eminim kötüdür ama hiç tanımamış olmaktan daha iyidir belki de bilmiyorum ya da daha kötüdür. ama torunlarını gezdiren dedeler gördüğünde içten içe bir kıskançlık duyar hiç tanımamış olanlar acaba yaşasaydı biz de böyle olur muyduk diye.
son konuşmamızı hatırladım dedemle:
hep ben aşk adamıyım.hayata, aşka,sizlere aşığım derdi.
-maşallah dedecim bütün hastalıklar var sende, azıcık dikkat et kendine.
-saol yavrum da ben aşk adamıyım, bişeycik olmaz bana.hepinizden sonra giderim ben, korkma.
beni sevdiğini bilirdim ama, hep yanında olamadım işte.ağlamalar, keşkeler arasında mekik dokuyorum şimdi bi anlamı olmasa da.sana huzur diliyorum ve çok çok çok kızıyorum..tutamadın sözünü diye..
Ve sarılınca suratına yapışan ayrıca çok da yakışan o gülümseme.. Gözlerinin iyice küçüldüğü kırışıkların gitgide derinleştiği ve suratının en tatlı en ısırılası halini aldığı o gülümseme. Çok yakışırdı sana o ruh hali.Oysa ölüm;habersiz ve soğuktur.işte o hiç ama hiç yakışmadı kocaoğlan.
Affettirmiştim kendimi o gün.Ayağına rağmen mutlu gözüküyordu. Odaya ilk girişimde baktı bana, baktı ve görmemiş gibi davrandı. Çevirdi kafasını cama .Besbelli mızmızlanacaktı yine, kocaoğlan ilgi istiyordu.
Oysa bana alındığı olay o kadar aciz kalıyordu ki onun hayranlık uyandıran hayat öyküsünün yanında. Ama bu onu algılayamayacak kadar çocuktu, ve unutamayacak kadar saf. Zaten o kendisini tanıdığımdan beri hep en ufak şeylerden alınıp küsmez miydi bana?
Açmadı kollarını önce, sokuluverdim hemen kedi gibi koynuna. Ürkek, çekingen bir tavırla. Dayanamadı o da sonra; açtı kollarını sardı beni yattığı yerden o mecalsiz kollarıyla, sıkı sıkı. Kokladı saçlarımı,çekti içine. Odaya giren hemşireye de tanıtmıştı ya beni, tamam belliydi ki kocaoğlan affetmişti besbelli. daha fazla yormamak için kalktım ayağa. bilseydim ki o son sarılıştı; orada öylece kalırdım.Ta ki ölüm bizi ayırana kadar. Biz değil miydik zaten tek kelime etmeden saatlerce sarılarak yanyana oturan? Bilseydim ki o sarılış sondu; milyonlarca kez daha öperdim o sarkmış tatlı boynundan .Tıpkı her öpüşüm gibi; candan. O değil miydi bundan öncekini tüm hayatını elinin tersiyle kenara iten ve benimle yepyeni bir hayata başlayan, o değil miydi bana baba şefkatini tattıran.
Ve sarılınca suratına yapışan ayrıca çok da yakışan o gülümseme..
Gözlerinin iyice küçüldüğü kırışıkların gitgide derinleştiği ve suratının en tatlı en ısırılası hali aldığı o gülümseme.Çok yakışırdı sana o ruh hali.Oysa ölüm;habersiz ve soğuktur.işte o hiç ama hiç yakışmadı sana kocaoğlan.
sakin karşılamak lazım ölümü. benim ilk dedem öldü ailemden. ilk önce kumanda bana kaldı diye sevinmiştim (bkz: allah beni kahretsin)ama çocukluk işte zamanla alıştım.
