mustafa belgeseliyle ilgili olarak lehte, aleyhte çok yorumlar yapıldı. ben o tarafa girmeyeceğim, varsın benimki eksik kalsın. o belgeselin ötesinde ve ondan bağımsız olarak ciddi bir içtenlik sorunu olduğunu düşündüğüm adamdır can dündar. daha doğrusu her nedense bana hep bir yapmacıklık kostümüne saklanmış görüntüsü vermiştir. hep sinirlerini aldırmış gibi, melul ve mahzun, ha ağladı ha ağlayacak ses tonu, hep üzgün, daima anlayışlı ve müşfik. belki de budur her fırtınadan batmaz bir şamandra gibi arta kalmanın, her daim dokuz kralla barışık olmanın sırrı. oysa isyanlarda olan, isyankar rollerine soyunan adamın harcı olmamalıdır sürekli suyun üzerinde kalabilmek.
inanasım gelmeyen adamdır hülasa.
Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar oldugunu fark edeceksin...
Sokağa fırlayacaksın...
Sokaklar da dar gelecek...
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldigi gibi...
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksin...
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"Önemli olan saglik."
"Yaşamak güzel."
"Boş ver, her şey unutulur."
Sen hiçbirini duymayacaksin...
Göz yaşlarindan etrafı göremez hale geleceksin...
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını
kaldırıp Ne dedin?" diye sormayacaksin...
Yalnız kalmak isteyeceksin...
Hem de kalabaliklarin arasında kaybolmak...
Ikisi de yetmeyecek...
Geçmişi düşüneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtigin yerlerden geçmek isteyeceksin...
Gittigin yerlere gitmek...
Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksin...
Biri sana içindeki aciyi söküp atabilecegini söylese, kaçacaksin...
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin...
Hayatinin geri kalanini onu düsünerek geçirmek isteyeceksin....
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksin...
Hiçbir şey oyalamayacak seni...
Ilaçlara sığınacaksın...
Birkaç saat kafani bulandiran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camin arkasindan seyrettiren...
Bütün sarkilar sizin için yazilmis gibi gelecek...
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahi iple çekeceksin...
Bazen de "Hiç günes doğmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin
...
Nafile...
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasini istedigin...
Her siçrayarak uyandiginda onun adini söyledigini fark edeceksin...
Telefonun çalmasini bekleyeceksin...
Aramayacagini bile bile...
Her çaldiginda yüregin ağzına gelecek...
Ağlamakli konuşacaksın arayanlarla...
Yüreğin burkulacak...
Canın yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
Defalarca aradığı günlerin kiymetini bilmedigin için kendinden nefret
edeceksin...
Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hiçbir aninin olmadigi bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yasayacaksın...
Buna yaşamak denirse...
****
Razı mısın bütün bunlara...?
Hazir mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
O halde aşık olabilirsin
mustafa filminden yıllar önce çıkarttığı büyülü fener adlı kitabında, atatürk hakkında bir film yapılması gerektiğini, bu işe ne zaman kalkışılsa başarısız olunduğunu eleştirel bir tavırla açıklamıştır. ancak kendisinin bu işe kalkışacağını söylememiştir. "sizin bir işi becereceğiniz yok, ben el atayım bir de" demiş olmalı ki şu an vizyonlarda filmi dolaşıyor.
tahminimce, mustafa filminden dolayı çok ağır tepki gördüğü kemalistlere yaranmak amacıyla köşesinde taraf gazetesine dair "başbakana yakın birisi"ni kaynak göstererek karalayıcı imalarda bulunan yazar.
ancak başbakanlıktan iddialarına gelen yalanlamanın hemen ardından taraf gazetesi yazarı ahmet altan tarafından kaynağını açıklamaya davet edildi. altan birkaç gündür yazdığı yazılarında kendisine özetle,
"iddiaların iftiradır. başbakanlık da senin iddialarını reddetti. başbakana yakın bu kaynağı açıkla ki hem senin yalancı olmadığın ortaya çıksın, hem de başbakana yakın olup başbakanlığın resmi açıklamalarına ters düşen işler yapan bu köstebek deşifre olsun. bunu yapmazsan senin yalan söylediğini kabul etmek zorunda kalacağız"
şeklinde son derece mantıklı ve makul bir teklif götürdü. yalancılığı kabul mü edecek, kaynağı mı açıklayacak merakla bekliyoruz.
kendisinin sabrına hayranım.
