Üzüntü, yalnızlık gibi sebeplerden ötürü kişinin ruhen kendini hapsettiği gri duvarlı, penceresiz ve soğuk hücredir.
Kendi kendimizi hapsettiğimiz bu hücreye garip bir şekilde bağlanırız. Buradaki rutubet kokusu, farelerin ürpertici sesleri ve soğuk ruhumuzu içten içe yerken bir yandan da hoşumuza gider.
Zaten kimse kimseyi zorla böyle bir duruma sokamaz. Çünkü kimse kimsenin kişiye özel hücrelerinin farkında bile değildir. Zaten üzüntü ve yalnızlıktan düştüğümüzü sandığımız bu durumdan çıkmak için hiç bir çaba sarfedilmediği gibi senin gibi insan olan ve aslında bünyesinde ruhunun derinliklerinde milyonlarca kişinin depresifliğini barındıran psikolog ve psikiyatrlara gideriz. Onları tanrı yerine koyup yardımlar dileniriz.
Sonrasında tanrı kağıda bir kaç şey yazar ve bizi eczaneye gönderir.
Tanrı parçacıkları gibi düşündüğümüz hapları alırız ve böylelikle hücreden çıkmamızı sağlayacak olan tek umudumuzu da ellerini ayaklarını bağladıktan sonra, ayak bileğine kaya bağlayıp buz gibi suyun derinliklerine göndeririz.
Kendimizdeki ekipmanların hiç bir zaman farkında olmayız. Artık o okumaktan bir hayli keyif aldığımız sigara yaktıran yeraltı edebiyatı karakterlerinden biri haline geliriz. Belki de başından beri sağlıklı bir insanken bile istediğimizin bu olduğunu düşünürüm bazen. Marla Singer özentisi beyinlerimizi aslında Marla Singer' a yakışmayacak hallere sokarak birer roman kahramanı ya da kült bir filmin başrolü haline getiririz.
Son aylardaki tüm durumumu anlatan hastalık. Ne kadar çıkmaya çalışırsan o kadar içine giriyorsun sanki bir girdap gibi. Kendini kandırmaya çalışsan da bir faydası olmuyor. insanların senin hakkında söylediği onca güzel şey, yaptığın onca faaliyet, aldığın tebrikler hiçbir işe yaramıyor. Aldığın hiçbir güzel not seni mutlu etmiyor. En zoru da ailene olabildiğince aşabildiğini göstermeye çalışmak.
Son 4 aydır bu durumun içindeyim ve son 4 aydır sadece birkaç saatlik mutluluklar yaşadım. Onları not ettim ve tekrarlamaya çalışıyorum. Örneğin Shakespeare adlı oyunda 15 dk lık arada içtiğim sigarayı da sayarsak tam tamına kesintisiz 2 saat 35 dk mutluluk yaşadım. Oyun hakkında bilgi; http://snnknn.com/shakespeare/
Hayattan ne istediğimi ve beni neyin mutlu edeceğini bilmiyorum. Halbuki bugüne kadar hiç böyle bir durum yaşamadım. Allahını seven spoiler versin bu şeyler bitiyor mu merak ediyorum. Kafamdaki düşünceleri kesip atmak mümkün olsa keşke. Devlet hastanesinde gittiğim psikolog 10 dk dinledi ilaç yazdı yolladı. Ne anladıysa lavuk artık. içmeyeceğim o ilacı. Şimdi bir de şu dinleyen türden psikoloğa gidicem artık napalım vericez o parayı.
Ne olursa olsun bu süre içinde kaybettiğim zamanı ileride telafi edebilirim umarım.
Şuan depresyona girmem kadar tatlı bir şey yok.
Şuan da boşvermem kadar saçma bir şey yok.
"Hayat kısa. Kuşlar uçuyor."
Verilen sözleri avuç avuç doldurduğun ceplerinden çıkar bilyeleri ve 15lik bir mezarın içine at. Sebepsizce. Karanfil de olsun. Kokmasın mı güzel güzel? Biz oyunlarla oynarken, bizimle oynayanlara bak. Kalbin hala orada mı? Dokun. Sevmekten öte yol olmasa keşke.
son 3 ayımı mahveden ruhsal sıkıntı. bununla ilgili uzun bi entry yazacağım ama şu an depresyondan en azından çoğundan kurtulma aşamasındayım. sonra editlerim.
yapılan işten tiksinme ve aşırı derecede bunalma sonucunda hayatınızın içine sıçandır. havaların güzel olması bile ani duygu değişimlerinizi değiştiremez. bir bok değişmeyeceğine göre, yapılan iş bırakılmadığı sürece girip girip yeniden çıkılacak olandır. kendinizi maden işçilerinden de beter bir amele gibi hissetmenize neden olandır. daha uzatmıyorum...
milletin beynini yıkamak için üretilmiş batı oyunu kahpe bir sözde hastalık.
yani ne imiş para harcamazsan, alışveriş yapmazsan, saç kestirip ekonomiye can vermezsen hasta olurmuşsun. a.ına koydumun dünyasında neden peki hiçbir gariban depresyona girdim demiyor da hep böyle kalburüstü amcık ağızlılar ay depresyona girdim diye dolaşıyor sizce?
ulan amcık ağızlı gel iki gün çalış günde 12 saat. iki gün açlık çek borç ödeme derdi çek ondan sonra depresyondayım diye ağla anasının fındığına koyduğum! yok öyle kanepede otururken depresyona girmek.
uydurmayın dinini s.ktiğimin yerinde yeni yeni şeyler.
Çeşitli çeşitli yaşanır. Şu sıralar kendimi ergen gibi hissettiren, davrandıran şey. Az evvel yemekte su içerken boğazımda kalınca helal diyen anneme boğazımda kalsaydı da ölseydim dedirtti.
Göz altları çöker, olmadık cilt hastalıkları başlar, saçlar dökülmeye başlar ve parlaklıkları gider, tırnaklar sağlıksız olmaya başlar, daha çabuk hastalanırsınız, yeme alışkanlıgınız yokolmaya yelken tuttuğu için kilonuz normalin çok daha altına düşer...
2 ay üzülür, 5 sene yaşlanırsınız.
Ve o an kaptığınız rahatsızlıklar artık ömür boyu sizinledir.
içine girince bir değişik olduğunuz, sanki içindenizden hiç çıkmayacakmış gibi, kocaman bir elektrik süpürgesi kaçmış gibi 'tüm dertler beni buldu vay mk' hissettiğiniz uzun vadeli buhran dönemidir. şimdiden geçmiş olsun.
belirtilerinden birisi banyoya girip saçları makine ile 0 a vurma isteğidir.
bir ay leblebi gibi gezerseniz daha iyi hissedeceğinizi sanarsınız.
bilmiyorum belki gerçekten öyledir. denemek gerek.
Ne tam anlamiyla mutlu olursunuz ne mutsuz. Tüm duygulari eksik yasatir bu zalim. Rüya görmez, yemek yemez olursunuz. Göz beyazinizin rengi bile degisir. Hüngür hüngür aglayip desarj olma yeteneginizi dahi yitirirsiniz.
Aman uzak durun. Spor yapin. Düzenli uyuyun ve iyi dostlar edinin.
Bazen insan sahip olduğu tek şeyin bu olduğunu düşünür.hayat o kadar anlamsız ve boştur ki depresyonu bırakmaz istemez.
Yardım gerekir.yardımın ilk adımı "seni anlıyorum." Dur.