Bir tat bir doku gibi efsanevi bir stand up gösterisine imza atmasının ardından keşke film ve reklam projelerine hiç girmeseydi diye düşündüğüm gerçek bir mizah ustasıdır. Ülkemizdeki komedi filmi anlayışı herkesi sinemaya çekmek, gişe hasılatının amk olduğundan yazacağınız senaryo, üreteceğiniz espriler de herkesin seveceği, tüketebileceği ortalama şeyler olmak zorunda kalıyor. Bir de yaşadığınız ülkede espriye değil de şebekliğe güldündüğünü düşünürseniz sinema, gerçek bir mizahçının mümkün olduğunca uzak durması gereken bir kulvar.
tartışmasız en iyi stand-up çı ,ha ata demirer neci derseniz ata ayrı bir taklit ustası , ikiside farklı kulvarlarda ustadır şimdi oturup uzun uzun yazmayacağım. ha birde şu erşan kuneri'nin filmini sabırsızlıkla bekliyoruz o ayrı.
türkiyenin gelmiş geçmiş en büyük stand-up ustası denilebilir ancak kesinlikle en büyük mizahcısı denilemez. bunu söylemek başta cengiz üstün olmak üzere birçok mizahcının hakkını yemek olur. neticede mizahcı denilen şey sadece sahnede gördüğümüz kişiler değildir.
türkiyenin en komik adamıdır. esprilerinin %40'ı üstün zeka gerektirir. tek hatası kelime esprileri yapmaktır. euro ya kulum, youtubeda izliyorum çocukları uyoutube vb.
çok sağlam bir kondisyona sahip olduğunu düşündüğüm kişidir. hani benzetme yapacak olursak 40 dakka ter döken bir basketbol oyuncusuna rahatlıkla denk tutabiliriz. geçenlerde denk geldiğim gösterisini izlerken 2. saatin sonunda dikkatim dağılacak kadar yorulmuş, kapatmadan önce geride 1 saat kadar daha kaldığını görmüştüm. ayakta durmak, sürekli konuşmak*, beden dili, koltuğa yayılıp kalkmalar, yüksek adrenalin ve 3 saat. en az güldürebilmek kadar zorlayıcı işler bunlar.
bok gibi para kazanan,esprilerini artık ezberledigim ama inatla haftada 1 gösterilerinin ses kaydını uyurken dinledigim kel, sempatik (bkz: bi numara yok ama napalım) ve arabalarının plakalarına cok para harcayan insan evladı.
engin ardıç'ın "arog gider başka bir film çeker..kazandığıyla da ferrari alır, biz yazmaya devam ederiz" sözlerine "ben ferrarimi sattım, kitabı bile yazıldı" şeklinde ayar veren zeki insan..
alkislarlayasiyorum.com 'u uzun zamandir takip ettigini ve begendigi icin boyle bir jest yapmayi aklindan gecirdigini dusundugum komedyen.
ps: "Bu eseri Cem Yılmaz sadece ve sadece alkışlarla yaşıyorum'a olan hayranlığına binaen yayınlamaktadır... eser Safiye Ayla'nın bestesidır ve derim ki herkes hayatını yaşar ise ben de alkışlarla yaşıyorum....ha ahha hhahha...sevgilerimle"
çok güzel sesi olan komedyen. alkışlarla yaşıyorumda herkes tartışıyor o söylememiştir diye. ben şarkı başladığında davulu duyunca cem yılmaz'ın olduğunu anlamıştım, sesi de şarkıya çok güzel gitmiş, helal olsun.
kimi insan bu adamın* ne demek istediğini anlamak istemez, esprilerini anlamaz, biraz izledikten sonra ''bu ne yaa kapatın şunu ne saçma bişey anlaşılmıyoo'' der. ama işte bu adam öyle bi adam ki esprilerini anlamak için bile insanın biraz bilgi birikimi olması gerek. esprilerini paylaşabilmekten zevk alıyorum. (bkz: teşekkürler)
türk mizahını baştan aşağı değiştirmiş bir insandır. cem yılmaz'dan önce türk mizahı genel olarak siyasetçilere ve güçlü insanlara eleştiri yönündeymiş. miş diyorum çünkü o zamanlar ben yoktum, ama eski gırgır dergilerini okumuşluğum var. eski tip mizah anlayışını en iyi levent kırca'nın mizahından anlayabiliriz. cem yılmaz mizahı yukarıdakilere değil aşağıdakilere yöneltmiştir. halk ile dalga geçmiştir, sokaktaki insan ile. onun açtığı bu yoldan çok mizahçı ilerledi. avrupa yakası bile aslında bir cem yılmaz mizahıdır. şu andaki penguen, uykusuz gibi dergiler de bu mizahtan etkilenmiştir.
bir tat bir doku gösterisinde şu diyalogla bizi yaran kişidir. nereden geldi aklıma, neden yazıyorum buraya bilmiyorum.
cem yılmaz: siz gidiyor musunuz okula?
izleyici: evet.
cem yılmaz: nereye gidiyorsunuz?
izleyici: marmara güzel sanatlar.
cem yılmaz: marmara güzel sanatlar, hangileri onlar? * kaporta cila.