Tanrı aşkı yarattığında çoğu insana yaramadı
Tanrı köpekleri yarattığında köpeklere yaramadı
Tanrı bitkileri yarattığında eh işte idare ederdi
Tanrı nefreti yarattığında standart bir hizmete kavuştuk
Tanrı beni yarattığında beni yaratmış oldu
Tanrı maymunu yarattığında uyuyordu
zürafayı yarattığında sarhoştu
uyuşturucuları yarattığında kafası kıyaktı
ve intiharı yarattığında bunalımdaydı.
Senin yatakta uzanmış halini yarattığında
ne yaptığını biliyordu
sarhoştu ve kafası kıyaktı
ve sonra dağları ve denizi ve ateşi
aynı anda yarattı
bazı hataları oldu
ama senin yatakta uzanmış halini yarattığında
tüm Kutsal Evren'in üzerine boşaldı.
serseri yazar. serseriliğinizin uç olduğu zamanlarda başlarsınız bukowski yi okumaya. kendinizden bir şeyler bulursunuz, mutlu olursunuz. adam süpermiş lan içiyomuş sıçıyomuş her işte çalışıyomuş dersiniz. evet bukowski gerçekten de öyledir. ancak kitaplarını okuyup bukowskiyi tanıdıktan sonra bir kez daha okursunuz çerez niyetine. ve sonra yavaş yavaş anlamaya başlarsınız. ilk başta kanınız kaynarken okuduğunuz gibi gelmemeye başlar bukowski. onun anlattıklarının düşündüğünüz gibi toz pembe olmadığını farkedersiniz. "domuz gibi içtim, yanımdan geçen herife küfreder gibi baktım" derken alkolik bir piç olarak söylemediğini anlarsınız... bukowski hayata nefrettir, insanlara nefrettir. ama en çok insanlara nefrettir...
"alkol bu dünyaya gelmiş en muhteşem şeylerden biri muhtemelen -beni saymazsak tabii ki.-
evet. bu dünyaya gelmiş en muhteşem iki şeyi saptadık. işte. iyi anlaşırız ben
ve alkol. çoğu insan için yıkıcıdır. ben onlardan biri değilim. en yaratıcı
yazılarımı sarhoşken yazmışımdır. kadınlarla bile, ben biraz çekingenimdir
sevişme konusunda, bu yüzden alkol bana cinsel olarak daha özgür olma olanağı
tanımıştır. alkol özgürlüktür benim için, çünkü ben esas olarak içine kapanık,
mahcup biriyim, oysa alkol bana bir kahraman olma, pervasızca işler yapıp uzay
ve mekanda uzun adımlarla yürüme fırsatı tanır. bu yüzden seviyorum. evet."
louis ferdinand celine ve fante hayranıdır. tüm kitaplarında bu iki yazardan sık sık bahseder. hatta pulp adlı romanında dedektif nick belane olarak celine'i arar durur.
ekmek arası kitabından başlanması şiddetle tavsiye edilir.
ayrıca, annemin mahrem yerlerindeki kıllar üzerine yemin ederim diyecek kadar edepli bir yazardır
17 yaşındayım. bunu söylediğimde insanlar gülüyorlar ama ben bu adamı seviyorum ve aynı zamanda kıskanıyorum. insanların "oha be nasıl yazmış herif!" dedikleri dizelerde sinirlenip "daha iyisini yapabilirim" tribine giriyorum. her romanda kendimden bir şeyler bulurum, herhangi bir karakterle özdeşleştirebilirim kendimi... ama bukowski amcayı okurken romanın içindeymiş gibi değil de, romanı ben yazmışım gibi hissediyorum.
benim doğduğum sene vefat etmiş olması da beni ayrıca gazlayan bir etken. rüyama girip "bayrağı sana devrediyorum" demişliği de var ki o günün ertesinde birkaç şiir yazmıştım. o zamanın şartlarıyla değerlendirirsek, gayet de güzel şiirlerdi.*
acayip adam lan. bukowski ölmedi, kalbimizde yaşıyor; onun bayrağını, meister pampa taşıyor. yehooo.
hayır ben anlamıyorum olm adam sizin bu bayıldığınız fakir edebiyatını lüks otel odalarında yazmış ergenler de öle bayıla okuyorlar. ah anasını biz yazsak "fakir piç" derler kitabı incelemezler bile. herif kendini amaçsız sokak adamı adamı gibi tanıtıyor kitapları okunuyor, seviliyor ulan charles cehennemde seni bulacam oğlum.
"Yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar.
Ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar.
Ve sırf dardı diye kafalar,
düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik,
sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep uzaktan sevdik!"
sikişmenin nefes almak ve bira içmek kadar doğal olduğunu ispatlamıştır ki bu yüzden bukowskidir. eğer sikişemiyorsanız şirinler, bukowski sizin için şirineyi siken şirin babadır...
çoğu aklı başında,bilgili,görgülü,seviyeli,bu yollardan geçmiş entel kardeşlerimiz ergen yazarı olarak tanımlasa da,onun pervazısca yaşam tarzı ama bi o kadar da haksızlıklara karşı dokunaklı kalemi,daha bir çok nesile hayat verecek.
1900lü yılların sonlarına damga vurmuş amerikalı yazar ve şair.
ama bir dörtlüğünü okuduktan sonra türk mü acaba diye düşünmedim de değil.
Yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar,
Ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar,
Ve sırf dardı diye kafalar düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik,
Sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep uzaktan sevdik.*~toplum baskısını onlarda yemiş
~