din konusunda, biz sıradan ama bir yandan da akıllı ve bilinçli insanlar, filozoflar kadar bilge ve yapıcı düşünemeyiz. bu yüzden sanırım tüm filozofça yaklaşımlar, bizlerin cümlelerini sönük kılar ve en doğruyu temsil eder. bu yüzden, tüm bu güzel sözlerle din olgusunu açıklamak istiyorum:
"Dini kitapların etkisi okuyan kişinin cahilliği ile doğru orantılıdır."
Robert G. Ingersoll
"insan dindar hayvandır."
Mark Twain
"Gelişmiş toplumlar dindar oldukları için değil dine rağmen gelişmiştir."
Mark Twain
"incil öyle dediği için yüzyıllarca cadı avcılığı yapıldı. Ölen cadıların kanlarıyla hıristiyan dünyası temizlendi, kilise de bunu teşvik etti. Daha sonra birden bire cadı diye birşeyin hiç varolmadığı ve varolamayacağı anlaşıldı. insan bu duruma gülse mi ağlasa mı bilemiyor."
Mark Twain
"Din sıradan insanlar için gerçek, aydınlar için yalan, iktidarlar içinse kullanışlıdır."
Seneca
"Bir insanın ahlaki ve etik davranışları diğerlerini anlamasına, eğitimine ve sosyal ilişkilere dayalı olmalıdır, dini dayatmalara gerek yoktur. Zira ölümden sonra ceza korkusu veya ödül iştahı ile hareket eden kişi zavallıdır."
Albert Einstein
"Din, sıradan insanları pasif ve sessiz tutmak için bulunmaz bir kaynaktır."
Napoleon Bonaparte
"Olmayan birşeyle, görünmez birşey arasında çok az fark vardır."
Delos B. McKown
"Dünyada bilinen tüm tanrısal inançları inceledim ve hepsi masallara ve mitolojilere dayanıyor."
Thomas Jefferson
"Benim inanmadığım bir dine inananları kafir saymanın rahatlığı beni de kendi dinimi sorgulamaya götürdü."
Mark Twain
"incilin etkisi okuyan kişinin cahilliği ile doğru orantılıdır."
Robert G. Ingersoll
"Böyle bir tanrı varken, şeytana ne gerek var?"
Robert M. Price
"Bedenden bağımsız bir ruh fikri anlamsız ve boştur."
Albert Einstein
"Herşeye gücü yeten Tanrı'nın neden Şeytan'ı yaratmasına ve daha sonra da onunla mücadele edilmesine gerek var ki? Bana göre dinler çelişkilerle dolu ve benim mantığıma aykırı."
Gene Roddenberry
"Kanıt gösterilmeden yapılmış bir iddiayı çürütmek için kanıta ihtiyaç yoktur."
Christopher Hitchens
"Din ve mantık kadar birbiriyle çelişen başka iki şey yoktur."
Voltaire
"Din benim saygı duyduğum herşeye esastan akrşı çıkıyor - cesaret, açık görüşlülük, dürüstlük, adalet, ve hepsinden fazla, gerçeklere olan bağlılığım."
H.L. Mencken
"Bilinmeyen bir şeyi, bilinenlerle açıklamak mantıksal yordamdır. Bilinen bir şeyi, bilinmeyenlerle açıklamak ise teolojik tuhaflıktır."
David Brooks
"Öbür dünyalarla uğraşmak aramzıdaki kötülükleri düzeltmez, bu dünyaya odaklanmak bize yardımcı olabilir."
Walt Whitman
"Din alışkanlığı düşünmekten kaçmanın kolay yoludur."
