cüneyt özdemir

entry727 galeri55
    342.
  1. taşı gediğine koyan mükemmel televizyoncu.
    0 ...
  2. 343.
  3. twitter gazetecilerin tinerci olayından sonra korkak olarak nitelendirdikleri gazeteci. eeehey dürzüler siz tinercileri sokakta görüp kaçarken bu adam programına çıkardı hemde karşışında rte eşkiyası varken. akabinde yaptığı u dönüşü açıklamalarına korkaklık olarak nitelendirip hep bir ağızdan cüneyt özdemire klavyeleriyle kafa göz saldıran modern gazetecikler, bu adamı eleştirerek gece gündüz oturmaktan taşak, am ve bok kokan pc sandalyenize tayip korkusunuda işlettiniz. birinizde çıkıp demediniz bu adam tehtitler aldı da bu açıklamaları yaptı, bu şartlar altında gazetecilik gibi bir görevi nasıl yaparız hani nerde basın özgürlüğümüz diye. gerçi sizlerin özgürlüğü o yıllanmış sandalyeden ibaret, ülkeniz twitter yeterki ona birşey olmasın da insani değerlerinizi kullanmak zorunda kalmayın.
    0 ...
  4. 344.
  5. Dün bi Femen grubu aktivisti taş hatunu programına çıkardı.
    Kadına iki de bir nolur burda gösteri yapmayın canlı yayındayız çok zor duruma düşeriz gibilerinden birşeyler söylüyor.işin ilginc yanı kadının böyle bir şey yapmay niyeti zaten yokken ara ara yine bunu belirtiyor.

    Benzer bir durumu limon diyince bi tuhaf olan chp milletvekilini çıkarınca da yapmıştı.
    adam noolur limon demeyin kötü oluyorum dedikçe cüney özdemir içinde limon kelimesi geçen cümleler kuruyor. Baya kafa buldu adamla yalnız:)
    0 ...
  6. 345.
  7. programına gözde umay reyizimizi çıkartmıştır. kızı programda ikinci kez rezil etmiş. yanlış anlamayın, adam oldukça geri çekti kendisini. ama kız rezil olmak için hayli çaba harcadı. alay ettik güldük eğlendik ama, bir insanın kendi eksikliğini örtmek için yüzsüzleşmesi iğrenç birşey.

    0 ...
  8. 346.
  9. 347.
  10. marjinalliğin ötesinde oğluna mavi ismini vermiş sunucu.
    benim de oğlum olursa siklamen koyacağım.
    bu ne marjinallik özentisidir anlamadım gitti.

    önce tinercileri çıkarır başbakana mualif durur sonra özür diler öyle demek istemedim diye.

    annesinin de başörtülü olduğunu acil durumlarda imdat çekici olarak kullanır tekrardan vurgular.
    bakın ben de islamcıyım vurmayın abiler tadında.

    sonra da vatan gazetesine sarkar bana karşı linç kampanyası başlattınız diye.

    ne diyorduk:
    onda bunda şundadır mavi boncuk kimdeyse benim cüneytim ordadır.
    bu arada mavi boncuk un halk arasında ne anlama geldiğini biliyordur umarım.
    yok canım niyetim kötü değil emel sayın ın şarkısı sadece.
    0 ...
  11. 348.
  12. Gülşen Bubikoğlu ve Türker inanoğlu'nun kızı Zeynep ile evli olup doğan çocuklarına "Ali Mavi" isimlerini vermiştir.
    Radikal gazetesinde yazar ve bence de doğru noktalara parmak basar. Bazen Radikal'i sadece o yazdığı için alırım hatta.
    Piyasada işini düzgün yapan gazetecilerden biridir. Yanar döner değil doğru bulduklarına doğru yanlış bulduklarına yanlış diyenlerdendir. Doğruyu iktidar partisi de yapsa muhalefet partisi yapsa da doğru doğrudur. Kimsenin tavuğuna kışt demez ama birader burada yanlışsın der. Böyle olması da gerekmez mi? Gazeteci taraf tutmamalıdır. Ayrıca muhteşem bir hitabet yeteneği vardır. Şirketimizin bir toplantısına sunucu olarak çağrılmıştır ve nasıl bir hazırlık yaptıysa sesini ve nefesini mükemmel şekilde kullanarak beni büyülemiştir. Ortama, topluluğa bunu kullanarak saniyesinde hakim olması adeta bir ilüzyon gösterisini seyretmek gibiydi. "ııııı" lara hiç başvurmadan, duraksaman, ağır ama bir o kadar da akıcı konuşmasının yanında bizim şirketin patronlarının konuşması pek bir zavallı kalmıştı. Aldığı eğitimin hakkını verir kısaca. Severim kendisini. Bu arada dipnot.tv'de de yazmaktadır.
    0 ...
  13. 349.
  14. türkiye'nin en gereksiz köşe yazarlarında kafadan ilk 5'e oynar... demişim. cengiz semercioğlu ile karıştırmışım kendisini. kusura bakmasın zira iyi bir yazardır.

