şiir bir tanıdıktır.
yaşadığımız bir cinayet davasında.
görgü tanığı.
dizeler ki çavlan.
sesler sesler sözcükler.
akar akar akarsu.
sonunda bir suç.
kalbinden çivilenir tahtaya.
safranbolu kapısı.
her şey oyma.
bir gelin girecek içeri.
suç ve ceza. *
yeni yeni bitme zamanlarımda okuldan kaçıp dedemlerin oturmuş olduğu eski datça mahallesine giderdim. otostopla gitmenin vermiş olduğu heyecan ve kendimin büyük olduğunu hissetme çabaları... taş kaplı dar yolların vermiş olduğu soğukluk ve oradaki fazla insanı tanımayışımın vermiş olduğu korkuya eklenen bir evin verandasındaki ak sakallı dede;
masa başında güne bakan çiçeklerinin arasında kaybolan, saçı sakalına karışmış, bıyıkları maltepe sigarasından sararmış, patlıcan burunlu, elinden kalem ve karalama kağıtlarını eksik etmeyen dedevari birinden korkuyorum. o evin önüne geldiğim zamanlarda ayaklarım kıçımı dövmece hızlı hızlı koşuyorum. zamanla farkına varıyor ve '' ne diye korkuyosun ki? suç mu işledin? '' diye laf atıyor. yüzüne bakıp sadece kafamı yana doğru bilmem işareti yapıyorum ve yanına gidiyorum. üzerinden çıkarmadığı tiftik tiftik olmuş yeleği sanki en değerli hazinelerinden birisi gibiydi. yanı başında bulundurduğu şarap şişesi sevgilisi olsa gerek derdim. o yıllarda bende kaçamak alkol alıp bunu bir meziyet sanıyordum ve patlıcan burunlu amcanın yanına bir şişe şarapla gidiyordum. '' yapma bea evlat, hadi anladık okuldan kaçıyosun ne diye şarapla geliyosun '' derdi. ee üzüm üzüme baka baka kararmış derdim ki ardından ''bizimkisi itle yatan bitle kalkmaya benzer evlat'' derdi. ''evin'' neyimize yetmiyoda gidip bol etiketli mantarlılardan alıyosun sözünüde cümlenin kıçına yerleştirirdi.
o yaşlarda kim olduğuna dair bir bilgim yoktu ve kendisine de sorulmayınca kendiyle ilgili cevaplar vermezdi. o yüzdendir benim ona patlıcan burunlu amca deyişim. meğersem o can yücelmiş.
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki...
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDi YA YÜREĞiN...
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif,
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç,
Sevdiklerin kadar iyisin;
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün;
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundandır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
işte budur hayat!
işte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin,
ESERLERi
ŞiiR:
Yazma (1950)
Her Boydan (1959, Çeviri Şiirler)
Sevgi Duvarı (1973)
Bir Siyasinin Şiirleri (1974)
Ölüm ve Oğlum (1976)
Şiir Alayı (1981, ilk dört şiir kitabı)
Rengâhenk (1982)
Gökyokuş (1984)
Beşibiyerde (1985, ilk beş şiir kitabı)
Canfeda (1985)
Çok Bi Çocuk (1988)
Kısa Devre (1990)
Kuzgunun Yavrusu (1990)
Gece Vardiyası (1991)
Güle Güle-Seslerin Sessizliği (1993)
Gezintiler (1994)
Maaile (1995)
Seke Seke (1997)
Alavara (1999)
Mekânım Datça Olsun (1999)
En Uzak Mesafe
DÜZYAZI:
Düzünden (1994)
Ve Can'dan Yazılar (1995)
yurt dışında okuma hayali, babasının kendisine torpil yaptığı düşünülmesin diye suya düşen ve bu hayali için biriktirdiği parayı gözünü kırpmadan arkadaşına veren yüce şairdir. *
bir anısı;
can babanın 2-3 gün eve uğramayıp ardında eve zil zurna sarhoş dönmek gibi bir huyu varmış. her dönüşünde eşi güler hanım sinir krizleri içinde de olsa can baba eve girdiğinde hiç konuşmaz, masaya oturur kağıda yazdıkları ile her seferinde güler hanımın kalbini çalmayı başarırmış. bir gün can baba yine bu huyunu gerşekleştirirken güler hanım evde sinir krizleri geçiriyormuş, onu merak ediyor ve kimse onu sakinleştiremiyormuş. ağzından çıkan tek cümle ise "bu sefer affetmeyeceğim, ne yazarsa yazsın ne derse desin affetmeyeceğim" oluyormuş. tabiri caiz ise güler hanım resmen delirmiş. can baba bu gezisinden önce kalbinden bir sorun yaşamış, prostat ameliyatı olmuş bir de gözden katarak ameliyatı olmuş. durumun getirisi üzere güler hanım iyice merak içine girmiş.
2 gün sonra can baba eve gelmiş. evde derin bi sessizliğin ardından "neredeydin sen?" diye bi çığlık kopmuş, can baba bunu hiç aldırmadan yine masasına oturmuş, kağıdını kalemini almış. yazmış bir şeyler ve güler hanıma vermiş. kağıdı okuyan güler hanım can babamın boynuna sarılmış, büyük bir aşkla kucaklamış. ne mi yazmış can babam
"hayatım seni en çok sevdiğim üç organım sekteye uğradı."
anlatılmaya çalışılsada anlatılamaz can baba herkese uygun düşecek bir şiir yazmıştır yaşamının bir döneminde. argo ağzına bu kadarmı yakışır bir insanın ağzına. mekanı cennet olası ve mezarına bu yaz gidip şarap dökeceğim gelmiş geçmiş, şahsına münhasır insanlarda biri.