Peter Ustinov
bana sormadan bana benimsetilen şey. insan olmasını istediği şeye inanır kimsenin sonsuza kadar yok olmayı istediği sanmadığım için herkesin bi yandan inanmıyıp bi yandanda yaaa hadi varsa abii dediği şeydir. dini artık sembol haline getirdikleri için inanmak içten gelmiyor arkadaşım ben böyle mutluyum başka bir dünya için bi kere geldiğim evrende kendimi kısıtlayamam.
en modernlerinin bile bin yıllar öncesi ilkelleriyle benzer benzer şeyleri taşıdığını gördüğümüz, biri diğerinin kopyası olan şeydir. En orjinal iki tanesi ise,
eski japonya'da kadın kutsaldır. Kanı aktığı için gizlenmelidir. saklanmalıdır. Hatta kimi japon köylerinde kadınlar yerden 1 metre yukarıda kurulan bir yapının içinde tutulur.
Yahudiler, müslümanlar ve afrika dinleri sünneti emreder.
Hristiyanlar, yahudiler ve müslümanlar kapanmayı emreder.
Eski arap dinlerinin ilahlarından ay ilahının ismi Allah'tır. Puta tapınma değiştirilerek putların eskiden olduğu yere tapınmaya çevrilmiştir. ibrani tanrısının ismi elohim'dir, allah'ın kökenidir.
Eski arap dinlerinde gazve denilen savaş sonrası yağma, talan ve köleleştirmenin ismi değiştirilerek islam'la birlikte gaza olmuştur.
yanlışsa eğer hiç kimseye bir şey olmaz yok olur gideriz, ama doğruysa ne olur bir de o açıdan bakmak lazım. zaten bu yüzden kur'an hiç mi aklınızı kullanmazsınız diye sormaktadır ve allah pisliği aklını kullanmayanların üzerine yağdırır demektedir.
olmasa daha güzel olurdu.
pragmatist arkadaşlara sesleniyorum, sizin anlayışınıza göre inanmak ve ibadet etmek, dinin gereklerini yerine getirmek öteki dünyada size vaad edilen cenneti düşünürsek akıllıca (bkz: ya varsa dini). o halde neden kapsamı genişletip tüm dinlere aynı şansı tanımıyorsunuz? neden işinizi garantiye almıyorsunuz? mesela cumaları camiye, cumartesileri sinagoga, pazarları kiliseye gitmelisiniz. domuz yemiyorsunuz, dana eti yiyorsunuz. peki ya hindular haklıysa? o zaman hiç et yemeyin, garanti olsun, ha bu arada brahmaya ibadet etmeyi unutmayın. alkol almıyorsunuz, peki ya mormonlar haklıysa? o zaman kola ve kahve de içmeyin bir zahmet.
tabi sadece şu zamanda yaşayan dinlerin yanında artık mitoloji olmuşları da hesaba katmanız lazım, sonuçta ya yanılıyorsanız? öyle değil mi? afrika'da, amazonlarda, kutuplarda falan yeşermiş yerel dinleri de incelemeniz gerek. arada sırada mayaların yaptığı gibi tanrılara insan kurban edin, aktif volkanların içine kurbanlar atın, ulu manitu için tamtam dansı yapın.
fakaaaat, bir de şirk girecek ki o zaman işin içine aman aman.
inananların gömüldüğü pragmatizmi gördükçe, onlara "özgür düşünce" kavramını anlatmanın ne denli saçma olduğunu bir kez daha öğrendiğim olgu.
mümin: bana faydası var bu yüzden inanıyorum.
din: koşulsuz iman. ama inanırsan cennete, inanmazsan cehenneme gideceksin! (bu kapıdan çıkarsan ölürsün ama istersen çık ben tutmam gibi bir şey)
hür irade: ???
özgür düşünce: size pragmatizmin sığ sularında tatlı rüyalar dilerim.
tabi herkesin zeka düzeyi farklı olduğu için boyama kitaplarıyla da anlatılması gereken mevzu.
eğer ahiret yoksa, inanan bu dünya'da ne kaybeder sorarım? sadece yiyeceklerden domuz, içeceklerden alkollüler, sosyal hayattan zina, eğlenceden kumar'dan uzak duracak. kılarsa sabah-öğle-akşam namazlarını kılacak. karşılığında cennet alacak! sen 3 kuruş maaş için koca ay partonuna köpek oluyorsun bu dert değil de koca cennet için bir kaç şeyden uzak durmuşsun bu mu sorun? ya sen yine git barına, yine git eğlen hayatın tadını çıkart ama içki içme ulan içme bu kadar. sen her haltı ye, böcek ye, maymun ye, mandalina ye ama domuz yeme ulan yeme bu kadar. koca cennet var. hani ahiret yoksa bile, sırf olma ihtimali için bunlar yapılabilir. zaten inanmak, akıl sahipleri yani akıllarını kullananlar içindir.
