tek başına ense kökünü bile göremeyecek kadar aciz olan insanın hakikat denen zorlu ve tek kişilik yürünen bir yolda bir muallimin eğitiminden geçmek zorunda olduğu gerçeğini göz önüne alırsak kendisi bu konuda iyi bir muallimdir. yoksa bu yol uzundur menzili de çoktur. yanlış yola çıkmamak için soframıza teşrif etmiş düşünce adamıdır.
ya iki taraf da birbiri hakkında söylediklerinde haklıysa? diye sorup AKP-cemaat kavgasına farklı bi bakış açısı getirmiştir 5n1k'da.
YouTube'daki videoları öğreticidir, kafa açar.
Biraz abartılı, bir o kadar da etkileyici dilinden birkaç satır kafi ola:
"Bil ki ey sevgili!
Ben seni aklımdan hiç çıkarmadım;
ben sadece aklımı çıkardım.
Ve böyle bilsin bütün dünya,
ben aklımı senin rağmına değil,
senin uğruna senden çıkardım."
1+1=1 eder mi (ya da eder) diyerek felsefeseden (platon, aristoteles) girip atina okulu tablosundan başlayarak, akif, nazım,a kadar uzanıp tarkovski ile sinemadan çıkmış şahane bir söyleşi yapmıştır. finalde de bu topraklar düşünme devrimini halen daha başaramadı diyerek yine gönlümü fethetmiştir. youtube'da bulun izleyin. not: kafa izni sebebiyle sadece cepten giriyorum, linki daha sonra eklerim.
edit: 2 ayrı link ilave edidi. http://www.youtube.com/watch?v=_6T9qnEbJcM
Ve tanrı televizyona çıktı... az evvel Habertürk'te rastladım kendisine.
Gezi olaylarındaki tavrından dolayı gördüğü tepkilere epey içerlemiş bir hali vardı. "Bana söven gençler oldu" dedi. ardından da "ama gençlere öfke yakışır" türünden artistik laflar etti. Bunu birkaç kez tekrarlamasından da anlaşılıyor ki besbelli yakıştıramamış bu öfkeyi bize. Kendi müritlerinden dahi fire vermesi zoruna gitmiş.
programın bir kısmını izledim sadece. aslında üzerinde konuşulacak epey laf etmiştir de, denk geldiklerimi söylüyorum. mesela polis Taksim'den çekildiğinde polisi taşlamak ve başbakanlık çalışma ofisini basmak için Kabataş'ta terör estiren, polisin haklı müdahalesinin ardından da kaçıp tehditler eşliğinde zorla camiye dalan vandalları yine mağdur edebiyatıyla savundu. Neymiş, cami mazlumlara kapısını açarmış. Ve hatta bütün suçlular, katil bile camiye sığınabilirmiş. Zira Allah'ın evi herkesi kabul edermiş.
Bu olaylardan sonra diyanetten de "her türlü zor durumdaki gençler için bütün cami kapılarımız sonuna kadar açık, ayakkabıyla girilmesi dert değil halıları sileriz." türünden bir açıklama beklemiş.
"yok deve!" diyesim geliyor da, karşımda dücane var. onun için, "Va esefa!" diyorum. sever kendisi böyle deyişleri...
''sanat ve felsefe'', ''mimarlık ve felsefe'', ''sinema ve felsefe'' kitaplarının yazarıdır.
kitapları deneme türünde ele alınmış ve önemli tespitleri içinde barındırmaktadır.
sanat ve mimarlık alanındaki bilgi birikimine önem verilmelidir. hükümetin izlediği ''mimari politika''nın tutarsızlığını -hükümet anla(ya)mamakta ısrar etse de- her seferinde ''dile'' getirmiştir. hükümetin yaptırımlarında dikkate alması gereken isimlerdendir. tabi ki bunun olabilmesi için ''okumayı'' ve ''dinlemeyi'' iyi bilmek gerekir.
yazıları biraz derindir. yavaş okunması gerektiğini kendisi de dile getirir.
gezi olayları ile ilgili yazdığı "taksim manifestosu" adlı yazı okunmaya değer olan ve bu topraklarda saygıyı hak eden ender düşünen, insanları düşünmeye sevk eden adam gibi adamdır.
yok ben anlamadım bir şey derseniz "üç" diye adlandırdığı son bölüm işin özetidir bana göre. http://ducanecundioglusim...6/taksim-manifestosu.html
yazdıklarını bilmem ama isim olarak klavyeye rasgele basılarak yazıldığını yada ilk çağdan türediğini düşündüğüm insan. agandale mundaleoğlu gibi birşeydir belki.