka hiçbir şarkıyı canlı söylemesin mümkünse yahu bu kadın yüzünden kanal değiştirmedim dedim ya cesaretin var mı aşka'yı söylerken sesini kısmak zorunda kaldım.
bu hafta o dönemin haber programları, dizileri, eğlence programları yılbaşı, bayram kutlamaları üzerinde pek durulmadı. gönül isterdi ki en azından programın bir saati bunlara ayrılabilirdi.