kafası çalışmayan adama sen bunu izah edemezsin. o illa azabı tadacak onun derdi o.
ahiret varsa, inananlar cennette ohhh yayarken inanmayanlar daha burada elini ateşte 3-5 saniye tutamazken, orada ebedi olarak kalacaktır. ebedi diyorum yok müslümanlar biraz bronzlaşıp çıkacak demiyorum ki öyle bir şey yok!
bu kadar basit bir olay. inanmak her halukarda değecek bir şey.
sürekli "yoksa inanan bir şey kaybetmez ancak varsa inanmayan çok şey kaybeder" mantığıyla savunulan olgu. eğer yoksa inananın da kaybedeceği çok şey vardır. o da bu dünyadır. kendini sürekli bu dünyadan dışlayan ve ahir hayat için yaşayıp, efendisinin izinden giden inanan kişi; efendisizliği yani salt özgürlüğü asla tadamadan yok olup gidecektir. hem de bir hiç uğruna.
işte eğer yoksa, inanan kesimin de en büyük kaybı budur. yoksa sen bu dünyayı kaybettin demektir, varsa inanmayan kesim de öbür dünyayı. ha varsa bile inanan kesim 2 dünyada da kazanmış olmuyor, gene bu dünyada kaybetmiş oluyor. zira özgür düşünceye ket vurularak, bu dünya kazanılmaz.
akıllı olanların inandığı olmayanların ise kibir ve gurur sebebiyle kendi kendilerini kandırdıkları gerçek.
sonuçta yoksa, inanan da inanmayan da yok olur gider.
ama varsa, inanan cennet bahçelerinde gezerken, inanmayan, bu dünya'da eli sobaya deyse 'ayhhh yandım' derken orada ne yapar bilemem. bol şans. ha bu arada, en inanmayan bile, eli sobaya deyse 'ayhh yandım 'allah'' demektedir. bu da baya ilginçtir.
tanri ya inanan birisi olarak cok fazla insan eli degmis oldugunu dusundugum kavram.belki gonderilen butun kitaplarda tanri nin eli vardir ama o kitaplarin degistirilmemis olma ihtimali cok dusuktur.o yuzden dinleri kitaplardan elestirmek birazcik arastirma ruhuna sahip insanlar icin kolay olmali diye dusunuyorum.ama ben asil sorunun dine duyulan ihtiyacta oldugunu dusunuyorum.insanlar neden birisini oldurmenin yanlis oldugunu tanrisal bir guc tarafindan ogrenmek ister,fakirden calmanin,cocuklari kotu yetistirmenin,alkolu zarar verici duzeylerde kullanmanin...
dindar bir ailede buyumedim ama daha okula baslamadan tanri kavramini,cennet-cehennem kavramini dusunurdum,cogu insanin dusundugu gibi.ama koskoca insanlar tanri tarafindan nasil sevileceklerini,onu nasil tatmin edeceklerini kendi kendilerine ya hayal edemiyorlar ya da islerine gelmiyor.tanri sana temiz ol dediginde niye kac kere burnuna su cekecegini dusunuyorsun,ya da tanri beni gunde 5 kere de olsa dusun dediginde niye 2 rekat az kilsam olur mu diye isin teknik kismini dusunuyorsun?
bu tip sorulari cok soruyorum.oruc tutmadigim icin,kurban kesmedigim icin ya da isime baslarken bir arapca kelimeler butunu soylemedigim icin tanri nin beni yakacagini zannetmiyorum.niye bu kadar adaletsizligi durdurmadigini,benim hayal ettigim alternatif evren duzenlerini tanri nin niye uygulamadigini,hak etmedigimi dusundugum seylerin niye basima geldigini,hak etmedigini dusundugum insanlarin niye odullendirildigini anlayamiyorum.oldugum zaman yasadigim onca aciyi,baska insanlara yasatildigini gordugum onca aciyi unutur muyum,onca aci bitti diye tanri ya tesekkur eder miyim,tanri bana cennetin en ust kosesinden yer de verse o acilari affedebilir miyim bilmiyorum.