ölümden hiç bahsetmezdi.korkuları yok gibi gözükse de bir tek ölümden korkardı.kardeşi öldükten sonra bile ne yapayım,allah rahet eylesin,bana mı öldü diyen birisiydi.sandığınız gibi taş kalpli adam olduğu için değil ölümden korktuğu için konuyu kapattırırdı.
herkesin sevdiği,saydığı bir insandı.harika bir kafası vardı.hafızası,zekasının işleyişi şaşılacak derecede sıfır hatalıydı.birde annesinden korkarmış.her akşam yemeğinde bir duble rakısını içerek 80 yaşına geldi dedem.hasta oldu milyonda bir görülen hastalıktı.tedavi immkansız değil ama 80 yaşında kaldırmayacaktın biliyordum.grip olmaman gerekiyordu uyardılar seni,sen gripten insan mı ölürmüş dedin.üstüne birde astımın vardı.ve grip oldun seni kaybettik.özlüyorum senin bitmeyen sohbetlerini,esprilerini.seni özlüyorum.ölmedin benim için gittin ve bizi bekliyorsun.babaanneme göre ise annen ayırdı bizden seni.aldı kendi yanına.cennet mekanın olsun dedem.
çocuk aklınla yorgan altında karanlığa fısıldayıp durmaya, gizli gizli ağlamaya yol açar.
ne zaman bi bok yesen, kulağına "eşşoğlueşşek" lafı ilişiverir.
6 yıl falan oldu heralde aramızdan gideli.
bir şeyler söyleyemiyorum çünkü seni hayatım boyunca sadece '2' kez görebildim.
2. de zaten ölüm döşeğinde.
ertesi gün sabah annem yanıma geldi, "deden öldü" dedi. lanet olası evde, sadece babamın sülalesinin olduğu evde bir tek annem ağlıyordu!
babama demek istedim ki "baban öldü hayvan herif!" "baban öldü duygusuz!"
onun için herhangi bir günden farkı yoktu.
evde sadece annem ve ben ağlıyorduk, sadece 2 kez görmüş olanlar.
onlarınsa babası ölmüştü ama herhangi bir günden farkı yoktu.
hatta annem beni uyandırdığında sorduğum soru; "hangi dedem öldü anne?"
annemse sanki kendi babası ölmüş gibiydi. babamsa sanki annemin babası.
bazen insanlar sizin akrabalarınız olsa dahi, onları anlayamıyorsunuz...
Şimdi düşünüyorum da yaşadığı 74 yılın ardından ölümden korkuyor olması aslında ondan korktuğu için değil, sevdiklerini bırakmanın zorluğundan kaynaklanıyordu. Hayat dolu bir adamdı. En büyük eğlencesi yemek yemekti. Kendine çok iyi bakardı. 70 yaşına kadar gemlik yalova dağlarında odunculuk yaptı. O yaşında benim gibi 5 tane adamla tek başında mücadele edebilirdi. Doktor kimdir bilmezdi. Ömrü boyunca ne sigara içti ne de içki. Sabah ezanında kalkar, namazını kılar, atına biner ve dağlara odun kesmeye giderdi. Saat 4 de işini bitirir, gelip uyur dinlenirdi.
Bir sene önce ciğerlerinden rahatsızlanmaya başladı. Ömrünü ormanda geçiren, sigara nedir bilmeyen adam nefes alamıyordu. Solunum krizleri git gide daha sıklaşır hale geldi. Artık bir hafta hastanedeyse bir hafta evdeydi. En son geçen pazar bursaya gittiğimde hakkını helal et dedi. Ağladı. Dede deme öyle dedim. Daha görecek çok günümüz var dedim.
Bir hafta sonra yine pazar günü sabah 8:30 da kardeşimden beklenen telefon geldi. "Abi dedem öldü" Neye uğradığını şaşırıyor insan. Hele ki ailesinde daha önce bir ölüm yaşanmadıysa daha da çok yıklıyor. Apar topar bursa yollarına düştük. Artık elimizden gelen yalnızca ona karşı yapılacak son vazifemizdi.
Dedem,
içimdekiler için son bişeyler söylemem gerekiyor sana.
Babam olacak o adam annemi ve kardeşimi terk ettiğinde anneme yeniden kapını açtığın ve ona sahip çıktığın için sana binlerce kez teşekkür ederim.
Hayatımın en güzel zamanlarını seninle köyde ve dağda geçirdim. Bana bu güzel anıları bıraktığın için sana minnettarım.
Çalışkanlığınla her zaman bana örnek oldun. Senin yolunda yürüyeceğimden emin olabilirsin.
