ABD zaten korona virüsünün somut anakarası. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bir çıkıp Mississippi nehri havası alsan ormandan bile bulaşır o derece. Kimse önlem almıyor ki.
şu, eskiden kağıda yazılmış şekilde, internet döneminde feysbukta da dolaşan bunu 10-20 kişiye göndermezsen başına şu bu belalar gelecek yazılarını kıçımıza bile çalmadığımızdan oldu bence.
kendimi karantinaya aldım. Bu tarihten sonra beni günde 5-6 kez telefonla arayarak durumumu sordular. Koronavirüsten dolayı Hiçbir belirti ve şikayetim olmadı. 28 ağustosta bir ambulans geldi beni araştırma hastanesine götürdüler. Tomografi EKG bir sürü kan testi aldılar. Bir başhekim ve profesörler ordusu karşısında bir sürü saçma sapan soruya maruz kaldım. Israrla en ufak bir belirti aradılar. Ama olmadı işte neydim. Ciğerlerim, kanım temizdi ama sürüntüde virüs vardı.
Nihayet 10 eylül itibariyle karantina sonu testini yaptılar. Negatif çıktım. Şu an bir haftadır negatifim. 3 hafta sonra plazma vereceğim.
35 yaşındayım. Günde yaklaşık yarım paket sigara içerim. Haftada 1 veya 2 kez 2-3 duble viski, rakı, likör vb yüksek volümlü alkol tüketirim. Günde en az 10 km koşu bandında koşarım. 1.78 boyunda 88 kiloyum. Göbeğim yok. Atletik yapılıyım. Beyaz ekmek hariç herşeyi yerim ama porsiyonlarım genelde küçüktür. Çok yemem.
Pozitif olduğumu öğrendikten sonra ilk günlerde belirtiler olmasa da hep bugün yarın öksüreceğim, boğazım ağrıyacak, ağzımın tadı gidecek diye çok korktum, karantina boyunca hiç sigara içmedim ancak stresten dolayı olsa gerek alkolü biraz artırdım.
Virüsün bana nasıl bulaştığını bilmiyorum. Her zaman n95 maske ve siperlik takardım, steril eldiven giyerdim. Ve ellerimi sık sık dezenfekte ederdim. Ama bulaştı işte. iyi ki de bulaştığını öğrendim. Yoksa hiç farkında olmadan başkalarını da hasta edebilirdim.
hayatımızı kısıtlayan, istediklerimizi yapmamızı engelleyen virüs. corona yüzünden doğru düzgün bir şey yapamıyorum. bitmesini ve şehir değiştirmek istiyorum.
son dönemde hele de isveç istatistiklerini falan gördükten sonra kendimi "toplumsal bağışıklık" moduna aldım.
bünyemi ve bağışıklık sistemimi güçlü tutmaya çalışıyorum düzenli kaç zamandır.
dışarıda maske kullansam da ilk günlerdeki zırt pırt el yıkamayı azalttım.
muhtemelen geçirdim bile istanbul'da iken de... ölürsem de napiim anasını satayım, zaten ruhum yorgun dünyadan.
bir de şanslı olduğumu düşündüğüm nokta ise ocak ayında h1n1 kapmıştım ki covidten 5 kat ölümcül. antikorları bir müddet saklıyor vücut hazırkıta. bir tık daha şanslı bir dönemde denk geldim covide.
ingiltere'de yeni tip Corona virüs(Covid-19) nedeniyle son 24 saatte 1325 kişinin hayatını kaybetmesiyle, salgının başından bu yana en yüksek günlük ölü sayısı tespit edildi
Almanya’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında son 24 saatte 1188 kişinin hayatını kaybetmesiyle salgının başından bu yana günlük en yüksek can kaybı sayısına ulaşıldı.
nüfusu azaltmakla alakası olmayan virüs. Çin'de üretilmiştir(laboratuar virüsüdür evet). Bill gates ne zaman başlayacağını ve ne zaman kontrol altına alınacağını söylemiştir.
asıl gayesi insanları korkutup, evlerine hapsetmektir. Bu arada ekonominin anasını s..kip(milyarder/milyoner kesim dışında), orta kesimi tamamen bitirmek(ve small businessları) ve işsizliği artırıp insanları iyice *corporate* slave yapmak şeklindedir.
