karl marx'ın dediği gibi din bir afyondur. evet insanları ve onların beyinleri uyuşturuyor. öyle ki insanların din uğruna yapmayacakları şey yok. kendilerine işkence yapmak, başkaları öldürmek hatta kendi çocuğunu kurban etmek gibi. ayrıca din olgusu sadece "islam" olarak algılanmamalıdır din genel bir düşüncedir. yeryüzünde yüzlerce din vardır. birde dinlerin çıkar boyutu vardır. hiçbir din öldürmeyi emretmediği halde, dinde zorlama olmaması gerektiği halde haçlı seferlerinin veya cihad anlayışının olması dinlerin insanların nasıl belli kişilerin çıkarı uğruna kullanıldıklarının göstergesidir. eğer din olgusu ve cennet vaadi olmasaydı neden binlerce insan gereksiz yere göz göre göre ölüme gitsin?
din, insanları iyilige iten iç huzurun saglanmasında , birlik ve beraberlik ruhunun çok kolay şekilde bir çatı altında toplanmasına sebebiyet veren önemli bir birleştirici etkendir.
insanların bir başka otorite tarafından kendilerine emredilse eninde sonunda isyan edecekleri yasak, kural, dayatmalara sakince, gönülden, içtenlikle boyun eğmeleridir.
"insan içinde yok edilemez bir şeyin varlığından sürekli emin olmadan yaşayamaz; ancak gerek bu yok edilemez şey gerekse de bu güven kendisinden daima gizli olabilir. Bu sürekli gizliliğin kendini açığa vurma yollarından biri, kişisel bir tanrıya inançta kendini gösterir."
Kafka.
insanın iki temel güdüsü saldırganlık ve cinselliktir tezinin sakatlıklarını ortaya koyduğumuzda bu yazılanların hepsi bir hikayeden ibaret kalacaktır.
insanın temel güdülerinden olan cinsellik ve saldırganlığın yanı sıra sevmek ve kendini güvende hissetmektir.
kendini güvende hissetmeyen hiçbir insanın aklına cinsellik gelmez. idam öncesi cinsel fanteziler kuran insana rastlanılmamıştır.
freud kesinlikle önemli bir sosyal bilimcidir ve ortaya koyduğu bir çok temel kavramın yanı sıra cinsellik konusundaki aşırı yorumları bir çok saygın bilimadamınca da eleştirilmektedir. bir sosyal bilimci freud sosyal bilimlerin gelişmesini geciktirmiştir ifadesini rahatlıkla kullanabilmiştir örneğin. bence biraz insafsız bir eleştiri faydası da şüphesiz çoktur freud'un.
demekki çorabı tekrar söküp tekrar dikmemiz gerekecek.
insanın temel güdü ve ihtiyaçlarının allah inancına eğilim oluşturması bir pencereden yaratıcının varlığına delildir,
diğer bir çerçeveden olmadığına. benim çerçevemden insandaki sığınma ihtiyacı ve kendini güvende hissetme olgusu vahiyle sunulana karşı bir iç zemindir. bir yaradılış duygusudur. diğeri de doğanın yarattığı der ancak buna.
şimdi bir civatanın monte edilmesi için uygun bir yer varsa şayet, bu yer kendiliğinden böyledir ve civata diye bir kavram üretiliyor da denilebilir, bu civatanın varlığına delil olarakta algılanabilir. civataya ulaşmak ise sınırlı bir süre sonra ancak mümkün olacaktır.
-din nedir?
+bunun için önce insanın en temel güdülerine bakalım.insanın en temel iki güdüsü vardır,biri saldırganlık biri cinsellik.
Bir insan bunlarda başarılı oluyorsa kendini mutlu eder.Yok eğer bunları sağlayamaz ise içine kapanır kendini ezik hisseder.
