Ölüme korkusuzca giden, doğruları için herşeyi * göze alabilen devrimci. Düşüncelerine katılırsınız ya da katılmazsınız ama Deniz Gezmiş'ten hepimizin öğreneceği çok önemli bir şey var. O da insanın doğrularını her durumda savunması gerektiği ve gerekirse bu doğrular için ölümü bile göze alması gerektiğidir.
Her siyasi iktidarla siyasi ideolojilerini değiştiren günümüzün satılmış siyasetçilerine duyurulur!
düşüncelerinin, düşlerinin ve eylemlerinin doğruluğunu ya da yanlışlığını dahi sorgulamadan; sırf omurga sahibi bir insan olmasıyla bile saygıyla anılmayı hak eden büyük devrimci. devrim koşusunun en güzel yüz metresini koşan ve acımadığımız, sadece bir aşkolsun dediğimiz çocuk. bizim deniz.
"hangi adam sonunda ölüm olduğunu bile bile "belki" diyerek bir yola çıkar, sevgilisini "davası" kadar çok sever, hangi adam düşüncesi için asılır?" sorusunun "öznelerinden" biridir.
devlet için ne yapmıştır hala düşünmekte olduğum kişidir. ha idam edildiği için kahraman oldu ise yüzlerce var, diğerleri yakışıklı olmadığı için mi kahraman olamıyor.
cezaevine de kavhede piştirik oynadı diye atmışlardı zaten.
yaşasaydı, başka bir yerde ölürdü. Kızıldere, olmadı Taksim, olmadı Bahçelievler, olmadı Evren'in "beslemeyip,astıklarından" olurdu. Ama bunlar olmasaydı,zaten şu anda ülkemizde devrim olmuş ve burada boş vakit geçirmek yerine gerçek ortamda entellektüelitemizi geliştirecek işler yapardık.
tek suçu atamızın bursa nutkuna uyması ve bu memleketin üzerinden asalakça para kazanan, şanlı sehitlerimizin üzerinden prim yapmaya çalışan ahlaksızlara karşı durmuş olması olan büyük devrimci, vatansever kişi. lafta amerika karşıtı üç beş çapulcuya kurban gitmiş anti- emperyalizmin en büyük sembolü.
dağlarda mücadele etmek, amerikan conilerini denize dökmek yerine o ve arkadaşları da bilirdi paraları cebe doldurup rahat bir hayat sürmeyi. arada bodrum'a tatile gidip lafta vatansever olmayı. unutulmadın unutulmayacaksın da büyük insan...
düşüncesi uğruna kaybolmuş bir yaşam. oysa onun çocukları olsa , torunları olsa hayatını mutlu ve huzurlu yaşasa. tabi zaman geçtikçe düşünce yapısıda değişiyor. can verilecek ülke kalmamış şu dünyada. hadi ülke uğruna vermedin düşüncenin uğruna hiç verme be deniz.
idam gerekçesi anayasayı ihlal etmiş bilmemne olan leninist devrimci.
oysa bütün yürüyüşlerinde anayasa tam uygulansın diye slogan atarlardı.
bilinmiyor ki devrim olsaydı deniz gezmiş devlet başkanı olacaktı. tarihte devrimi başarak herkes devlet başkanı olmuştur. örneğin; atatürk, lenin, mao, fidel castro. ve daha nicesi.
ayrıca asılan ilk marksist ve leninist devrimcidir.
halkın dar ağacındaki onlarca fidanından biri. o'nun onda biri kadar idealleri ve kararlılığı olmayanların, bu ülkenin geleceği adına düşünen ve düşüncelerinden ötürü devlet terörüyle öldürülen o'nun için, fikir beyan etmemesi kendi cehaletlerinin kamuflajı için birebir.
inandığı dava uğruna ölmüştür. ve bu öyle bir ölüm ki tam 50 dakika dar ağacında canlı kalmıştır. bilgisayar başında göt büyüten kişiler onu nasıl anlayabilir ki? azıcık düşün lan 50 dakika, dar ağacında. ondan sonra da bugün reklam şirketinde yönetici olurdu da bilmem ne. nah olurdu.
Evet, her 6 Mayıs'ta gidiyoruz. Babamızın bize tek vasiyeti o zaten, "Mezarları yalnız bırakmayın" dedi.
