adami anladim ya. adam yalniz ve cani sikiliyor. iciyor sikisiyor yaziyor bu. ciplak geziyor adam. bence en buyuk anarsist o.
not:bu entry iki bira ve biraz daha fazlasiyla yazildi
görüyor ve artırıyorum; bukowski okudukça bağımlılık yapar, bağımlılık yaptıkça sıkar. bu adamdan okudukça sıkılan bi ben mi varım merak ediyorum. iyi hoş düşündürücü komik ama hep aynı. bi tanesini hepsinden ayrı tutarım o da;
(bkz: ölüler böyle sever)
blue bird güzel şiir. Şarap, kadın ve seks konularını işleyen Bukowski'nin en masumane şiiri sanırım. insanı en masum şekilde anlatıyor. Dinledikçe azalıyor insan.
Edit: bi de hayatı kim ne der diye yaşamaması her insanda hayranlık uyandırıyor. Değer yargılarına bağlı kalmayan özgür bi hayatın baş kahramanı. Sisteme küfür olarak doğmuş sanki.
Kendini kötü hissediyorsan kedilere bakar ve kendini çok daha iyi hissedersin, çünkü onlar her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu bilirler; öyle fazla heyecanlanmak ya da üzülmek için bir neden yok. Onlar bunu bilirler.
Kurtarıcıdır kediler. Ne kadar çok kedin varsa o kadar uzun yaşarsın. Yüz kedin varsa on kedin olduğunda yaşayacağının on katı daha uzun yaşarsın.
Bu gerçek bir gün keşfedilecek ve herkesin binlerce kedisi olacak ve kimse ölmeyecek.
Böyle de güzel sözleri vardır:
1-nefret ettiğin insanla iyi geçinme çabasına siz medeniyet diyorsunuz, ben sahtekarlık diyorum. o yüzden anlaşamıyoruz.
2-insanların hakkımda ne düşündüğünü önemsemeyerek hayatimi on yıl uzattım.
3-entellektüel; basit bir şeyi karmaşık söyleyebilen kişidir; sanatçı ise zor bir şeyi kolay...
4-afrikaya ilaç göndermeye karar vermiştik; fakat hepsinin üzerinde "tok karnına" yazıyordu.
5-kuşkusuz ki en büyük ön yargı; etrafımızdaki herkesi "insan" sanmamızdır.
ben kendisini çok severim. yazdıklarının edebi değeri yok diyenler edebi değerden neyi kast ediyorlar emin değilin. uzun betimlemeler ya da süslü cümlelerse edebi değer dedikleri sey, evet bukowski lafı çok dolandırmaz. hem nalına hem mıhına vura vura yazar. hastasıyım. okuduğum yazarlar arasında kadınları en iyi anlayan ve anlatan kişi olduğunu düşünürüm onun. sonra belki oscar wilde gelir. bukowski değince aklıma barda oturup içen ve barmene gel kapışalım diyen çılgın bir moruk gelir. sahilden yüzlerce metre uzakta açıkta yüzen amcalardandır o. yanına gitmeye göze almayanlar karadan bok atmasın! komik görünüyor.
Mesele alkolik olmak değil, aykırı olmak, küfür etmek ya da küfürlü yazmak değil. Can yücel'in amerikan versiyonu gibi bir şey ama bir can yücel değil elbette.
Dünya tarihinin görebileceği kendine ait bir tarzı olan nadir yazar ve şairlerden biri.Eserlerinde genellikle toplum dışı insanlar ile depresyonu konu alması ve alkolizme yatkın bir hayat tarzını anlatmasıyla ünlüdür.
Şiirlerinin çoğunu alkol kafasıyla yazmıştır.Birçok kere alkol komasına girmiştir. "pis moruk" lakabıylada anılır.
postmodern yazdığı iddia edilir ama biliyorsunuz günümüzde her şey postmodern diye nitelenir.Ondan dolayı net birşey yok hangi tarzı kullandığına ait.
Kavanozla şarap içen yazar. Yazdığı kitapların çoğunu alkollü kafa ile yazmıştır, yazdıklarına göre içmediği bir zaman dilimi yok zaten. "Barbekü soslu isa" adlı hikayesi her ne kadar etik bir kurguya sahip olmasada severim.