    tekzip: bu entry'i neyin kafasıyla yazmışım hatırlamıyorum. cengiz semercioğlu'yla cüneyt özdemir'i karıştırmak başka bir şeyin ürünü olamaz çünkü. vay anasını satayım ben iyice bunuyorum ulan. alzheimer detected.
    1 ...
  15. 350.
  16. --spoiler--

    van'da kendi vatandaşına çadırı bile çok gören şefkatli devlet hatay ve kilis’te suriyeli mülteciler için 2000 konteynırlık dev yerleşim yerini, toki eliyle inşa etti.

    başka ülkelerin halklarına emperyalizm adına sahip çıkıp kendi halkına çadırlarda yanarak ölmeyi reva gören anlayış istikbalin ateşinde cayır cayır yanacaktır bir gün!!

    --spoiler--
    0 ...
  17. 351.
  18. Cahilliğin akılsızlığın, apolitizmin, popülizmin, gazeteciliğin nasıl yapılamayacağının örneğidir kendisi. işine geldiği zaman tüm statükolara karşıdır, ayarı yediği zaman ise uzlaşmacıdır.

    Her konuda bilgi sahibi olsun olmasın mutlaka konuşur, yorum yapar. ilk fırsatta da tv programında bu işin kaymağını yemek için bir konuk bulur. yeri gelir liseli eylemci bir çocuğu programına çıkarıp pis pis sırıtır, meral okay vefat eder fırsatı kaçırmaz, fakat onu son dönemlerinde her fırsatta karalamaya çalışan zihniyete karşı kariyeri boyu hiç 'bulaşmamıştır'. Eee zaten bir tepki göstermesi de beklenmez cüneyt özdemir gibilerinden.

    En son yaptıkları ise Cüneyt Özdemire dair sonunda net tanım çerçevesi yaratmamızı sağladı. Beyefendi, 15 Nisan tarihli köşe yazısında i.Melih Gökçek'le yaptığı röportajı duyurmuş, Gökçek'in Ankaraya dair planlarından bahsetmiş, en sonunda da konu zaten halka açık olan Eymir Gölünün belediyeye devredilmesini savunmuştur. Rantçılığın, halkçılık olarak lanse edildiği bir yönetim anlayışına çanak tutmak da ancak Özdemir'in yapabileceği türden bir davranıştır.

    Zaten halka açık bir alanı Gökçek'in rant amaçlarına bu kadar kolay bir şekilde sunmayı savunmak emeğin düşmanı olmaktır. Çünkü üzerinde 30 milyonu aşkın ağacın sadece ODTÜlüler tarafından dikildiği bir arazi ODTÜ ye ait olmalıdır. Merak ediyorum Cüneyt Özdemir ne zaman Eymir Gölüne gelmiş de kapıdan içeriye sokulmamış. işin komik tarafı Eymirin Oran kapısı hafta sonları yayalara sonuna kadar açıktır ve kimlik kontrolü yapılmamaktadır. Araba ile girerken engellemelerin olması ise otopark sorunu ve Eymirin doğal yapısının korunmasına yöneliktir.

    Sonuç olarak Cüneyt Özdemir gibi konuştuğu konu hakkında bilgi sahibi olmadan, sırça köşklerinden halkçılık yaptığını iddia edenler bu ülkede sadece karşı devrimin maşaları olarak kalacaktır.

