"Demokrasinin en büyük kusuru, kişinin karakterine ve kimliğine bakmaksızın herkese söz hakkı veriyor olmasıdır. Cahile söz hakkı ver, yurdu kendi gibi etsin."
Not: Söz bana ait değildir. Ama diyen kimse doğru demiştir. Örnekleri de ortadadır.
--spoiler--
vallahül azim biz cihana bedeliz
va mı bize yan bakan hee?
eee essah deyon be hüseyin ağa
hakkaten sence ne oluvecek bu işlee
valla nolcek olecee bişey yok
dönecez dönecez aynı yere geleceez
yavv ben şimdi deyom ki yaniii
bu esas tütün tütün meselesi
tütün tütünün baş fiyatı ne olcek
bu yeni gelen hökümet acaba
tütün baş fiyatlarını
yüskek mi duta alçak mı?
ne diyon sen hele hüseyin çavuş
vallahül azim ben ne deyem şimdi
ben bilirim bilirim onu sölerim
gulaklerin sözüne
--spoiler--
cem karaca'nın betimlediği bu köy kahvesindeki dedeler ile siyasal bilimler fakültesini bitirmiş bir arkadaşın oyu eşit. aynı oranda etki ediyor.
siyasal bilimler okuyan arkadaş ülke için en hayırlısı na oy veriyor, köydeki amca ona dünyaya bedel olduğunu söyleyip sigaraya 50 kuruş indirim yapana.
Bazı ülkelerde bir intihar şeklidir.bazı ülkelerde ise yönetim. Demos ve kratos kökünden gelir. Hiç bir zaman mukemmeline ulaşılamayacak olan bir yönetimdir.
"Demokrasi öyle bir güce sahip olan sistemdir ki kendinden olmayanı; düşmanını; devleti parçalamak yıkmak isteyeni bile başa geçirebilir yönetime dahil edebilir."
Söz bana ait değil. Ama kim demişse doğru demiş. Örneklerini de görüyoruz zaten.
Halkın yönetime etkin katılımını , farklı düşüncelerin özgürce iletimini ve temsil edilmesini esas alır. Çoğunluğun yönetimini ve azınlığın haklarıyla beraber temel bütün hak ve özgürlüğü güven altına alınmasını ayrıca hukukun üstünlüğünü * de esas alır.
Gunumuz turkiyesinde 1 ileri 3 geri giden sistemdir. Büyük ihtimalle politikacılar bunu bir araç olarak görüyor ve eski düzeni geri getirme amacıyla üstte tutuyor. Demokrasinin olmazsa olmazı ifade özgürlüğü ideolojik cogulculuk sorun çıkarıyor.
anlam bakımından özgürlük ve adalet kavramlarını ön planda bulunduran, dolayısıyla günümüzde içi en çok boşaltılmış olan sistemlerden birisidir.
zamanımızda demokrasi götürmek diye salakça bir aksiyon var. bir yere demokrasi götürülmez, ihtiyaçlar doğrultusunda eğitim götürülür, bu bilinçle demokratik anlayış kendi coğrafyasında kendiliğinden oluşmaya başlar.
haklarını bilen ve onlar için yaşayan insanların çoğalması dileğiyle...
Artık işlerliğini tamamen kaybetmiş sistemdir. Türkiye gibi eğitim imkanlarının düşük olduğu ülkelerde eğitimsizlikten böyle olduğu zannedilir. Fakat yanlıştır. Çünkü fransa, amerika gibi eğitim imkanlarının hayli yüksek olduğu ülkelerde de aynı durum geçerlidir. Herhangi biri sorabilir ki neden çalışmıyor bu demokrasi. Bence çalışmamasının temelde üç sebebi var.
1)Demokrasi dediğimiz sistem zaten az sayıda insanı kontrol etmek üzere icat edilmiş bir sistem. Gezegenimizde 7 milyardan fazla insan yaşıyor. Uluslararası ilişkileri de dikkate aldığınızda herhangi bir seçmenin bu 7 milyar insana uygun birini seçmesini beklersiniz ki bu ortalama insanın algı kapasitesinin ötesinde bir durum. Şahsen eğer 10000 insanın yaşadığı dışarıyla iletişimi olmayan bir adada bu maddenin geçerli olmadığını düşünebiliriz. Fakat eğer ortada 7 milyar insanın olduğu herkesin kendi payını arttırmaya çalıştığı makroekonomik bir savaş alanında demokrasiden bahsediyorsanız bence zırvalıyorsunuz. Yani kuramsal temelleri dahi bu kadar fazla insanın olduğu bir sisteme uygun değil.
