"Şimdi çok sevdiğim sürgün sözcüğü beni allak bullak ediyordu. bir gün büyükanneme sormuştum: "neyiz biz?" diye. bir şey anlamadı. "sürgün ne demek" diye yeniledim. sürgün "menfi" demekmiş, "menfa"ya gönderilenlere "menfi" denirmiş. bir an aklıma yavrutürk dergisindeki bir tefrika geldi. "bir göçmen çocuğun anıları." göçmen miyiz biz yoksa diye soruyu değiştirdim. "evet, işte buldun, göçmeniz biz" dedi. rahatlamıştı. ondan sonra bir süre kendimi göçmen olarak düşündüm."
cigarayı denize atışı boşa değildir.
atmış ki yansın ciğerleri denizin,
görsün istemiş hangimizin daha derin yüreği!
ve bir düelloda ölememek neymiş anlasın!
"onu iki yıl sonra ilk görüşüm bu. karaköy'de, nişantaşı dolmuş kuyruğunun sonlarındayım. o da hemen karşıdaki şişli kuyruğunun önlerinde. bilmiyorum, fark etti mi beni. yine güzel. saç biçimi ve rengi aynı. biraz zayıflamış. az sonra dolmuşuna bindi gitti.
öyle anlar vardır ki bir merhaba, ufak bir selam her şeyi yeniden başlatabilir ya da durumu daha da sıradan bir düzeye indirebilir. o beni gördü mü, gördüyse ne düşündü bilemem. ben ikisinden de korktum.
sonra benim uçağım kalktı... atmosferin ortasında düşündüm: her şey nasıl bitiyor? nasıl yabancılaşıyor insanlar? hiçbir şey olmamış gibi. birlikte yemek yer miydik? nerelere giderdik? şakalarımız nasıl şakalardı? kavgalarımız? sesi, nasıldı sesi? unutmak değil, başka bir şey bu. şu anda her şey iyi."
kız kardeşini ahmed arif'le evlendirmek isteyen ama ahmed arif'in temiz bir gömleği olmadığı için buluşmaya gidememesinden ötürü, bu hayali gerçekleşemeyen şairdir. en asil duygunun insanıdır.
Şiire lise yıllarında aruz denemeleriyle başladı. ilk şiiri "Şarkısı-Beyaz" Ocak 1953'te Mülkiye dergisinde yayınlandı. 1950'lerin başlarında gelişen ikinci yeni hareketine katılmakla birlikte, şiirde anlamsızlığı savunan görüşleri benimsemedi. Karşı çıktığı geleneğin diri değerlerinden yararlandı. Şiirde erotizmi canlandırırken, toplumsal değerlere uzak düşmedi. Şiirin "anayasaya aykırı" olduğunu, doğanın ahlakı kovduğu yerde ve yasadışı olduğunu savundu. Bu görüş onu şiirde öyküden kaçınmaya, çarpıcı, yoğun imge adacıklarından oluşan bir söz sanatına yöneltti. Düzyazılarında sürekli yeni sorular sordu. Denemelerinde de başka sanatçılar, özellikle şairler üzerinde durmayı yeğledi.