evet,insanlarin affetme hakkinin oldugunu dusunuyorum.kendisine aci cektirilen her bilincli canlinin affetme hakkinin oldugunu dusunuyorum.affedilecek kisi tanri bile olsa.bize akillarimizi sadece verilenleri uygulayalim diye vermedigini dusunuyorum.tanri nin sucluyu iceri atip masumlarin acisini dindirmesini istemiyorum.tanri nin polislik yapmasini degil doktorluk yapmasini istiyorum.acilar baslamadan bana bir asi yapmasini ve asilara karsi direncli olmami saglamasini istiyorum.bunlarin hepsinin bir kabus oldugunu ve uyanmayi istiyorum.
uyanmayi ve gordugum kabusu hatirlamamayi istiyorum.herkes icin bunu diliyorum.katili icin,benden nefret edenler icin,cocuklar icin,hayati bana cekilmez kilan sevmedigim butun insanlar icin bunu diliyorum.insanlarin degil yaratilan duzenin kotu oldugunu dusunuyorum.bunu tanri nin bilincli olarak yaptigini ve bizi bekleyen guzel bir sonun oldugunu dusunuyorum.
herkese gunaydin demek istiyorum.
bir paket. ve sen beyni olan biri olarak o paketi aynen kabul ediyosun. onun içinde ne var ne yok hiç bakmıyosun bile. o düğümü açınca içinden neler çıkar bilmiyorsun bile. ödün kopuyor eleştireceğim diye. niye korkarsın ki. çok mu aymazsın. çok mu kötü, çok mu aptal, çok mu erdemsiz iğrençsin ki. niye dalamazsın ki derinlere. nasıl bir şeyi aynen kabul edip de dışına çıkamazsın ki. ama sana hak veriyorum ben. afyonlusun işte. bakamıyorsun, baksan göremiyorsun. bırak yaşamayı, şu sol tarafı ne hale getiriosun. halbuki inanç başka sol taraflardadır. reklamize edilmez. edilemez. bu senin inandığın şeyin doğasına aykırıyken, paketinin cilasını yaparsın sen. yaradanın verdiği aklı iki gram kullanayım demezsin. ama işte bu beni ilgilendirmez. inançta hiyerarşi olmaz. neye inanacaksan ya da inanmayacaksan onu sen bileceksin. ama çok az dinden bahsedebilen bir kişi isen sen, hoşgöreceksin. inanmayanlara, başka şeylere inananlara anlayış göstereceksin. hayatını inanç temelli yaşamayanlara susacaksın artık. artık çok sıkıldım çünkü bu din teranesinden. herkesin içinde yaşaması gereken içsel serüvenin bokunu çıkardınız çünkü. artık bi susun, kaçan hayatı bi yerden yakalayın. merak etmeyin dininiz vesaireleriniz sizi hiç bırakmaz.
insan evrimini tamamlayıp soru sormaya başlaması ile birlikte gelişmeye de başlamıştır. Gelişen insan, bilimsel anlamda da ilerlemeler kaydettikçe soracağı sorular azalacağına artmıştır. Zaman ilerledikçe geçmişini de merak eden insanın odaklandığı ana noktalar evren ve tanrı olguları olmuştur. Evren nedir? Nasıl oluşmuştur? Tanrı var mıdır? Tanrı, evren ve insan nasıl bir ilişki içindedir? Bu entryde çeşitli görüşler ışığında bu sorulara cevap bulunmaya çalışılacaktır sevgili yiğitler.
