Cennet denilen şey üst boyutlarda bizim algılayamadığımız pozitif yaşam formlarının var olduğu ve zaman kavramının bulunmadığı bir ortam olabilir, kutsal kitaplarda anlayalım diye şarap var kadın var denmiş ama bunlar o zamanki insanların algılarına yönelik söylenmiş olabilir durumun içine kuantum mekanikleri , çoklu evrenler teorisi ve dahası girebilir.
Acı da zevk de sinyalizasyon sistemlerimizin oluşturduğu subjektif şeyler. Hakikatle olan hiçbir bağlantıları yok, birer elektromanyetik dalgalanmadan ibaretler.
Hal böyleyken allah'tan tek duam: beni cennete koyma, nereye koyarsan koy. Çünkü cennet yani sonsuz zevk insan beynini uyuşturup insanı embesilleştirmekten ve hakikatle olan bağını koparmaktan başka hiçbir şey yapamaz.
Tabiri caizse her türlü istediğinizin veya hayalinizdeki şeylerin tamamının,Allahın büyük müfakatı olarak müminlere sunulacağı yerdir.Cennet sadece bağ,bahçe olan bir yer değil.Alemlerin rabbinin sonsuz ilmiyle yaratacağı,inanılmaz nimetlerin bulunduğu yerdir.
kelime arapça " cnn" kökünden gelen "canna" sözcüğünden gelir. örtülü, gizli bahçe anlamına gelir. arapçaya ise aramcadaki "ganna" sözcüğünden geldiği düşünülür. ganna sözcüğünün ise aramca "gnn" kökünden türedildiği bilinmektedir.
aramca gnn kökü ise akadcada yer alan "gananu" kelimesiyle eş kökenlidir. gananu kelimesi ise "etrafını çevirmek, korumak" anlamlarına gelir.
ayrıca cin, cenin,canan gibi sözcüklerle aynı kökten gelir cennet.
aşağı yukarı her dinde (özellikle semavi dinlerde) bulunan vaadler bütünüdür.
dünyada kişilerin yani potansiyel müritlerin yapılan/yapılacak hiçbir şeye isyan etmemesi için dünyada ulaşamadığı ya da ulaştığı takdirde toplum tarafından kötü görülmesine sebep olan tüm davranış biçimlerinin ve tüm materyallerin 'sözde' cennette legal olduğu söylenir, kişi inanır.
hasan sabbah'ın arka bahçe-mürit afyonu hikayesi horasan'dan bize uzatılmış bir bilgilendirme mektubudur aslında. anlatılmak istenen olay hasan sabbah veya yaptıkları değil insanların sözlerle afyonlandığıdır.
yeryüzünde homo sapiens'lerin bilişsel devrim sonrasında büyük kitleler halinde sosyalleşmeye başladığı dönemde kitlesel hareket için, insanların ortak bir mite inanması ve daha kolay organize olup yönetilebilmesi için ortaya çıkmış olan din; orta çağda baharını yaşamış, dünyada mürit sayısı pik yapmıştır ancak içinde bulunduğumuz sanal çağ dinin sonu olmuştur. sözüm tüm dinlere; hepsi mürit kaybediyor, kan kaybediyor. gözü kapalı inanmış müritler ölüyor ancak yerlerine genç, güçlü müritler gelmiyor.
yok olacaksınız hilkat garibeleri...