sen hayatını araştırmalara ada, atatürk ile ilgili yapılmış en sağlam iki yapımın yapımcısı ol. sonra millet çıksın, neden öyle dedin,neden bundan bahsettin diye seni yerden yere vursun. ben gecemi gündüzüme katıp belgesel hazırlayacağım milet izlesin diye, adamın biri çıkacak bilmem ne sahnesi çok uzun olmuş niye diyecek. sana ne ulan, benim canım öyle istedi, git beğenmediysen kendin yap daha iyisini derdim. ben olsam dayanamazdım. ben hayatım boyunca okuyacağım, araştıracağım, aylarımı bir işe harcıyacağım, adam bilgisayarın başından kalkmadan, olmamııış, hiç atatürk karalıktan uyuyamaz olur mu, o uyumazdı, geceleri uçarak ülkeyi gezerdi tadında yorumlar yapacak.valla bravo, kendisi hala güler yüzlü, hala saygılı.
bir çok kitabını okudum. araştırmacılığın hakkını vererek yaptığı belgeselleri veya belgesel içerikli programlarını izledim.
öncelikle kesinlikle iyi bir jurnalist. bitirdiği okulun kalitesini taşıyor.
özellikle araştırmacılığıyla yaptığı belgesel sunumlarıyla nebilden sonra beğendim kaliteli biri.
fakat kötü bir yazar.
iyi bir araştırmacı ola bilir, mesela yüzyılın aşkları ve buna benzer kitaplarında insana tek zevk veren olay araştırmasıdır. bundan ötesi yok. ayrıca romantik uslupla yazdığı bütün köşe yazıları kesinlikle kaliteden yoksun. belli yerden sonra mevzunun başını görüp gerisini kesin böyle yazmıştır diye düşünmeniz doğruyu bulmanıza yardımcı ola bilir.
yani bir nevi hakan peker şarkılarını dinlemek gibi, cezmi ersözün şizofren aşka mektuplar cinsinden yazılarını okumak gibi, brayn adamsın only for wedding şarkılarını dinlemek gibi.
aynı zamanda çok humanist bir adam. hakkaniyet tarafdarı. insan sevgisi merkezli bir hayat anlayışı var. o kadar ki bu yazım güzel bir insanı incitirmi diye belkide defalarca gözden geçirir.
mustafa isimli belgesel - filmiyle gündeme gelmesi haklı bir gerçekliktir.
velhasıl öyle veya böyle can gibilerine ihtiyacımız var.
kendisine giydirme derdinde olan bu kadar çok kemalistin varlığı mustafa kemal konusundaki tercihli cehaleti gözler önüne sermektedir.
yani, tercihli cehaleti ortaya saçmış birisidir. bunu yapan ilk kişi olmamasına rağmen hakkında neden bu kadar fırtına kopartıldığını ise eski belgesellerini yaparken uyguladığı otosansür konusunu gündeme getirmektedir.
herhalde kendisi bile şaşırmıştır "sarı zeybek" üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ mustafa kemal hakkında kimi tarihî belgelerin ortaya serilmesinin yarattığı "yakın kâfiri!" tepkilerine. sonra da demiştir: "iyi ki daha önce değil, iyi ki şimdi."
paso anlattığım bi anım var, onu anlatayım önce, sonra kendisiyle alakasını kurarım.
bundan seneleeeeeeeer evvel, ben daha ortaokulda tıfıl bi öğrenciyken.. resmi eğitimin öğrencilere okumalarını tavsiye ettikleri bi kitap var, lord kinross'tan atatürk. türkçe öğretmenimiz sürekli kitabı sınıfa getiriyor, bize gösteriyor, okuyun bu kitabı diyor, ata'nızı tanıyın diyor. bi gün kaldırıyor bi arkadaşımızı tahtaya, veriyor eline kitabı, aç oku arkadaşlarına diyor. amacı bizi kitabı okumak için şevklendirmek.. arkadaş rastgele bi sayfa açıyor ve başlıyor okumaya,
"burada çalışan kızlar buraya gelen bu sarışın mavi gözlü çocuğu o kadar seviyorlardı ki bazen ondan para bile almıyorlardı"
sınıf kahkahaya boğulurken türkçe hocam hışımla fırlıyor koltuğundan, alıyor kitabı koyuyor masasına, sanki bi şey olmamış gibi davranmaya çalışarak derse dönüyor.
işte can dündar ve mustafa hakkında kopartılan fırtınanın özü budur. alaka falan kurmak için uzun uzun yazmaktan vazgeçtim, zaten alakayı görmeyecek kadar zeka özürlü olanlara laf anlatmak mümkün değil, çok bariz çünkü benzerlik.