- Siz de o dönem kardeşinizle birlikte sol hareketin içinde yer almış mıydınız?
Ben 1944'lüyüm. Hukuk Fakültesi'nde iki yıl okudum. Sınıfı geçemeyince, "askere gideceğim" dedim. 67-69 arasında askerdim. Döndükten sonra hemen Öğretmenler Bankası'nda işe girdim. Dolayısıyla, fiilen içinde olmadım.
- Düşünsel olarak,
Biz sosyal demokrat bir aileyiz, akrabalarımız arasında CHP'liler var, babam da 1987'de milletvekili adayı oldu, ama üçüncü sıradaydı, beş bin oyla kaybetti.
- idamlar sırasında önlemek için yeterince çaba göstermediği gerekçesiyle CHP'ye bir kızgınlık, kırgınlık oluşmadı mı?
O zamanki CHP'yi ikiye ayırmak lazım. Nihat Erim, Kemal Satır, Turan Feyzioğlu'nun oluşturduğu grup zaten o zaman parti ile bağlantılarını kesmişti. CH'de en çok uğraşan ismet Paşa'dır, hakikaten samimi olarak uğraşmıştır. Hatta o zamanki Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'la bile görüşmüştür.
Babalar gidip Demirel'i de ziyaret ettiler. ismet Paşa babama "Merak etmeyin, ben konuştum" demiş. Cevdet Sunay'la konuştuğunda ise Sunay kendisine "Paşa, sen bu işle hiç uğraşma, onlar hakkında karar verildi" demiş. Daha hiçbir şey belli değilken Cevdet Sunay'ın bu lafı ismet Paşa'ya söylediğini, babam bana anlattı.
- Önceden alınmış bir karar da olsa idamları önlemek mümkün müydü peki?
Anayasa Mahkemesi idamı usul yönünden bozdu, dosya yeniden Meclis'e döndü, yeniden oylandı, ancak bu arada kararın "devletin adli menfaatı için bir an evvel uygulanması lazım" diye bir metin daha eklendi. Kararı durdurmak için Millet Meclisi'nden ve Senato'dan 35 imza bulmak lazımdı, bu rakamı bulmak o kadar zor değildi, biz kolları sıvadık, 27 imza topladık, ama o sırada jandarma genel komutanına suikast düzenlendi.
- Uçak kaçırıldı..
Evet, bu eylemden dolayı Altan Öymen gibi adamları içeri alınca birçok kişi korktu, sekiz imza daha toplamayı bırakın, imza verenlerden çekenler oldu.
- Deniz Gezmiş'i kurtarmak adına yapılan eylemlerdi, ama geri tepti, diye mi düşünmeli?
Eylemlerin hakikaten Deniz Gezmiş'i sevenler tarafından mı yapıldığı da hiç açığa çıkmadı.
- Çok da sorulmayan bir soru herhalde..
Bakın, bugün uçak kaçıranlardan herhangi birinin en ufak bir haberini, hapis yattığını duydunuz mu? Misal olarak söylüyorum, Kızıldere'deki olay, cezaevinden kaçıyorlar, kaybolmak varken, tekrar toplanıp, arkadaşlarını kurtarmak için eylem yapıyor ve hayatlarını veriyorlar, ama uçak kaçırmada öyle bir şey yok. Uçağı Sofya'ya indiriyorsunuz, iki saat sonra biz teslim olduk deyip gidiyorsunuz. Bu kadar samimiyetsiz bir eylemin olacağına ben inanmıyorum.
- idamları çabuklaştırmak için düzenlenmiş bir eylem olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Olabilir. Kesin olarak bilmemiz mümkün değil, ama olabilir. Neler döndüğünü başkaları biliyor.
Babam ilköğretim müfettişiydi, idamdan sonra fiili görevden masa başına alındı. Annem de öğretmendi, onu da Selimiye'den Kadıköy'deki okula naklettiler.
- Anneniz oğlunu cezaevinde hiç ziyaret etmemiş, ne evde, ne de dışarıda, kimseyle bu konuyu konuşmamış..
Evet, bu konu, annemle hiç konuşulmaz.
- Peki, acısını nasıl taşıdı?
