artık kendisi için her gün bir entry girilir hale gelmiş. bir kaç gün sonra iyice unutulacak. ne zaman ki otopsi raporu çıkacak o dönem kısa süreliğine bu başlığa tekrar entryler girilecek bu durumda en fazla bir hafta sürecektir. ve yine aklıma o söz geliyor ''insan, hayatı nasıl yaşarsa yaşasın cenazesine geleceklerin sayısı o günkü hava durumuna bağlıdır.'' her şey gelip geçici hiç bir şey aynı haliyle kalmıyor. zaman her şeyi siliyor, alıp götürüyor bizden.
bir ölüm bir toplumu ancak bu kadar kolay analiz etmemize olanak sagliyor. iste bu ölümün kahramani olan kisi defne.
bir taraftan alkol karsiti dincilerin vermeye calistigi mesaj,
bir tarafta namus bekcilerinin vermeye calistigi "e haketmis" tandasli mesaj,
bir taraftan alkolün hic sucu yok demeye calisan alkolseverlerin savunma icgüdüsü.
diger taraftan sessizlige gömülmüs jet-set ahalisi.
öte yandan bunu bir rant/raiting unsuru olarak kullanan malum medya.
bei traftan sözde medniyetin aciz figuranlari.
Ölmüş olmasının neden bu kadar olay olduğunu hala anlamadım. Hayır ciddi söylüyorum, birilerine sosyal mesaj verme niyetim yok. Kardeşim bu zat ne iş yapardı, bildiğim kadarıyla bir sanat üretmezdi, ne olarak memlekete hizmet etti, Vj olarak ve dans yarışmasına katılarak. Medyanın malzemesiz kaldığı takdirde kimleri nasıl burçlara çıkarabildiğini gördünüz değil mi, rahmetliyi sağ iken bir yarışmaya katılmasa televizyonda adını duymazdık.
Hıncal Abimiz Türk Milletinin hislerine tercüman olmuş, ama gel gör ki iki yüzlüler hemen Hıncal Abiye giydirmeye başladılar, kardeşim burası Hollanda mı, ki orada bile hoş karşılanmaz evli barklı bir kadın yabancı bir adamın evinde sabahlıyor, canım ne var bunda diyebilir misin. Burada "ölü arkasından konuşulmaz" edebiyatı yapan dostlarım senin karın aynı şekilde ölse böyle pollyanacılık oynayabilir miydin, ne biçim bi dünyada yaşıyoruz, yüzyıllarca ahlaksızlık olarak bilinen şeylere ahlaksızlık deyince birileri ayağa kalkıyor, ahlıksızlığı savunmak erdem olmuş, yok yok kıyametin kopması yakın diyorlar, galiba gerçekten yakın.
gencecik bir insanın ölümün medyaya bu kadar kolay malzeme olacağını gördük.bilen bilmeyen herkes televizyon programlarına çıkıp konuşuyor.ne olursa olsun arkasında bir evlat acılı bir eş bırakmışken bu kadar acımasızlık niye?
Ekranlarda gördüğüm kadarıyla çok cıvıl cıvıl,hayat dolu,neşeli bir insandı. ilk duyduğumda vefat ettiğine inanamamıştım ama malesef gerçekmiş. Mekanı cennet olsun. Ve artık insanlar saçma sapan yorumlar yapmayıda bıraksın..
şu dakika dirilse ve hakkında yazılan çizilen onlarca hakaretvari yazıyı görse şüphesiz vereceği tek tepki "siktirin lan" olacak ve kafasına göre yaşamaya devam edecek olan insan. bundan o kadar eminim ki, zaten bu yüzden seviyorum bu kadını. herkes (başkalarına ve kendine zarar vermediği sürece) istediği gibi yaşamalı ve bunun için kimseye hesap vermemeli diye düşünürüm hep. bu kadın bu felsefeyi sonuna kadar benimsemiş durumdaydı.
edit: sözlükte bu kadın kadar özgür olmayı başaramamış asosyal varlıkların olduğunu da gördüm böylece. siz gidin bir b.k anlamadan namaz kılın, akp'ye oy verin, kitabınızda yazanları aşan insanları öldürün emi, zavallıcıklar sizi...
hakkındaki gündemi son haftalarda takip edemediğimden midir bilmem ama ölüm nedeni hala belli olmadı mı acaba diye düşündürtüyor. tıp ve teknoloji bu kadar ilerlerdi, ancak hala bir sonuç yok sanırım.
benim en yakın arkadaşımda nefes borusuna kusmuk kaçmasından dolayı hayatını kaybetti. tıpta rastlanılan bir ölüm türüdür. ama acık konuşmak gerekirse bende bu sebepten vefat ettiğine inanmıyorum. kafamda bir yerde uyuşturucudan öldüğüne dair büyük bir inanç var. zaten yanında bulunan şahsiyetin 112'yi aramaması ve dışarıda doktor araması da şüphe uyandırıcı.Allah rahmet eylesin. mekanı cennet olsun.
sanırım ölüm sebebini doğru bir şekilde hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz ünlü..
ve hala içimde bi yerleri acıtıyor onun artık bir ölü olduğunu düşünmek..