atatürk ü özde anlattıgı için kendisini tebrik ediyoruz, atatürk e giydirilen dindar atatürk gibi giysileri çıkaran belgeseli ile tabuların amk adam olarak anılacaktır bundan kelli.
düne kadar sarı zeybek sayesinde tatlı su milliyetçilerinin medar-ı iftaharı iken şimdilerde mustafa nedeniyle aynı kesimin vatan haini ilan ettiği yazardır.
her iki belgeseli de beğenerek izleyen, ne anlatmak istediğini anlayan, satır aralarında fitne aramayan pek azdır ne yazık ki. bir zamanlar takkeli tayfa kendisine vurmaya çalışırken, şimdi eski dostları düşman olmuştur.
neyse en azından mail kutumuzu işgal eden forward maillerde azalma olacaktır bu sayede...*
kendisinin bu kadar yoğun eleştiri alması şaşılacak sey.sende bende olan zaafların atatürkte olmasından normal ne var?insanlar atatürkü o kadar mitolaştırıp kullanıyolarki kişisiel zayıflıklarının ortaya çıkmasına dahi tahamül edemiyolar.darbe yapılır atatürk ilke ve inkilapları..idam olur atatürk ilke ve inkilapları..çete olur atatürk ilke ve inkilapları..adını kullanıpta yapamayacagınız pislik yoktur velakin.
hal böyle olunca kendisinden nemalanıp ahkam kesen kitlelerin eleştiriler de artıyor tabii.filimde sunulan atatürkün yalan yada balon olmadığını herkes biliyor.hepsi bilgii belgeli dökümanlardan derlenerek hazırlanmış gercekler.yaptığı belgeselin düzmece olduğuna dair iddalar tellendirilemeyince bu sefer sacma sapan cümleler kurup sözüm ona aşağılanmak isteniyor.neyi kimi kücümsüyosun aslanım?eleştiri yapacaksan bos laflarla değil bilginle belgelerle konuşacaksın.bilgisiz nesnetsiz atıp tutarak karalama dönemini coktan geçtik.karın doyurmuyor artık bu laflar.şimdi manevra alanını kısıtladı mustafa filmi.zorunuza gidiyor.adını kullanıpta yaptığın kabahatleri örtecek mecra büyük hasar gördü nede olsa değilmi??ilgiyle izliyoruz bakalım.
türkiyenin entelektüel adamı bu ise ben istemiyorum yerinde kalsın dedirten yazar;gazeteci.bu ve bunun gibi ne olduğu belli olmayan adamlara ihtiyacımız yok.tabuları eleştirdiği için birşey yaptım sanan kültür anlayışı varsın olmasın.sarı zeybek ile hepimizi çocukluğumuzda ağlatmış son yaptığı mustafa belgeseli ile atatürk'ü hurafelere yenik düşürmeye çalışmış ama asla başarılı olamayacak insanlara hizmet eden,ekmeklerine yağ süren,atatürk olmasa adı john dündar olacak olan orhan pamuk gibi yakında ödül alması kaçınılmaz olan cesur insan.
yıllar önce uludağ üniversitesi'ne geldiğinde, kapitalizm dişlilerinin sağlam çarklarından birisi olan green cafe'de nescafe içmiştik kendisiyle. tam o sırada da;
"Bu 'küçük köy' de insanlar CNN' den haber alıp, MTV ile dansederk sadece kolayla hamburger yiyerek ve Aslan Kral' la ağlayıp. New York hayvanat bahçesinde doğuran pandayla sevinerek yaşayacaklarsa ben o köyün köylüsü olmak istemiyorum.
...Bebek' teki poğaçamı geri almak ve kavalımla özgürlük melodileri çalarak, 'global köy'ü terketmek istiyorum"
şeklinde biten kitabının* ilk sayfasını imzalattırıyordum kendisine...
mustafa belgeseli ile son günler'de çok fazla eleştiri alan kişilik. yüzüne karşı o kadar söylenen ağır laf'tan sonra bile , saygısını korur bir şekilde cevap vermeyi başarabilmektedir. çok sabırlıdır. kendisine vatan haini bile denmişti bu son belgeseli için fakat can dündar bunu bile gülümseyerek karşılamış , soğuk kanlılıkla neden anlatmıştı belgesel'in neden bu şekilde olduğunu. ayrıca hep şunu der kendisini ;
bugüne kadar böyle birşey yapılmadı , atatürk'ü çok seviyoruz evet ama içimizde . atatürk için ne bir müze , ne bir film ne de başka birşey var. bunu ilk ben yaptım , dünyanın dört bir yerine dağılmış belgeleri , günlükleri topladım ortaya bu çıktı. daha iyi yapabileceklere yol açtım resmen. ve ilk yapılan alacaktı tepkiyi aldı.
genç bakış programında duruşuyla, ses tonuyla, tane tane konuşmasıyla, son filmi mustafayla ilgili bir nevi mükemmel bir savunma örneği sergilemiş, belgeselci, gazeteci yazar.