Tabiiki kendini ezik hissettikçe güçlüler tarafından daha çok ezilir.Ve bu öyle seviyeye gelir ki artık güçlülerin tarlasını sürüyor meyvelerini onlara topluyor hale gelir.Bu aslında ilk köleliğin ortaya çıkışıdır.
herneyse bu ezik insan kendini aslında efendisinden daha güçlü bir varlığa inandırmaya başlıyor.bu da tanrı düşüncesini ortaya koyuyor.
tabiiki o zamanın insanında betim yeteneği zayıf olduğu için tanrıyı ancak kaslı ve sakallı yani heybetli bir adama benzetiyor ve ona tapıyor. tabi bu daha karmaşık bir konu ama pagan dinlerinin ortaya çıkışına dair ufak bir bilgi vermiş olalım.
şimdi asıl bizi ilgilendiren günümüz monoteist dine gelirsek.
farkettiniz mi bilmem ama monoteist dinler ortaya çıktığından beri sürekli din savaşları oluyor ve binlerce kişi ölüyor.
çoğu hükümdar cihat ı bahane ederek başka ulusların yurtlarına dalıyor ve ordaki tarih kitaplarını değiştiriyor vs vs.
din insanın insanı görünmez ile tehdit ederek köleleştirmesidir.
din insana var olup olmadığı bile meçhul olan sonsuzluk yalanına bürünmüş bir hayat uğruna bilinci kadar gerçek olan dünya hayatını harcamasını söylüyor.
din insan sürülerinin hem kırbacı hem afyonudur.
din mükemmeldir ama zararlıdır.
ilk insanlar doğadaki olaylar karşısında son derece çaresizdi. depremler, sel, felaketler, şimşek, gök gürültüsü gibi afetler insanları etkiledi. korku, beraberinde açıklama zorunluluğu da getirdi. önce güneşe, aya, ateşe, hayvanlara tapıldı. fakat insanlar gördü ki bu olaylar devam ediyor. sonra değişimler olmaya başladı. insan aklı ilerlemeye başladı ve cisimlerin tanrı olamayacağını anladılar. o zaman görünmeyen bir ilah arayışına girdiler. önce çok tanrılı dinler vardı, zamanlar bu tanrılar bire düştü. fakat son yüzyılda bilim alabildiğince ilerledi. bizler artık depremin nasıl oluştuğunu biliyoruz. ona karşı önlemler alıyoruz. yine bu olaylar karşısında çaresiz kalıyoruz ama en azından tanrı kızınca bizi cezalandırdı demiyoruz. din zamanla yerini salt bilime bırakacaktır. belki yüz belki iki yüzyıl sonra insanlar bugün inanılan şeylere gülecek. çünkü bilim bize bütün soruların cevaplarını verecektir. o zaman da din ile açıklama ortadan kalkacaktır.
din, insanları kontrol etme biçimidir.
insanların topluma zarar vermesini engellemek için çok etkili bir yöntemdir. kutsal atfedilen kitaplarda cehennem çok güçlü tasvir edilmiştir. insanlar böyle bir azabı çekmektense seve seve inanırım diye düşünüyor. fakat hala kötülük var. din bunları engelleyemiyor. dindar gibi görünen insanların yaptığı pislikleri herkes bilir. fakat sıradan, eğitimsiz insanlar için din gereklidir. islam da bu şekilde oluşmuştur. bozulan toplumu din, ayağa kaldırmış ve gittikçe büyümüştür.
din, kendi arasında mantıksızdır.
sürekli değişmiştir din. kıtada kim etkili olmuşsa onun söyledikleri din kabul edilmiştir. fakat bu dinlerin birbirine bakışı son derece komiktir. hepsi, kendi inançları dışında olanların cehennemde yanacağını söyler. bu büyük bir mantıksızlıktır. inanacak olsak hangisine inanacağımızı şaşırırız. evet bu ülkedekiler inandıklarının son din olduğunu söylüyor. fakat bu onlara göre doğru. başka dine inananlar da tıpkı müslüman gibi konuşuyor. yani kendi kendilerini yalanlıyor.
din, aileden gördüğünü devam ettirmektir.