Dünya, güneş sistemi içinde, güneşten 150 milyon km uzakta ve güneşe en yakın 3. gezegen olarak yaşamını sürdürmektedir. Güneş sistemimiz, yaklaşık 130 ışık yılı uzunluğunda ve yaklaşık 200 milyar yıldız içeren Samanyolu adı verilen bir galaksi içinde yer almaktadır. Galaksimiz ise yine en yakını yaklaşık 2.5 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan evrendeki milyarlarca galaksiden yalnızca biridir. Samanyolu içerisinde güneşimize en yakın yıldız güneşten yaklaşık 4 ışık yılı uzaklıktadır. Işık yılı kavramını biraz açmak gerekirse; Işık yılı, ışık hızı (saniyede 300 bin km) ile gittiğimizde 1 dünya yılı sonunda alacağımız mesafedir. Bu hızın büyüklüğünü açıklamak için bazı örnekler vermek gerekirse ; ışık hızının onda biri ile bile gidebilsek, ekvator çevresinin dörtte üçünü 1 saniyede kat edebilir, ışık hızının yüzde biri ile gidebilsek de Ankara dan Londra'ya yaklaşık 1 saniye içinde varabiliriz.
Aynı mantıkla güneş ışığı dünyaya 8 dakika sonra ulaşmaktadır. Başka bir deyişle biz güneşe korunaklı bir gözlükle baktığımız zaman, güneşin 8 dakika önceki halini görürüz. Çıplak gözle dünyadan görülebilen ve galaksimize en yakın galaksi olan Andromeda'nın ise yaklaşık 2.5 milyon yıl önceki hali görülmektedir. Hubble uzay teleskopu dünyadan yaklaşık 10-15 milyar ışık yılı uzakta olan galaksileri keşfetmiştir. Buradan yola çıkarak gökbilimciler evrenin yaşını yaklaşık 15 milyar yıl olarak hesap etmektedirler.
buraya kadar tamam mı sevgili dostum? iyi oku o zaman devam ediyorum:
Evrenin başlangıcı ile ilgili olarak çeşitli görüşler olmasına karşılık günümüzde ''büyük patlama (bkz: big bang)'' teorisi daha fazla yandaş bulmuştur diyebiliriz. Bende şu ana kadar bilim ile desteklenebilen alternatif bir görüş olmadığı için bu görüşü benimseyenlerdenim. Büyük patlama teorisi aynı zamanda tanrının varlığı açısından da önemlidir. Patlama sonrası hiçlikten madde açığa çıkmış ise bu gücü yöneten bir gücün olduğunu da kabul etmek zorunda kalırız. Bu güç tanrıdır. Hiçlikten yukarıda tasvir etmeye çalıştığımız büyüklükte bir everen yaratabilen tanrının hata yapması düşünülemez. Tanrı evreni kusursuz ve bütün kurallarıyla birlikte yaratmıştır. Tanrı hatasız yarattığı evrenin devinimine karışma ihtiyacı hisseder mi?. Bir başka önemli konu da şudur ki; Tanrı evreni yaratıp kendi köşesine mi çekilmiştir? Çekildi ise o köşe nerededir? Yoksa evren ile tanrı ayrı ayrı yerlerde değil de, iç içe geçmiş vaziyette midir? Son sorunun cevabı evet ise tanrının evrenin her yerinde olduğu da söylenebilir. Ters mantık ile de, eğer evrenimiz ve/veya başka evrenler de yok ise tanrı da yoktur denebilir. Ancak bu durumda büyük patlamadan önce tanrının nerede olduğunu sorgulamamıza neden olur. Bu yeni durumu da açıklamak için getirilen bir başka görüş ise evrenin patlamadan sonra maksimum şişkinliğe ulaşması ve tekrar büzülerek minimum hale gelmesi ve tekrar patlaması şeklindeki bitmeyen döngüdür. Problem ise bu bitmeyen döngü içinde tanrıyı nereye koyacağımızdır. Acaba tanrı bitmeyen döngüyü başlatıp, kendisi de her bir başlangıçta ayrı bir senaryo içinde evren ile bütünleşmekte midir?
