pembe mezarlıkmış, değmesin ellermiş tam ağlak, sızlak sözler. bir de söz doldurmak için mutlaka ''elimden gelen oturup elimle sana şarkılar yazmak'' gibi kalıplaşmış sözleri var.
dinlemek değil de maruz kalmak diyelim.
zaz - je veux. bıkmak ne kelime sıtkım sıyrıldı.
bir de tüm serdar ortaç şarkıları hepsi birbirinin aynısı çünkü.
son günlerde başta moon in june olmak üzere third albümü ve genel olarak soft machine şarkıları(ilk dönem). ama tam olarak bıkamadım, her gün en az ikişer kez dinliyorum. son 6 yıl için konuşursak led zeppelin literatüründeki tüm şarkılar(taparcasına dinledim zamanında). 6 yıldan da öncesi dersek nights in white satin, whiter shade of pale, surfin usa, misirlou(dick dale yorumu) gibi bilumum bir zamanlar favorim olmuş fakat bokunu çıkarırcasına sık dinlediğim şarkılar girer işin içine.
bi de tespit yapayım hızımı almışken. beatles'tan bıkılmıyor. yani henüz ben bıkamadım. leziz.
bu şarkılar bir yerde çalmaya başladığında kulaklarınızı tıkarsınız hatta oradan uzaklaşırsınız.
bazı şarkılar vardır, merak edip araştırırsın. sonrasında yapıldığı yılı görüp şaşırırsın. bulunduğun zamandan kopuk değildir ve kulağa hoş gelir. bazıları da bu başlıkta belirtilen şarkılar olup; zerre zevk almazsın, bir b*k anlamazsın, şarkıyı açana tuhaf bir bakış atıp içinden "bu nasıl bir müzik zevkidir" dersin.
not: eğer bu şarkı betimlediğimden de kötü durumdaysa; o içinden dediğin şeyi direk yüzüne çarparsın.**
yolda yürürken, bakkal amcanın telefonunda, metrobüste sağ tarafınızda ki vatandaşın kulağında ve bilimum her yerde duyabileceğiniz halil sezai şarkılarıdır.