başka ülkelerde doğsaydık ne olacaktı diye çoğu insan düşünür. ama din, buna da bir cevap bulmuştur. 'siz şanslı insanlarsınız'. bu çok komik bir laf. bunu papazlar da imamlar da söyler. peki onlar neden şanslı ya da neden şanssız. tanrı eğer varsa, ve doğru din islamsa, ben de roma'da doğduysam ne olacak? tabi ki bir hıristiyan olacaktım. bunun aksini kimse söyleyemez. dünyadaki din değiştirme oranlarına bakarsanız dediğim daha iyi anlaşılır. yani annenden ne gördüysen onu devam ettirirsin. bu din için büyük bir çelişkidir.
bu şekilde daha bir sürü yazdığım madde başlıkları var ama önemli gördüklerim bunlar.
şöyle düşünün insan çocuktur ve zihni gerçeklik olgusuna daha kapalı bir haldedir ve kendisine hayali arkadaşlar uydurabilir ya da dinlediği masallara gerçeklikler, daha derin anlamlar yükleyebilir. bu çocuk için normaldir yaşı ve beyni bu durum için oldukça müsaittir ve bizler de doğal olarak yadırgamayız. sonrasında da zamanla çocuk bunları aşar, biter gider.
işte dinler de tıpkı böyle insanoğlunun ortaya çıkışını doğum olarak düşünelim ve insanlık dünyaya alabildiğine yabancı e bir de düşünmeye başlıyor. bu nedir şu nedir demeye gördüklerini sorgulamaya ve anlamlar yüklemeye başlıyor zamanla da zihinsel gelişiminin erken dönemlerinde olduğundan görmediği-duymadığı-bilmediği hayali varlıklarla anlam vermeye çalışıyor dünyaya. düşünebildiği ve diğer canlılardan ayrıldığı için de kendisini farklı bir yere koyup biraz kibirden biraz cehalletten "tanrı" fikrini oluşturuyor. bu tanrı fikri de önce basitten karmaşığa doğru yol alıyor ve dallanıp budaklanıyor. uydurduğu masala kendini kaptırıyor ve dinleri ortaya koyuyor ki bu da kaçınılmaz oluyor.
zaman geçtikçe insanlık nesnel bilgiye ve bilime önem vermeye başlıyor böylelikle tarih öncesi çağlarda uydurulmuş olan totemleri-putları terk edip farklı inanç sistemleri oluşturmaya başlayan insanlık önce elle tutulan tanrılara son veriyor sonra gökte görülebilenlere ve en sonunda da ne yerde olan ne gökte, ne elle tutulan ne gözle görülen bir "tek tanrı" fikrini icad ediyor. neden? çünkü diğerlerini bilimsel yollarla ya da mantık yoluyla çürütebiliyor tek elinde kalan ve tek zihninde öldüremeyeceği bir "tanrı" ise onun için inanç basamaklarının son noktası çünkü "olmayan bir şeyin yokluğu zaten kanıtlanamaz" ve cehaletin de yardımıyla insanlık bu tanrı fikrinin üzerine gidip bu işin rengini fazlasıyla değiştirmiş oluyor.
reformlar, rönesans ve sanayi devrimi ile birlikte gelen aydınlanma süreci tanrının da tahtını fazlasıyla sarsıyor -bir bakın göreceksiniz zaten bin yıl öncesinin tanrı inancı ile günümüz tanrı inancı arasında fersah fersah fark vardır- böylelikle de bilim o yok edilmez tanrının dahi yok edilebileceğini, insanın tanrı inancı karşısındaki patolojik durumunu ortaya koyup yüzleşmeye yol açıyor. geldiğimiz okta karışık bir yanda yığın yığın kalabalıklar olmayan şeylerin peşinde sürüklenip giderken diğer yanda pozitif bilim ve mantık yoluyla hayatı ve evreni daha gerçek yollarla tanımaya ve anlamaya çalışan kitleler. elbet bir gün devarn dönecek insanlar değişecek ve şimdilerin "tanrı" diye nitelendirdiği şey put gibi devrilecek ama henüz daha çok zaman var. bakalım o günleri görebileceğimizi de sanmıyorum. insanlar sorgulamamaktan, merak etmemekten, soru sormamaktan memnun ve o insanları yönetenler de memnun. din fazlasıyla işe yarar bir şey olup çıkıyor güç sahibi olanlar için.