**
rahmetliyi iyi bilirdik. allah günahlarını affetsin.
ne kişiliğini, ne yaşam tarzını bilecek konumda değilim. hele yaşam tarzını eleştirmek de benim haddime değil. her insan kendi yaptıklarından mesuldur. özel yaşamı bizi ilgilendirmez. kocası razı olduktan sonra başka erkeklerle görüşmesi de beni ilgilendirmez. fakat insanların ikiyüzlülüğünü görüyoruz. sevmedikleri insanların ahlaksızlıklarını çarşaf çarşaf yazanlar nedense merhum hakkında hiç oralı değiller. hatta doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovmaya kalkıyorlar. hiç beceremem. benim için her zaman doğruları söylemek önemli.
yaşam tarzı beni ilgilendirmese de yaşam tarzı ne bizim adetlerimize ne de gavurların ahlakına sığar. bu yüzden birçok kişiyi ilgilendirir. anormallikleri normalleştirip kanıksar hale gelmek toplumsal yozlaşmaların önünü açar. benim için sorun değil. 1 milyon insan bana tersini söylese de yaşantısının ahlaksızca olduğunu söylemekten çekinmem. ama birçok insan sürüye bakıp yönünü şaşıracak kadar bilinçsiz. o nedenle doğrular söylenmeli...
söyleyeceklerim bir ölüyü incitmez. o yüzden vicdanen rahatım. tanısaydım yüzüne de söylerdim. sevdiklerini üzecek diye de yalan söyleyemem. bazıların inatla anlamazdan geleceğinden dediklerimi veya diyeceklerimi neden söylediğimi tekrar söyleyeyim. kişisel olarak eleştirmiyorum. kimse yaşadıklarını, yaptıklarını savunmasa ve hak olarak görmeseydi, göstermeseydi sorun yoktu. "yaptıkları ahlaksızlık olabilir ama ölünün ardından konuşulmaz denseydi" mesele yoktu. fakat bir yaşam tarzı savunuluyor. yani defne joy foster değil ahlaksız bir yaşam tarzının savunusu yapılıyor. ahlaklı insanlara ise asosyal gibi kelimelerle saldırılıyor. o yüzden konu defne joy foster olmaktan çıkıyor. bir zihniyete dönüşüyor. bir ölüyü kalkan ederek bir zihniyeti savunursanız, karşıdaki insanı ölünün ardından konuşuyorsunuz diye suçlamaya hakkınız olmaz. ama ağzınızı büzecek halimiz yok. konuşun... asıl ölüyü kalkan yapanlar önce kendilerine baksın.
neyse benim yazacaklarım bunlar değildi. ben ölüm sebebi ile ilgili yazacaktım. fakat vakit bulamadım. adli tıp raporundan önce , öldüğü gün kokainden öldüğüne emindim ve hala aynı kanıdayım. kanı kelimesinin anlamına bakabilirsiniz. adli tıp ise büyük bir skandala daha imza attı. istanbul adli tıp kurumuna güvenilmeyeceğini herkes bilir. bazı insanlar istanbul adli tıp kurumunu avucuna almış babalarının çiftliği gibi yönetiyorlar. üniversitelerden birinden alınan bir rapor olsaydı diecek sözüm yoktu ama burası istanbul adli tıp.
sonuç olarak koah dediler. koah bir hastalık değildir, bir sonuçtur. dünya istatistiklerine ve bizim türkiye istatistiklerine bakarsanız ölüm istatistiklerimiz oldukça farklıdır. çünkü bizim adli tıp kurumları böyle saçma ölüm raporları düzenliyorlar. hastalığı değil, sonucunda olanı rapora yazıyorlar. ölüm sebebi olarak yaşlılık yazan manyaklar bile oluyor. bu konuda oldukça eleştiri almamıza rağmen koskoca istanbul adli tıp aynı manyaklığı gösteriyor. daha kibar kelime bulamadım. tıp bilmeyenlere basitçe anlatmak gerekirse biri bıçaklanmış ve büyük bir damarı parçalanmış, kan kaybederek ölmüş. ölüm raporuna anemi(kansızlık) sebebiyle öldü yazılmaz. büyük damarına aldığı travma sonucu kan kaybına bağlı ölüm diye yazılır. koah diyerek iki türlü sapkınlık gösteriliyor. koah bir hastalığın sonucunda gelişir. onu hiç belirtmeden koah ölüm sebebi sayılıyor. ikincisi ise koah öldürücü değildir. birilerini korumak, birşeyleri kapatmak için saçma rapor düzenlerseniz bizi , bizim milleti kandırmanız önemli olsa da tüm dünyada bizi rezil etmiş olursunuz. literatürde olmayan bir ölüm sebebi yaratıyorsunuz. adli tıp kurumları bu tip ölümlere ani ölüm sebepleri der. daha önce belirgin bir sorunu yokken aniden ölmek içinde koah diye birşey bulamazsınız.
ölümüyle ilgili gelişmeler bitmek bilmeyen rahmetli. Şimdide giysilerinde üçüncü bir kişinin dna örneğine rastlanmış. Ama bunda anormal olan ne henüz onu anlamadım.