- abi hallettik olayı. tüm kahve makinaları iptal, nescafe toptancıları felç. kültürümüzü kurtardık.
+ hepinizi alınlarınızdan öpüyorum arkadaşlar. sıradaki görevimiz, kumaş pantol yerine -pantol diyorum dikkat ettiyseniz. zira pantolon demeye alışamadım bir türlü. pantolon kelimesi de bana yabancı geliyor.- kot giyen gençleri telef etmek. gazamız mübarek ola..
onlara gelene kadar hizmet yerine hortum yapanlar, yönetmek yerine sömürenler, hakkını aramak yerine uyuyanlar yok mu? yurdum insanı akla gelebilecek her türlü haksızlığı görmez, sonra da milleti nescafe içenler, çay içmeyenler, bilmem ne yapmayanlar diye ayırarak hedef gösterir. sonra nolur efendim, nescafe içenler yozlaşmış, kendi kültürüne uzak, çay içenler ise vatanını milletini seven insan evlatları olur. neymiş efendim bu kıssadan çıkaracağımız hisse? çay içersek vatan kurtulurmuş, hadi bakalım bi çay koyun da şimdi sizin de çorbada tuzunuz olsun. *
kahveyi de avrupaya sokmus olan milletin turkler oldugu goz onunde bulundurulursa (bkz: viyana kusatmasi) 'kim neyin ozune donuyor' tartismasiyla daha da sacmalastirilabilecek tartisma sorusudur. agiz tadindan da milliyetcilik yapan beyinler var ya, helal olsun valla. mesela amerikali cumhuriyetci partiyi destekleyen (irak savasini da destekleyen) (o derece vatansever yani) bir tanidigim var, hunkar begendiye bayiliyor. noldu, gitti mi amerikalilik? yazik olmus.
amerikan filmlerinden kapılan bir alışkanlıktır. yoğun çalışan iş arkadaşları fincan fincan kahve içerler. ellerinde tuttukları kahve kupaları gergin ortamlarda duyguları yansıtan el hareketlerini vermeyi kolaylaştırır.
- arkadaşlar, bu gün burada kültürümüzü yozlaştıran bir takım etkenlere karşı savaş açmak için toplanmış bulunuyoruz. bu etkenlerin başında da hiç şüphe yok ki, çay yerine nescafe içmek gibi büyük bir hıyanet bulunmakta. savaşacağız!
+ ama nasıl?
- demir sopalarımızla. önce bir tim kurup nescafe toptancılarını mal dağıtmadan önce etkisiz hale getirecez. diğer timimiz kahve makinası tedarikçilerinin emdiği sütü burnundan getirecek.
+ kahve kupaları da var.
- evet, o da önemli.. son olarak da arkadaşlar, kafelere dağılacaz (kafe de neymiş bu arada) nescafe söyleyen imansızları tuvalete çekip verecez demir sopayı!
- aç kapıyı!
+ buyrun, kimsiniz?
- çay yerine nescafe içip güzelim kültürümüzü yele bir ediyormuşsun.
+ abi ne alakası var kültürün yok olmasyla bunun?
- arkadaşım zorluk çıkarma. reisin kesin emri var. demir sopayla dövecez seni!
çay ve kahve birbirinin yerine geçebilecek gıdalar olduğundan (sıcak içecek olmaları dolayısiyle) çayın fiyatının arttığı yorumunu yapmamıza sebebiyet veren gençlerdir.
(bkz: iktisata giriş)
parası olan gençlerdir. ortalama bir kantinde çay 50 kuruşken nescafe 75 kuruştur. ayrıca ortalama bir kafede çay 1 lira iken neskafe 2-2.5 liradır ki bu fark kafe statüsü lükse doğru kaymaya başladığında daha da açılmaktadır. ayrıca çayın tadı farklıdır neskafenin tadı farklıdır.
(bkz: ekmek yerine pasta yemek)
(bkz: 3 çay biri kahve)
isteyen istediğini içer, dedirtir. Sonrada yok ülkede demokrasi falan varmış falan.Millet kara kaşlı kara gözlü diye kıro ilan edin, sonrada gelmiş kola,kahve muhabbeti, geçin bunları ****
gereksiz insanlar toplulugudur, hepsini asmak lazım.
gecenlerde gittim bir "kahve"ye (şimdiki gençler cafe diyorlar, neden kahve demezler onu da anlamıyorum) söyledim çayımı, garson kız bu kupa dedikleri nanede getirmiş kızdım, "sittir git bana ince belli bardakta getir" dedim. pıstı kenara çekilip kaçtı. tam da o sırada karşımda böyle kot pantolon giymiş, saçı başı jöleli bir çocuk oturuyor, az önce kovdugum hanım kızım da siparişi alıyor. istemeden kulak misafiri oldum:
- ne alırdınız?
-- ben bir sade neskafe ala..
cümlesini tamamlamadan çöktüm üstüne, "nasıl olur da çay içmezsin ulan" diye bagırıyor bir yandan da tokatlıyordum. tam ağzını açacakken iyice sinirlendim ve "silkin ve kendine gel! özüne dön itoğlu it! madem kahve içeceksin, adam gibi türk kahvesi iç!" dedim. iki tokat daha attım, bir baktım yakasını tuttugum elimdeki yük agırlaştı. bayılmış ibne.
sonra yerime oturup bu ahlaksız, terbiyesiz, ne idüğü belirsiz topluluktan birini bertaraf etmenin gururuyla ince belli bardaktan çayımı yudumladım. hesabı ödeyip kalktım.
diyeceğim odur ki; her türk vatandasının görevi benim yaptıgım sekilde bu densizlere haddini bildirmesidir. gördüğü yerde akıllarını başlarına getirmesidir.