çarşamba gecesi itibari ile yeditepe üniversitesi ' nde yapılan " abbas güçlü ile genç bakış " programına katılmış ve oldukça gereksiz sorulara maruz kalmış belgesel yönetmeni / gazetecidir. yine de metanetini kaybetmemiş, anlam verememesine rağmen tüm sorulara serinkanlılıklar cevap vermiştir.
hazırladığı son belgeselden sonra kemalistlerin mustafa kemal atatürk ve dindarların da hz. muhammed ile ilgili iddialara karşı neden çok hassas olduklarını anlamamı sağlamış insandır. ne kemalistler mustafa kemalin vizyonunu anlayabilmiş ve onun fikirlerini geliştirebilmişler ne de dindarlar hz. muhammedin tavsiye ettiği yaşamı hayatlarına yansıtabilmişlerdir. bu eziklik nedeniyle iki grup da kendi kutsallarına karşı laf edildiğinde, kaba bir şekilde tepkilerini dile getirerek aslında vicdan azaplarını dindirmeye çalışıyorlar. kısacası bu tepkileri ile ne kadar kemalist ve dindar olduklarını düşünürek kendilerini rahatlatıyorlar. sırf bunu anlamamı sağladığı için fikirlerini ve tatlı su demokratı duruşunu beğenmesem de can dündara müteşekkirim.
ticari olarak kafasında kurgulayıp yaptığı roman filmi mustafa ile yine dikkat çekmiştir. fakat fatih altaylının kendisi ile ilgili yaptığı bir açıklamayı okudum. yorumsuz iletmek isterim.
haber1.com sitesinde gördüğüm yazıda fatih altaylı şöyle demiş:
yazım tarihi: 11.07.2007
yorumu yapan: fatih altaylı.
Link: http://www.haber1.com/hab...-en-sevilmeyen-adamim.php
--spoiler--
MEHMET ALi BiRAND VE CAN DÜNDAR'IN GAZETECiLiĞi iLE TiCARET ADAMLIĞI ATBAŞI GiDER
Mesela Can Dündar, geçmişte bir yazı yazdı. Türkiye'de büyük medyada yazan yazarlar arasında Müslüman olmadığını yazan ilk yazardır. Can Dündar, "Bu ülkenin yüzde 99'u Müslüman diyorlar. Beni bu rakamdan düşün, ben değilim" diye bir yazı yazmıştı geçmişte.
Tabi şimdi Can Dündar'ın ekolüne bakın. Mehmet Ali Birand ekolünden gelir. O ekolün iyi ve kötü bütün özelliklerini üstünde taşır. Yani gazeteciliği ile ticaret adamlığı at başı gider. Hangisinin önde olduğunu anlamazsınız. Padişahlık dönemindeki şairler gibi methiyeler dizen, belgeseller yapıp karşılığında para kazanan biri. Yani onun için hangisi daha önemli. Yarın bir gün müşterisi olacak bir adamı karalamak mı yoksa onu sürekli kollamak mı? Can, tüccar bence. O ticaret yapıyor.
--spoiler--
kim ne derse desin, genç bakış programında dün gece yapılan eleştirilere büyük bir olgunlukla, çok güzel cevap vermiştir. ve hatta birçok defa ayarın kralını vermiştir. üstelik de hiç o amacı gütmeden... filmi halen izleyemedim, belki de söylendiği gibi kötüdür. ama kesinlikle can dündar'ın samimiyetine inanan biriyim. asla kötü niyetli ve izleyicinin kafasını karıştırma amacında olduğunu, bir şeyleri saptırmaya çalışmak için yola çıktığını düşünmüyorum. öyle bir adam değil. dün gece cevap veremediği tek bir şey olmadığı için de yaptığı araştırmada özensiz olduğu iddiasına da katılamıyorum. izlemememe rağmen iyi bir ön çalışma yaptığını belli ediyor konuştuklarıyla.