Coronavirüs sayesinde devletler *sağlık* adı altında çok ciddi kısıtlayıcı tedbirler uygulamakta(bu tedbirlerin neredeyse hepsi özgürlüğü kısıtlıyor). En basit örnek olarak avustralya kendi vatandaşlarını ve oturma izni olanların ülkeden çıkmasına hiçbir şekilde izin vermemektedir(eski siyasetçiler/zenginler hariç). Bildiğin yasak. Hatta dünyadaki en liberal, en özgürlükçü şehirlerden birisi olan melbourne'de sokakta polis gezmekte ve insanlara ceza yazmaktadır(evinden x metre dışarı çıkman yasak, vs.). Hatta ve hatta avustralya ciddi şekilde herkese zorla aşı yaptırmak için karar almayı düşünüyordu, tepki üzerine geri çektiler(geri gelecektir eminim). Bu tasarı kapsamında eğer avustralyada yaşayan kişi aşı olmak istemiyorsa o kişiye iş verilmeyecek, avustralyadan çıkışına izin verilmeyecekti. Burdaki nokta *zorla* aşı yaptırmak şeklinde. Kuzey kore gibi yani.
polonyada karantina süresince devlet zorla app yükletip, selfie çekmeni istemekte. Yoksa ceza yazmaktadır.
Bu arada turizmi bitirip, insanların özgürlüğünü kısıtlamakta bu hedeflerin arasında. Görüldüğü üzere sadece iç hatlar uçuşları ve daha ziyade bölgesel uçuşlar olmakta şu an ve bu böyle devam edecek(regional bubble yani) gibi gözüküyor. insanların seyahat özgürlüğüne de darbe vuruluyor. Eskisi gibi *bavulumu aldım, gidiyorum* gibi bir durum olmayacak gibi. Sürekli bir test sonucu vs. isteniyor ki pcr testlerin güvenilirliği çok tartışılır.
Buna karşı olan argüman *yaaee aşı bulununca geçecek abicim* şeklinde. Bu da yanlış. Aşı haberleri çıkmaya başladığından beri *uzun süre bağışıklık sağlamıyor, 3 4 ay sonra bağışıklığı geçiyor, %50 bağışıklık sağlıyor* şeklinde makaleler yazılmaya başladı medyada. Bu da bize gösteriyor ki, aşı çıksa bile normale dönülmeyecek. Herkesin dediği aynı şey, min 5 sene zorla maske takması gerecek insanların. Bunun dışında bir de DSÖ'nün *yeni pandemilere hazır olun* uyarısı var.
Bu arada isveç hiçbir şekilde kısıtlama getirmeden covid'i atlatmayı başardı ve bu hiçbir yerde konuşulmamakta garip bir şekilde.
Buna ek olarak, sürekli maske,sosyal mesafe diye diye insanları korkutularak(virüs var şu var bu var) fiziksel iletişimin minimuma indirilmesi isteniyor -ki bu insanın doğasına aykırı, insan sosyal bir varlıktır-.
Pandemi süresince tavan yapan aile içi şiddet, eğitim alamayan çocuklar, kadın şiddeti, işsizlik, depresyon, intiharlar, açlığın derinleşmesi, milyarderlerin servetlerine servet katması, yalnızlık, hastanelerde koronavirüs dışında hiçbir tedavi yapılamaması, insanların korkudan hastaneye gidememesi, ameliyet olmak istememesi vb. gibi şeyler hiçbir şekilde konuşulmamakta medyada. Herkes suskun.
Her zaman demişimdir, ana akım medyada sürekli papağan aynı şey söyleniyorsa(maske takın, virüs şöyle böyle), o söylenenden kıllanın. Arka planda çok alengirli şeyler dönüyor ve gelecek hiç parlak değil.
Bu arada cdcye(amerikan sağlık bakanlığı diyelim) göre koronavirüsün öldürme oranı %0.004 civarları.
Hayvani bir tesiste, hayvani sorumluluklarla çalışıyorum, her gün 12-15 saat it gibi. Kendi biriminin başıyım ama diğer birimler güven vermediği için onların işini de ben yapıyorum. Beyin ve fiziksel olarak bitiğim ama Kariyer derdinden, para derdinden katlanıyorum. Dedim amk kıyamet mi kopuyor ne oluyorsa olsun da, işe gitmiyim artık. Edeceğim duayı sikeyim marttan beri evde oturuyorum şimdi!