Şimdi, gece kalkıp Deniz'le konuşuyormuş. Yanımızda Özbek bir kadın var, o anlattı bize. Annem metanetli kadındır, üzüntüsünü dışarıya belli etmez. Hatta idam gecesi, bizim hanımı okuluna göndermiş "Müdüre söyle, ben bugün gelemeyeceğim, bana izin versin" demiş.
- Babanızla anneniz sizi ve kardeşini korumak adına önlemler aldılar mı?
70-80 arası çok daha kötüydü, tam bir cinnet dönemiydi, bu yüzden o sırada iktisadi ve idari Bilimler Akademisi'ni bitiren kardeşimi ingiltere'ye göndermek zorunda kaldık.
- Sizin şu andaki duygunuz ne, hâlâ öfkeli misiniz?
Öfke değil de, daha çok, bu olaya neden olanlara ve hazırlayanlara, Süleyman Demirel ve diğerlerine yönelik duyulan bir kin. Bu, haksızlığa uğrayıp kabullenememe gibi bir şey.
- Aynı Demirel, sonraki yıllarda demokrasi havarisi kesildi ve onaylandı..
12 Mart muhtırasını okuyun, orada gençler hakkında bir şey yoktur, her şey Demirel hakkındadır, ülkeyi yanlış idare etmiştir, beceriksizdir, kardeş kavgasına neden olmuştur. Sonra muhtıracılar ile Demirel birleştiler, hınçlarını gençlerden aldılar. Muhtıra hükümete verildi, ama bedelini gençler ödedi.
- Bugün, kamuoyunun Deniz Gezmiş'i algılama biçimi, rozetlerde, tişörtlerde kardeşinizin fotoğraflarını görmek size ne düşündürüyor?
Bizim bütün çabamız, o günleri ve o grubu objektif şekilde anlatmak. Biz Deniz'e kardeşimiz olarak hiç bakmadık ve o kadar öne çıkarılmasını da tasvip etmiyoruz, ötekilere haksızlık oluyor.
- Sizce 68 romantik bir hareket miydi, yoksa bir isyan mıydı?
Kesinlikle isyan hareketiydi ve Türkiye'de, Avrupa'dan daha uzun süre devam etti. Avrupa'da hükümetler talepleri daha anlayışla karşılayıp, mümkün olduğu kadar gerçekleştirip bu işi örttüler. Türkiye'de tam tersi, hareketi daha hoyrat bir şekilde bastırmaya kalktılar.
**
abisi fazla sakin kalmıştır.. en azından hissetiklerini, düşündüklerini dışarı vurmamıştır..
ancak benim deniz gezmiş gibi bir kardeşim olacak devlet ve başındaki amerikan kuklası şahsiyetler onu katledecek onlara kin, öfke, nefret duymacağım..
geçen gün hakkında çok ilginç bir detayı öğrendiğim profesyonel devrimci.
geçen gün dediğim 1 mayıs ta yayınlanan siyaset meydanı programında 68 kuşağı tartışılıyordu ve deniz gezmişin abisi bora gezmişde konuklar arasındaydı.
hakkında öğrendiğim şeyde şudur ki direk abisinin ağzından dinledim:
deniz in son mektupta iki vasiyeti vardı. birincisi taylan özgür ün yanına gömülmek, ikincisi de küçük kardeşi hamdi nin bilim adamı olması.
ancak bu ikiside yerine getirilemedi. birincisinin sebebi deniz gezmiş in alelacele gömülmüş olması ve defin sırasında avukatın bulunmaması. zira defin sırasında sadece aile bireyleri vardı ve aile bireylerinin böyle bir mektup o anda haberleri yoktu. ertesi gün taylan özgür ün yanına defnedilmek istediği öğrenilince artık çok geçti. ikincisinin gerçekleşmeme sebebi de küçük kardeş hamdi nin yüksek lisansı yarıda bırakması. kaos ortamında eğitimin zor olduğunu düşünen aile bireyleri hamdi yi ingiltereye yollarlar ve fakat hamdi kimi sebeplerden geri döner ve akademik kariyerine devam etmez. abisinin tanımına göre içine kapalı bir birey olan hamdi şu an yeminli mali müşavir olarak çalışmaktaymış.