püf noktası soyut ve somut kavramlar tartışmasının bir numarası olmasıdır...
sayesinde somut kazanımları istediğiniz gibi soyuta dayandırabilirsiniz. örn. güç ve iktidar sahibi olurken mükemmel dayanak noktanız olabilir.
diğer yandan insanoğlunun son bulmaz vahşetini önlemek için kağıt üstüne değil zihinlere yazılan, gerektiğinde caydırıcı, değişmez, tartışılmaz kanunlardır.
tarihe baktığımızda zeki insanlar, insanı yöneten duygunun 'korku' olduğunu farketti. özenle dizilmiş binlerce domino taşının ilkine fiske attı, hepsini devirdi.
durumun farkında olan akıllı insanlar, korkuyu değil 'sevgi'yi dillendirdi. kimi halk kahramanı, kimi evliya, kimi şair, kimi yazar. ama bu insanlar korkutarak güçlenen iktidar sahipleri tarafından bertaraf edildiler.
işte insanoğlunun binlerce yıllık serüveninin kısa özeti. ama ahali, artık sistem tıkanmak üzere.
--spoiler--
ateistlerin dine inanmama sebebi ise çocukluktan başlar, aile problemleri, aile nin anne ve babanın kopuk olması onlara dn öğretememe zorunluluğundan dolayı inanmazlar.
--spoiler--
gülsem mi ağlasam mı, deyiminin cuk oturduğu yorumlara vesile kavram. araştırmaya teşvik ederken, araştırmadan yapılmış bu yorum için binlerce aksi örnek verilebilir. ben en popüler olanını vereyim. turan dursun 20 küsür yıl imamlık yapmış, çocukluğu dindar bir çevrede geçmiş ve/fakat yıllar sonra ateizmi benimsemiş ve islam dini özelinden tüm dinlere savaş açmış biridir. sadece bu örnek bile, yukarıdaki yaklaşımın saçmalığını ortaya koyar. "araştırın" tavsiyesini önce kişi kendine yapmalıdır.
aslında bir açıklama biçimidir. evrende bu kadar olay var. ilginç özellikler var. ve insan aklı bunu anlayamıyor. bunu açıklayamadığı için gözle görülemeyen ilahi bir güce yöneliyor.
bir toplumu oluşturan en güçlü öğedir. karl marks felsefenin el yazmalarında "din insanın afyonudur" cümlesini kurmuş ve/fakat ardından "afyon hastalığı tedavi etmez, ancak acıyı dindirir" cümlesiyle, din olgusunun toplum için gereğine gönderme yapmıştır. keza ateist biyolog richard dawkins(birçok ülkede yayınları ve internet siteleri yasaktır) "evrimsel süreçte din, ileriye atılmış bir adımdır" der, tanrı yanılgısı kitabında. evet din insan elinde çıkan bir felsefedir, kabul. ancak bu durum, din olgusunun aşağılanması için gerekçe olamaz. zira avam için "din düşmanı" olan marks ve dawkins dine hak ettiği değeri vermiştir. umarım onların bu davranışı, ardılları için örnek teşkil eder. en azından eleştirilerin bilimsel argümnlarla desteklenen mantıklı cümlelerden oluşması temennimdir. din gibi geniş ve eski bir öğretiyi eleştirmek için yüzlerce sayfadan oluşan bir kitabın tek cümlesi(din insanın afyonudur) referans alınamaz.
herksin bir yandana karalamaya çalıştığı ve alay ettiği ama diğer yandan gizli gizli inandığı, umutsuzca sığındığı olgudur, inanıştır.
özünde dini inanış duygusuyla yaratılan insan dünya denen çukura düşünce neden unutur özünü ve niye kimselerden habersiz ve gizlice yaşar özünü?... bu ne yaman çelişki böyle...