ferhat göçer'in bir şarkısının ismi. Dinî inanışlara göre imanlı, dünyada iyi işler yapmış kimselerin öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuşacakları yer, uçmak şeklinde tdk'da tanımlanan bir yer.
neden cennette form değiştiriyoruz diyen var? tanrı insanı en güzel şekilde yarattı lakin daha da güzel yaratacak bilgelik tanrı'da vardır. yani hiç bir sorun olmayan bedenler olacak. ayrıca orada ne boş bir söz ne can sıkıcı birşey işitecekler. bunun ne manaya geldiğini düşünün. sosyal medyaya bakın herkes birbirine saldırıyor öfkeleniyor kibir ego almış başını gitmiş.
bilgelik ve bilinç seviyesinin çok yüksek olacağını düşünüyorum. kalitenin elitliğin zirvesi olacak gibime geliyor. bu dunyadaki zenginliği şatafatı teknolojiyi vs görüp cenneti eziklediğinizi iyi biliyorum. tanrı'nın vaad ettiği cennetin beş para etmez biryer olduğunu bu dunyadan daha iyi olmadığını düşünenler var biliyorum.
lakin tanrı sizin hayal bile kuramayacağınız bir evren daha kurmaya gücü yeter hiç şüpeniz olmasın.
Bir adam Resulullah aleyhissalatu vesselam'a: "Cennette at var mı?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam da:
"Allah Teala Hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yakuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır." buyurdular. Bunun üzerine diğer biri de:
"Cennette deve var mı?" diye sordu. Ama buna Aleyhissalatu vesselam öncekine söylediği gibi söylemedi. Şöyle buyurdular:
"Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır." (Tirmizi, Kütüb-i Sitte, XIV/431)
Mucizeler diyarı Cennet'te burnun yanı sıra tenden de koku alabileceğiz. Kolumuz kilometrelerce uzun ağaçların dallarına varabilecek ve ağaç meyvelerini uzayan kollarımızla toplayabileceğiz.
"Allah Teala Hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yakuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır."
gitmeyi çok istediğim bir yer. tamamı kuran'dan gelen 4 kapı 40 makam'a göre allah'ın her yarattığını sevmek gerekiyor. insan sevdiği yaratılanı öldürüp yemeyeceğine göre et, tavuk ve balık yemeyeceğim. allah zamana hakim ve her şeyi önceden düşünmüş. diğer ülkeleri bilmiyorum ama türk mutfağında onlarca etsiz yemek var. örneğin zeytinyağlılar var. burger king'de vejetaryen burger var. çok da lezzetli meret. vejetaryen pizzalar var ve dominos'ta 4 peynirli pizza var. her yerde etsiz çiğ köfteciler var.
Bu dünya, dârü'l-hikmettir, dârü'l-hizmettir; dârü'l-ücret ve mükâfat değil. Buradaki a'mal ve hizmetlerin ücretleri berzahta ve âhirettedir. Buradaki a'mal, berzahta ve âhirette meyve verir. Madem hakikat budur, a'mal-i uhreviyeye ait neticeleri dünyada istememek gerektir. Verilse de memnunane değil, mahzunane kabul etmek lâzımdır. Çünki Cennet'in meyveleri gibi, kopardıkça yerine aynı gelmek sırrıyla, bâki hükmünde olan amel-i uhrevî meyvesini, bu dünyada fâni bir surette yemek, kâr-ı akıl değildir. Bâki bir lâmbayı, bir dakika yaşayacak ve sönecek bir lâmba ile mübadele etmek gibidir.
Dünyada, dünyanın âhiret mezraası ve esma-i ilahiye âyinesi olan iki güzel yüzüne karşı mütefekkirane muhabbetin uhrevî neticesi: Dünya kadar, fakat fâni dünya gibi fâni değil, bâki bir Cennet verilecektir. Hem dünyada yalnız zaîf gölgeleri gösterilen esma, o Cennet'in âyinelerinde en şaşaalı bir surette gösterilecektir. Hem dünyayı, mezraa-i âhiret yüzünde sevmenin neticesi: Dünyayı fidanlık, yani ancak fidanları bir derece yetiştiren küçük bir mezraası hükmünde olacak öyle bir Cennet'i verecek ki: Dünyada havâs ve hissiyat-ı insaniye, küçük fidanlar olduğu halde, Cennet'te en mükemmel bir surette inkişaf ve dünyada tohumcuklar hükmünde olan istidadları, enva'-ı lezaiz ve kemalât ile sünbüllenecek surette ona verileceği, rahmetin ve hikmetin muktezası olduğu gibi, hadîsin nususuyla ve Kur'anın işaratıyla sabittir. Hem madem dünyanın; her hatanın başı olan mezmum muhabbeti değil, belki esmaya ve âhirete bakan iki yüzünü, esma ve âhiret için sevmiş ve ibadet-i fikriye ile o yüzleri ma'mur etmiş, güya bütün dünyasıyla ibadet etmiş. Elbette dünya kadar bir mükâfat alması, mukteza-yı rahmet ve hikmettir. Hem madem âhiretin muhabbetiyle onun mezraasını sevmiş ve Cenab-ı Hakk'ın muhabbetiyle âyine-i esmasını sevmiş. Elbette dünya gibi bir mahbub ister. O da, dünya kadar bir Cennet'tir.