neyse ustalar. ben sizin kafanızı karıştırmadan ve fazla derine inmeden şunu söyleyeyim ki, ''büyük patlama'' ile başladığını kabul ettiğimiz evrenimiz, yaratıldığı an konan bütün kuralları ile birlikte ''hatasız'' devinimini sürdürmektedir. Dünyadan baktığımızda aklın hayalin alamayacağı kadar büyük bir evren içinde güneş sistemimiz, okyanus tabanındaki bir kum tanesinin içindeki bir atom gibidir. Bu kum tanesi atomunun içinde yaşananlar okyanusu ne kadar ilgilendirirse, bu kum tanesi atomunun çevresinde dolanan bir elektron gibi olan dünyamızdaki yaşam da evreni dolayısı ile tanrıyı o kadar ilgilendirir . Bu büyüklük içinde insanın çektiği ''sıkıntılar'' tanrı için ne anlam ifade eder? Eğer insanın çektiği ''sıkıntılar'' tanrı için bir anlam taşıyorduysa , tanrı bu ''sıkıntı''yı baştan engelleyemez miydi? Neden dünyamızda yaşayan diğer yaratıklar sıkıntı içinde değil de insan sıkıntıda? Her gün aslanlar veya diğer yırtıcılar tarafından yenme ihtimali olan zebralar, antiloplar, bufalolar veya yaşam mücadelesi veren diğer hayvanlar değil de neden insan? Nedeni basit. insan: düşünen, topluca yaşamayı bilmeyip de topluca yaşamak zorunda olan, bilinen en bencil yaratık da ondan. Topluca yaşayabilmek için belli kurallar koymayı akıl edebilecek ve kurallara uymayanlara yaptırım uygulayacak kadar da zeki bir yaratık, insan. Kurallar konuldu ve güzel güzel huzur içinde yaşamaya başlanıldı. Peki, kurallara uymayanlara yaptırım nasıl uygulanacak? Tabii ki korkutarak. Canından başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan ve baskı ve zulüm ile de ıslah edilemeyen insan etkili ve kalıcı bir biçimde nasıl korkutulacak? Tabii ki ölümden sonra başına gelecek şeylerle. Peki bu korkutmayı kim yapacak? Tabii ki görünmeyen, bilinmeyen tarafla iletişim kurduğunu söyleyen ve mucizeler yarattığına inanılan kişiler vasıtasıyla(bakınız vermiyorum bile).
Dünya tarihinde yukarıda anlattığım mantık çerçevesinde çok zeki ve herkesin mutluluğunu gerçekten isteyen lider vasıflı insanlar toplumlara önderlik etmişler ve bu insanların etkileri günümüze kadar da güçlenerek gelmiştir. Ortalama insan zekasından çok daha yüksek zeka ve akıl seviyesine sahip bu insanlar farklılıkları ile diğer insanlardan bariz bir şekilde ayrı olmalarından dolayı, bir anlamda seçilmişlerdir. Bu insanların ortak tarafı hemen hemen hepsinin aynı coğrafyada ortaya çıkmış olmalarıdır. Bu durum da bize o coğrafyada birlikte yaşayabilme kültürüne ihtiyaç duyulduğunu gösterir.
Temellerinde büyük bir insan sevgisi ve birlikte yaşayabilme arzusu olan bu yeni kültürler, liderlerinin ölümlerinden sonra zamanla art niyetli kişiler tarafından yozlaştırılmış ve güç kullanma aracı haline dönüştürülmüşlerdir. insanların ''saf'' inanma duygularını kullanmaya dayalı bu yozlaşmalar, barış ve kardeşlik yerine köleliği, acıyı ve ölümü getirerek insanları yüzyıllarca sürecek derin üzüntülere itmişlerdir. Yozlaşmaların etkilerini günümüzde de görmek mümkündür. Doğası gereği inanma isteği çok baskın olan insanlar, bu yozlaşmalardan ancak ve ancak aklın ve bilimin önderliğinde kardeşlik , barış ve birlikte yaşayabilmenin verdiği haz duyguları içinde çağdaş eğitimin vereceği destek ile veya bir başka deyişle ''medenileşerek'' kurtulabilirler.