Dayım sana "Beşiktaş bu sene uefa kupasını alır baba" dediğinde "bok alır" demiştin. Yalnızca televizyonun sağ üst köşesindeki skora bakmak için annemlere salak saçma programlar izlettirdin. Skoruda okuyamayıp onlara sorardın. Bundan sonra beşiktaşı senin için dahada çok sevicem dede. Kara kartalın uefa kupasını alabilmesi için her maçta avazım çıktığı kadar bağırıcam. Söz veriyorum sana.
Torunlarını hep çok sevdin. bu sevgin asla karşılıksız değildi dedem. Seni çok ama çok sevdik. Bundan sonrada kalbimizin en güzel yerlerinde seni taşımaya devam edicez.
Seni çok özliycez.
Hoşçakal dedem.
Hoşçakal Hacı Tahsin.
Ruhun şad, mekanın cennet olsun.
umulmadık anlarda aile bireylerinden gelen telefonlar beni korkutmaya başlamıştı son bir kaç yıldır. her defasında telefonu korkarak açıyor ve o sözleri duymaktan korkuyordum. yaklaşık 2 hafta öncesi bir gece bu korkum son buldu. gece saat 00.30 gibi çalan telefonun ekranında kardeşimin ismi yanıp sönerken ellerim titremeye başladı ve kardeşimden o 3 kelimeyi duydum;
"abi dedem öldü".o dakikadan sonra sabaha kadar hüngür hüngür ağladım ,hayatımda hiç ağlamadğım kadar ağladım.
sabah 7 otobüsü ile bursa'ya doğru yola çıkarken beni uğurlayan kız arkadaşıma bile elimi kaldırıp veda edemeyecek kadar güzsüzdüm. cenaze ya da benim bu ölümü kabullenmeyi denediğim anların olduğu kısım belki de hayatımın en zor anlarından biriydi. cenaze sonrası tekrar eskişehir'e döndüğümde ağlamaya kaldığım yerden devam ederken cenazeden önce dedemin eşyalarının arasından bulup koluma taktığım saate bir kez baktım. 20 sene öncesine gittim. salıncaklara doğru koştum dedemle, şimdi yukarıdan bana baktığı yere doğru yükseldim her bir sallayışında. sonra bana kızacağını bile bile atladım salıncaktan koştum yanına. gözlerinin içerisine baktım, bana her gün aldığı gofy gofretimi versin diye. gömlek cebinden çıkardı uzattı bana doğru. aldım gofretimi bir ısırık aldım dedem yanımdan kalktı uzaklaştı gözlerim doldu, bir ısırık daha aldım dedem daha da uzaklaştı ve ben ağlamaya başladım.son ısırığımı aldım dedem el bile sallamdan gitti bana, kayboldu. şimdi elimde bir kol saati kaldı, bir de eskimiş kasketi. bir de hiç bitmeyecek hasreti .
huzur içerisinde yat büyükbaba, ben seni çok özledim .
bazen çok saçma olabiliyor. dedem gargara yaparken öldü lan. ölüm şeklini sikeyim dede. milletin dedesi korede gazi olur bizimki gargara yaparken öldü aq. üzülmedim tabi. charles bukowski'den gelsin.
--spoiler--
o kadar yaşlanmıştı ki artık ölmesinin bir anlamı kalmamıştı.
--spoiler--
hele ki o güne kadar ailesinden, çevresinden kimseyi kaybetmemiş biri için daha da zor olandır. önce ölümün ne olduğu anlaşılmaya çalışılıyor. tabii ki bir yararı yok. ne olduğunu anlayamıyorsun. en azından ben anlayamadım. gitti. tamam da birinin geri dönmeyeceğini bilmek nasıl bir şey ? uzun süre sanki anneannemle dedem ayrılmışlar da biz dedemle bir daha hiç görüşemeyecekmişiz gibi gelmişti. öldü diyemedim. hala da diyemiyorum dedemi anlatırken. o güne kadar kimseyi kaybetmemiştim. iyileşecek diyordum, o kadar çok inanıyordum ki buna. bunlar anlık şok. asıl acıtıcı olansa -her gidenin ardından olduğu gibi- hiçbir şeyin birebir eskisi gibi olmayacağı. bayram sofraları eski şenliğini yitirdi önce. sonra dede hatırlanarak gülüşülmeye, iç çekilmeye başlandı. rakı sofraları lidersiz kaldı. o küçük torun ölümü fark etti. ve torunlar dedeleri hep en güzel en tonton halleriyle hatırlayacaklar.
