yapılan işten tiksinme ve aşırı derecede bunalma sonucunda hayatınızın içine sıçandır. havaların güzel olması bile ani duygu değişimlerinizi değiştiremez. bir bok değişmeyeceğine göre, yapılan iş bırakılmadığı sürece girip girip yeniden çıkılacak olandır. kendinizi maden işçilerinden de beter bir amele gibi hissetmenize neden olandır. daha uzatmıyorum...
son 3 ayımı mahveden ruhsal sıkıntı. bununla ilgili uzun bi entry yazacağım ama şu an depresyondan en azından çoğundan kurtulma aşamasındayım. sonra editlerim.
Şuan depresyona girmem kadar tatlı bir şey yok.
Şuan da boşvermem kadar saçma bir şey yok.
"Hayat kısa. Kuşlar uçuyor."
Verilen sözleri avuç avuç doldurduğun ceplerinden çıkar bilyeleri ve 15lik bir mezarın içine at. Sebepsizce. Karanfil de olsun. Kokmasın mı güzel güzel? Biz oyunlarla oynarken, bizimle oynayanlara bak. Kalbin hala orada mı? Dokun. Sevmekten öte yol olmasa keşke.
Son aylardaki tüm durumumu anlatan hastalık. Ne kadar çıkmaya çalışırsan o kadar içine giriyorsun sanki bir girdap gibi. Kendini kandırmaya çalışsan da bir faydası olmuyor. insanların senin hakkında söylediği onca güzel şey, yaptığın onca faaliyet, aldığın tebrikler hiçbir işe yaramıyor. Aldığın hiçbir güzel not seni mutlu etmiyor. En zoru da ailene olabildiğince aşabildiğini göstermeye çalışmak.
Son 4 aydır bu durumun içindeyim ve son 4 aydır sadece birkaç saatlik mutluluklar yaşadım. Onları not ettim ve tekrarlamaya çalışıyorum. Örneğin Shakespeare adlı oyunda 15 dk lık arada içtiğim sigarayı da sayarsak tam tamına kesintisiz 2 saat 35 dk mutluluk yaşadım. Oyun hakkında bilgi; http://snnknn.com/shakespeare/
Hayattan ne istediğimi ve beni neyin mutlu edeceğini bilmiyorum. Halbuki bugüne kadar hiç böyle bir durum yaşamadım. Allahını seven spoiler versin bu şeyler bitiyor mu merak ediyorum. Kafamdaki düşünceleri kesip atmak mümkün olsa keşke. Devlet hastanesinde gittiğim psikolog 10 dk dinledi ilaç yazdı yolladı. Ne anladıysa lavuk artık. içmeyeceğim o ilacı. Şimdi bir de şu dinleyen türden psikoloğa gidicem artık napalım vericez o parayı.
Ne olursa olsun bu süre içinde kaybettiğim zamanı ileride telafi edebilirim umarım.
Üzüntü, yalnızlık gibi sebeplerden ötürü kişinin ruhen kendini hapsettiği gri duvarlı, penceresiz ve soğuk hücredir.
Kendi kendimizi hapsettiğimiz bu hücreye garip bir şekilde bağlanırız. Buradaki rutubet kokusu, farelerin ürpertici sesleri ve soğuk ruhumuzu içten içe yerken bir yandan da hoşumuza gider.
Zaten kimse kimseyi zorla böyle bir duruma sokamaz. Çünkü kimse kimsenin kişiye özel hücrelerinin farkında bile değildir. Zaten üzüntü ve yalnızlıktan düştüğümüzü sandığımız bu durumdan çıkmak için hiç bir çaba sarfedilmediği gibi senin gibi insan olan ve aslında bünyesinde ruhunun derinliklerinde milyonlarca kişinin depresifliğini barındıran psikolog ve psikiyatrlara gideriz. Onları tanrı yerine koyup yardımlar dileniriz.
Sonrasında tanrı kağıda bir kaç şey yazar ve bizi eczaneye gönderir.
Tanrı parçacıkları gibi düşündüğümüz hapları alırız ve böylelikle hücreden çıkmamızı sağlayacak olan tek umudumuzu da ellerini ayaklarını bağladıktan sonra, ayak bileğine kaya bağlayıp buz gibi suyun derinliklerine göndeririz.
Kendimizdeki ekipmanların hiç bir zaman farkında olmayız. Artık o okumaktan bir hayli keyif aldığımız sigara yaktıran yeraltı edebiyatı karakterlerinden biri haline geliriz. Belki de başından beri sağlıklı bir insanken bile istediğimizin bu olduğunu düşünürüm bazen. Marla Singer özentisi beyinlerimizi aslında Marla Singer' a yakışmayacak hallere sokarak birer roman kahramanı ya da kült bir filmin başrolü haline getiririz.
Boyle butun gun uykun oluyor. Heryeri yatak olarak goruyorsun,
Yataktan dahi cikmak istemiyorsun. Duygularin donuyor, ne gulebiliyorsun, ne de aglayabiliyorsun. Kendini toplumdan geri cekiyorsun olabildigince yanliz kaliyorsun. Ne kadar ise yaramaz bir insan oldugun aklina geliyor. Ölmeyi cok istiyorsun ama buna bile yetecek gucu kendinde bulamiyorsun. Bogazinda dugum varmis gibi dolaniyorsun. Istahin kapaniyor yemek yiyemiyorsun. Her an aglayabilecek saatli bomba gibi dolaniyorsun. Biri dokunsa agliyorsun.
insanın hayatını burnundan getirir resmen. iş depresyonu / meslek depresyonu gibi bir türü varsa eğer sonuna kadar yaşadığım şeydir. çok mutsuzum sözlük...
Buyuk sehirlerdeki ekonomik var olma, sinir,stres,insanlarin birbirine guvenememesi,herkesin ve her seyin sahte,suni,yapay olmasi. Modernlesmenin bircok seyi anlamsizlastirmasi ile ,insanlarin tembel,keyfine,bogazina duskun ve de inancsiz olmasi , yasamin sadece bu dunyadan ibaret oldugunu zannetmemiz ile beraber bati toplumlarinda ve soz zamanlarda da turkiyede cok fazla gorulen rahatsizlik. Gidin kirsala bakin. Insanlar imkansizliklar ile bogusuyorlar ama sehirlerdeki insanlardan daha mutlular. Cunku surekli arkalarini kollamak zorunda degiller.