atilla ilhan'ın "aysel git başımdan" şiirini acaba kendisi yazsa, nasıl olurdu diye düşündüğüm insan.
bu sebeple hep can yücel'in bu duyguyla böyle bir şiir yazdığını ve neler söyleyebileceğini zihnimde oynatırım. bazen de yazılmış olan şiirin can yücel'in sesinden okunduğunu hayal ederim.
o vurucu gücüyle enfes bir tat çıkar ortaya hayalimde bile.
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
hayatı anlayan, anlatan adam...kendine ait bir felsefe geliştiren adam...şiirlerini hayretle,gıpta ederek okuduğum adam...varsın küfürlü konuşsun,siyasetini yapsın,sarhoş gezsin,müstehcen dite kitapları toplatılsın...tüm bunlar için onun şiirlerinden mahrum kalmaya değer mi...
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım
...
''Sana ihtiyacım var, gel ! ''diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum''diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
trabzon hurması ağacına döndüm
tüyüm tüsüm döküldü, yapraksız kaldım
yine de meyvaya duruyorum bu cıbıl halimle
tepeden tırnağa
turuncu turuncu
kütür kütür
bu benim sonbaharım
bu benim son gürlüğümdür...
Aslında hiç kimse sevmedi,
Bir ben sevdim seni...
Severmiş gibi değil,
Kana kana sevdim seni.
Tıka basa sevdim...
Dolu dolu sevdim...
Aslında kimse sevmedi seni,
Sevmekten çekindi
Oysa ben; yana yana sevdim seni...
Bile bile sevdim...
Aklımdan zorun var gibi,
Aklıma silah dayanmışcasına,
Mecburmuş gibi,
Ve başka çarem yokmuşcasına,
Bir ben sevdim seni...
Aslında bir sen sevmedin beni,
Herkesi sevdiğin gibi...
Yalnızlığı sevmiyorum
Yalnız kim ola ki
Kendim...
Kendimin kendini sevmiyorum
Kediler hariç...
Kahve ocakçısı olacaktım ben
Tuttum kavlimi
Yazdıklarımsa hep nafile
Hep nişanlı angaje ısloganlı
Can, diyorlar, bir kahve yap şu dümenin ağzına
Kallavi olsun!
Bende yoksa kahve, yemişçiden tedariklenip
Ve cezveyi ateşe sürüp, üstüne yemeni, şekerini
Taşırmadan pişiriyorum
Biliyorum, bilmez miyim bu kahve ocağınnan
Ocağımızı bucağımızı
Isıtamayacağımı!
işte onun içinde de içim titreyerek
Cezvenizi sürüyorum ateşe
Üç harf yanyana kaç şekilde gelir bilir misin ?
Aşk dersin, Sen dersin, Ben dersin, Sen Ben biter Biz dersin, gün gelir Git dersin...
Peki dur kelimesinden haberdar degil misin ? Dur demeyi bilmez misin...
Git demek kolay, dur diyebilecek kadar yürekli misin. ?
türkiye'nin ve (bkz: su yücel)'in biricik babası, ince zekalı huysuz ihtiyar. türk dilinin ve 'bu da sana kapak olsun'ların eşsiz ustası
en zekice şiirlerinden;
"susurluk ismi su sığırından geliyor,
manda demek yani,
3 kasım 1996'da
susurluk yolunda
o iblis mercedes'in
masum kamyona çarpmasıyla
gazi tarafından vaktiyle
vaktinde siktir edilip de
sonradan harimimize
sinsi sinsi sokulan
o manda var ya
işte o manda göle sıçtı..."
tabu oynarken arkadaşımın "ölen bir şair bu" diye anlatmaya başladığı ve arkasından dizelerinden birkaçını sıraladığı şair.
dizeleri biliyordum, ama hala yaşadığını sandığımdan bir türlü "can yücel" ismi çıkamadı ağzımdan. tam diyecektim aklımdan şu sahneyi geçirdim
-can yücel?
+lan can yücel öldü mü zuahahah, allah iyiliğini versin.
yediremedim kendime taşşak yemeyi, susayım daha iyi dedim. zaman doldu ve
-kimdi?
+can yücel
-hasktir, can yücel öldü mü?
+zuahahah, hangi dünyada yaşıyorsun lan.
cahilliğin gözüne vurduğum gibi, diğer taraftan da cikkada özgüvenim varmış. bu da bana kapak olsun!
datça'da deniz manzaralı, mezar taşında anne karnındaki bebek figürü olan ve bebeğin kordonunun mezarın bir bölümünde birleşen ve oraya da şarap dökülen değişik mezar taşına sahip üstad. baba.
En uzak mesafe;
Ne Afrika'dır,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler,
Ne de yıldızlar, geceleri ışıldayan...
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan... *
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir Gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
işte budur hayat!
işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
"En Uzak Mesafe ne Afrika'dır, ne Çin, ne Hindistan, ne seyyareler, ne de yıldızlar geceleri ışıldayan...En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.
bu ülkedeki en samimi en baba şairlerden biridir. küfür ettiği için sevmeyen insanlar acaba günde kaç kez küfür ediyorlar merak etmişimdir hep. ayrıca aynı soyadı taşımaktan onur duyduğum insandır.
Seneler Geçsin,
Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğun kadar dostlarının,
Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki,Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip,içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki,yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki,paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi,evimizde,bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek….
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuklarımız olmalı,
Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,
Söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken,
Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutluda olsa,Kötüde olsa,Yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı.
Saçlara düşünce yada gidince aklar,
Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız,Her sabah cinayetle uyanılmayan,
Sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip,
Sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,
Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Öyle sevmelisin ki beni,
Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Birgün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı ''HERŞEYDE'' ...