rahmetliden özür dileyerek bir deney yapayım istedim. hiçbir yazdığımı beğenmeyen facebook arkadaşlarım şu şiirin altına can yücel yazınca beğeni yağmuruna tuttular:
rapunzel kibrit satar
pinokyo dağda yaşar
bu masal dünyasında
herkes birini oynar
can yücel
Tekrar söylüyorum basit bir dünyada yaşıyoruz. en azından insanları öyle..
facebook yok iken okuyordum (ne facebook'u internetim yoktu hatta) facebook çıktı, internetim oldu ve bu amcamızın şiirleri salak tiplerin dillerine pelesenk oldu hala okuyorum. ne olmuş yani iki üç gerizekalı can yücel paylaşınca can yücel can yücelliğinden bir şey mi kaybetti? iyidir can yücel popülizm yutsa da iyidir yutmasa da iyidir. bu hevesleri de geçer elbet.fazla üstlerine gitmeyin davarların bırakın tatmin olsunlar... *
üstad.
her haline, her tavrına, her dizesine hayranım.
ve yeni yetmelerin facebook statüsü yapıp durmalarından, hele hele incicilerin otu boku can yücel ismiyle yayınlamasından nefret eder haldeyim.
türk edebiyatının yaramaz çocuğu. dili çok sivri ve çok da argo kullanan bir üstad. küfür etmeden hayat anlatılmaz düşüncesini benimsemiş, kurban olunası şair. haa ayrıca ilk başlarda çevirmenlik yapmıştır siyasi kavgaların ağır bastığı dönemlerde kimsenin çevirmeye cesaret edemediği kitaplar çevirmiştir. shakespeare'ın ''to be on rot to be...'' cümlesini ''bir ihtimal daha var o da ölüm mü dersin'' olarak çevirdiğinden dolayı baya bi tepkiyle karşılaşmış, kendini ''o shakespeare dennen o.çocuğu yazsaydı, o da aynı şeyi yazardı.'' diyerek savunmuştur.
Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğu kadar dostlarının,
Dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Güzel günlerimizi, evimizde bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek...
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuğumuz olmalı,
Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın ve ben söylenerek almalıyım sıranı.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken, her şey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Her şeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı.
Saçlara düşünce aklar, ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız, her sabah cinayetle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize, geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Ben, 'Bey' demeliyim sana, sen de 'Hanım'.
Öyle sevmelisin ki beni bu yazdıklarım korkutmamalı seni.
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde.
Birbirimizi sevmenin gururu olmalı her şeyde....
can baba zamanında nedim sabanın sunduğu bir televizyon programına katılır.sonra programın diğer konuğuda eski bir mhp milletvekilidir. konu döner dolaşır nazim hikmet e gelir. eski milletvekili olacak şahıs "nazım'ın annesinin babasını sağ görüşlü biriyle aldattığını ve onun bu yüzden solcu olduğunu" iddia eder.can yücel adamın suratına şöyle bir bakar ve "peki" der "senin ananı hangi solcu s.kti de böyle oldun?".
sen hiç görmediğin birinin gözlerini
hergün her saat anımsadınmı..?
hiç tutamadığın elleri aradın mı.....?
hiç koklayamadığın tenin kokusunu
bu kadar yürekten hissettin mi..?
hep o kokuyu birgün içine çekeceğini
hayal ettin mi..?
bütün imkansızlıklar içinde umut edebildin mi..?
sen hiç sevdin mi asla senin olmayacak birini..?
tüm yüreğinle istedinmi asla olmayacağını bile bile...!
umut ettinmi yalvardınmı allah'a
bir tatlı sözüyle yüzünde güller açtımı..?
en basit sözcükler bile
sadece onun dudaklarında anlam buldumu..?
sesini duyunca gözlerindeki ışığı
kilometrelerce ötedekiler bile farkettimi..?
sen hiç sevdin mi asla senin olmayacak birini..?
gözlerin değil yüreğin ağladımı onun için
dudakların başka söz söylerken
yüreğin dudaklarına inat "o"nun adını haykırdımı..?
ondan haber alamadığın günün zindan oldumu..?
sen hiç sevdin mi asla senin olmayacak birini..?
seni umursamadığını anladığın an yaşamın anlamanı yitirdimi..?
isyan ettinmi onsuz doğan her güne
onu sana getirmeyecek olan bir sonraki güne
ve inatla bekledinmi..? asla gelmeyecek olan sevgiliyi..!
sen hiç sevdin mi
asla senin olmayacak birini..?
çaresizliğin ne olduğunu en derinden hissettinmi..?
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sArhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki...
YA aklıN BAŞKA YERLERDEYDi YA YÜREĞiN...
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak.
derin acılar gökyüzünün yırtılmasıdır ortadan
kirli beyaz patiska bir çarşaf say
üstünde aşkınla yıllarca seviştiğin,
kalk borusu çalan bir borazan
öfkeden ayçiçekleri açtıkça yüreğinde
en iyisi çapalamak çapalamaktır toprağı
güneşi yeniden dikip göğertmek için
mızrak mızrak mızraklar boyu,
her şey ve hiçbir şey olmamışçasına
yolun kenarına nedense oturmuş
bebeğiye konuşan küçük bir kız tut ki
yeni hiroşima'lardan kalma
karşı masadan çağırdılar, "buyrun" dediler
"keyfim yok" dedim bağışlayın, "başımı dinleyeceğim biraz"
sen misin diyen, bir curcunadır koptu
ne kalabalık, ne kalabalıkmış yarab başım!
bunca ayıp, bunca kayıp, bunca ölüm!
attım kendimi dışarı, karıştım şarlo'nun yalnızlığına
uçuyorum şimdi barbaros bulvarı'ndan aşağı
üstümde insanlar, ne güzel, ve ayaklarımın aldında deniz!
sana da söylüyorum hep, teo,
başını dinleyeceğine, al başını git uzağa!
ruhum sıkılıyor
keşke bir pencere camı olsaydı da o meret
su kovasına vurup arap sabununu
oğaydım oğaydım şiir bezimle
ne kadar cam varsa ne kadar cam
altından güzel bir dünya çıkar diye...