2)Kitle iletişim araçlarının demokrasiye katkısı olduğu zannedilir. Bence bu da uydurulmuş bir dogma. Örneğin benim şu an bu sözlükte sadece 3 takipçim var. Bu da demektir ki bu yazıyı olsa olsa üç kişi okuyacak (çaylaklığım bitene kadar). Bir diğer insanın mesela 1000 takipçisi varsa onun en ilkel entrisi bile şu an benim uğraş vererek girdiğim bu entriden daha fazla beğeni topluyacak. Yani sosyal medya, kitle iletişim araçları, sözlükler vs. insanların sesini duyurmasının yolunu açtı ama kiminin sesini mikrofonla verirken kimine ancak fısıldama imkanı sundu. Maalesef ortalama insanlarda genelde kendi gibi insanları takip eder. Çünkü onlarla daha iyi anlaşır. Onları kendinden görür. Bu da demokratik bir sistemde akıllı ve elit kesimin giderek yönetim kademesinden uzaklaşmasını üstel şekilde hızlanarak sağlar. Britanya gibi anglosakson ve bazı iskandinav kültürün hakim olduğu yerlerde stratejistler bu durumu öngörmüş ve önlemlerini almışlardır. Halk ne kadar beğenirse beğensin belli okullardan mezun olmamış kişiler bu ülkelerde kraliyet danışmanı, bakan, başbakan vs. çok zor olurlar ve kadrolaşmalarına da izin verilmez. Aslında demokrasinin beşiği sayılan bu memleketler artan iletişimin zararlarını görüp çoktan demokrasi karşıtı elitist önlemlerini almışlardır.
3)Bu konu sadece demokrasiyi değil doğrudan insan medeniyetini tehdit eder ama ben şimdilik işin sadece demokrasi ayağından bahsedeceğim. Dogmatik toplum yapısı ve tercih edilmiş cehalet demokrasinin en büyük sorunudur. Bakın sadece cehalet demedim. Tercih edilmiş cehalet dedim. Günümüzde internette açık kaynak o kadar fazla ki bir insanın cahil kalmayı tercih etmeden cahil kalması bana imkansız gibi geliyor. Bu da önümüze çok büyük bir sorun olarak çıkıyor. Karşınızdaki kişi dogmatik bir şekilde herhangi bir siyasetçiye inandığında ve kendi kabının dışında ne olduğu "ötekilerden" ne öğrenebileceğini umursamadığında ortaya evlere şenlik bir hal çıkıyor ve bu da ortadan kaldırılabilecek bir şey değil. insana zorla bir şey öğretemezsiniz. Burada toplumun bize çizdiği resim kendi öğrenme hürriyetinden feraget ederek mutlu bir şekilde kendi mikrokozmisinin değerli bir ferdi olmak. Evrimsel olarak baktığımızda bu insana kızamayız. Çünkü gayet de kendi topluluğunun değerli bir parçası olarak yapması gerekeni yapıyor. Birinden newton kadar akıllı, galileo kadar cesur, popper kadar eleştirel olmasını beklemek akıl karı bir durum değil, hayalperestlik... Özetle müthiş bir hızla artan bilgi sistemine uyum sağlamaya türümüz evrimsel olarak uygun değil. Bundan dolayı da demokratik sistemin ön kabulü olan yeterli bilgiye sahip seçmen figürü hatalı.
Bu saydığım sebeplerden ötürü britanya tipi meşrutiyetlerin zamanla daha da gelişeceğini ve cumhuriyet dediğimiz hemen her sistemin de adı konulmamış zorbalıklara dönüşeceğini zannediyorum. Örnek için (bkz: Adam da öldürsem desteğim azalmaz)
antik yunanda ortaya çıkmıştır. o dönem demokrasisinde 5000 soyluya hizmet eden 45000 köle olduğunu düşünürsek demokrasinin temeli pek de sağlam sayılmaz.
Platon'un söylemi ile: Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.
sözü edilen saf demokrasi, yada sadece demokrasi, özgür halk devletinin yeni baskısından, yeni katıksız saçmalıklarından başka bir şey değildir. Odasına kapanmış aptal bir bilginler birliğinin derin bilgeliği ya da, on yaşında bir kız çocuğunun saflığı ile soruyorlar: Çoğunluğa sahip olduğunda proletarya diktatörlüğe ne gerek var? Bunu açıklıyoruz;
1-Burjuvazinin direncini kırmak için,
2-Gericilerde korku uyandırmak için,
3-Silahlı halkın burjuvazi karşısında otoritesini desteklemek için,
4-Proletaryanın düşmanını şiddetle bastırabilmesi için."
-Lenin
Dunya Plütokrasiyle yonetiliyor... Biz Koleleriz.. demokrasi işin kılıfıdır .buna örnek güzel söz
Biz bir demokrasi değiliz. Bizi böyle adlandırmak korkunç bir yanlış anlama ve demokrasi fikrine atılmış bir iftiradır. Gerçekte biz bir plütokrasiyiz: Zenginliğin iktidarı.
Ramsey Clark