yıllardır memleket dışında yaşadığım için görmem dedemi. geçen sene gittiğimde 5 yıldır görmüyordum.
gittim evine odasına girdim. ellerine sarılıp öptüm. ve bana baktı baktı babaanneme dönüp 'bu kim?' dedi. tabi ki de çok üzüldüm. yani dedemle ne kadar az samimi olduğumu anlatmaya çalışıyorum. dedemle hiç bir zaman dede-torun ilişkisi yaşamadık. ama bu gün bir kaç gün önce geçirdiği trafik kazası yüzünden öldü. bir çok hastalığı vardı. artık acı çekiyordu. aslında acı çekmekten kurtuldu. en azından kendimizi böyle avutmalıyız.
ama seni bir kaç yılda bir görsem bile sen benim dedemdin.
Allah günahlarını bağışlasın...
1 ay hastanede psikolojik tedavi görmeme, 10 günde 13 kilo vermeme sebep olmuştur. aradan 4 yıl geçti hala mezarına gidemem. çünkü onun orada yattığını öldüğünü hala kabullenememişimdir. onu çok seviyorum...
ağlamamak için kendimi kastığım bir gündü. keşke kasmasaydım. keşke dışarı vursaydım.
ama küçüktüm. tam anlamamıştım ne olduğunu. ne olacağını.
seni çok özledim dedecim. oralarda bir yerden bizleri izliyorsun, biliyorum.
hele ki en değer verdiğiniz insansa ve kollarınız da son nefesini vermişse üzerinden yıllar geçse bile asla unutamayağınız an olarak hafızanıza kazınır.
hayatımdaki en değerli varlıktı o. tam 8 sene oldu.
acısını hala en derinden hissediyorum, yokluğunu da. hele bugün be sözlük gözlerim hep onu aradı, baktım elini öpmek isteyeceğim tek insan yoktu. bu bayram da kendimi pek bir sahipsiz hissettim, içim burkuldu.
o gün gözümün önümden film şeridi gibi geçiyor hala, yıllarca emek verip çalıştığı çocuklarına bir gelecek olsun diye tırnaklarıyla kazarak yaptığı işyerinde fenalaşmış, etrafındaki insanlar ona dilaltı hapını vermeyi akıl edememiştir ve dede civardaki en yakın sağlık ocağına yetiştirilmeye çalışılmıştır. ama nafile yolda can vermiştir o pamuk yürekli, sevecen, güleç insan. eve getirirler, suratına bakarsın sanki hiçbir şey olmamış gibi bir tabutun içinde uyumaktadır dede. onu öyle görünce inanamazsın, etrafındaki insanlar sana bakar ama umrunda mıdır ki? -asla! gider koluna sarılıp ellerini öper uyanmasını söylersin dedeye, kalkamayacağını bile bile.
şimdi o anları hatırladıkça ağlamaktan gözleriniz yanar, t-shirt'ünüz gözyaşlarıyla ıpıslak olur yine de o güzel dedeyi anlatmak için kelime ararsınız.
(bkz: sözlüğe içini dökmek)
Ailede keybedilen ilk insandır. Daha önce tahmin edilemez bir acıdır. Haberini aldığında da tam anlamıyla yaşamazsın bu acıyı. Hani onu yerde görürsün ya adettendir üzerine bıçak konulur. işte onu o halde gördüğünde hissedersin canından kopan canı. Canındır. Candır. Onun bedeninden oluşmuştur bedenin. Herkes ağlıyordur ellerini dizlerine vura vura. inanamazsın bir an. Benim dedem çakı gibi adamdı yerde yatan o olamaz dersin. Göz pınarların körleşmiştir sanki ağlayamazsın. Yanına yaklaşır üzerindeki beyaz örtüyü kaldırıp çok sevdiği Atatürk'e benzeyen yüzünü gördüğünde oluk oluk akar yaşlar gözünden. Elini tutarsın. Hala sıcacıktır. Kalbin hayır ölmedi diye dirense de gözlerin görür. işte yerde yatıyor...