    Özdemir'in yazısına karşı verilmiş sağlam ayarlardan birisi 1973 mezunu bir ODTÜlüden geliyor..

    "Sayın Cüneyt Özdemir,

    Dünkü yazınızı esefle okudum. ODTÜ'ye ait Eymir Gölü üzerinde Melih Gökçek'in emellerini paylaşıyor ve ona zemin hazırlıyorsunuz. Üstelik de konuştuğunuz konu hakkında fazla bir şey bildiğinizi de sanmıyorum.

    Birincisi, o gölü lütfen ikiz kardeşi Mogan ile kıyaslayın. Göreceğiniz bütün artıları da lütfen ODTÜ'nün hanesine yazın. Çünkü o göldeki bütün artılar ODTÜ'lüler tarafından yaratılmıştır. Mogan ne kadar ''kel'' ve yapılaşmış ise, Eymir o kadar yeşildir. ikisi arasındaki fark EMEKTiR. Ankara Belediyesi'nin ya da Melih Gökçek'in değil, başta Kemal Kurdaş olmak üzere, öğrencisiyle, öğretim üyesiyle ODTÜ'lülerin emeği. Öncelikle emeğe biraz saygı lütfen. Biz oradaki ağaçları ellerimizle diktik ve yaşattık. Orası artık ağaçlarıyla, gölüyle, içinde yaşayan hayvanlarıyla bir bütündür. Eymir gölünün ve ODTÜ alanının eski halini hiç gördünüz mü? Bir fikir edinmeniz için ODTÜ web sayfasında yer alan, aşağıda kopyaladığım fotoğrafa ve London Times'ın haberine bakınız lütfen.

    ikincisi, bunca yıl Ankara'da binlerce dönüm boş alanı yeşil alan haline getirmeyen belediye ve devlet yetkilileridir. Bu kentin gelmiş geçmiş belediye yönetimleri geçmişte yeteri kadar ileri görüşlü olsaydı, örneğin Mogan alanını yeşillendirerek, yeşil alanı çok daha genişletmeyi başaramaz mıydı? Bu açıklarını başkalarının emeği ile yaratılmış alanları ele geçirerek, kapatmalarının adını sizin benden daha iyi bilmeniz gerekmez mi?

    Üçüncüsü, dünyanın pek çok üniversitesinin yerleşkesi vardır. O yerleşkeler üniversitelerin şimdiki ve sonraki çalışmalarına tahsis edilmiş alanlardır. Eymir Gölü de yerleşkenin bir parçasıdır. Sizin gibi bir yazarın üniversite yerleşkelerinin belediyeye devredilmesini, tahsis edilmesini savunması inanılır gibi değildir. Oraları rastgele birer ''yeşil alan'' değil, yerleşkedir. Farkı sizin daha iyi bilmeniz gerekir. ODTÜ'nün yerleşkesinin bir kısmı elinden alınırsa, bu örnek ileride ya da şimdi başka illerde başka üniversite yerleşkelerinin de kuşa çevrilmesini getirmeyecek midir?

    Dördüncüsü, pek çok konuda ademi-merkeziyetçi davranırken, devlet tekelinden şikayet ederken, şimdi neden belediye-devlet tekelini savunur oldunuz? Bu ülkede her yeşil alan devletin ve belediyenin mi olacak? Bu ülkede farklı tüzel kişilikler ve onlara ait yeşil alanlar var olamayacak mı?

    Beşincisi, neden devletten orman arazisi alarak kendisine yerleşke yapmış Koç Üniversitesi hakkında bir şeyler söylemek aklınıza gelmiyorken, çorak toprak iken emekle yeşertilmiş ODTÜ alanlarının devredilmesini savunuyorsunuz? Neden bu söyledikleriniz özel üniversitelerin alanlarını kapsamıyor? (Çelişkiye işaret etmek için söylüyorum, yoksa özel üniversite alanlarının da elbette o üniversitelere ait olması gerektiği açıktır.)

    Altıncısı, Eymir Gölü, bazı şartlar dahilinde (araç girişleri kısıtlaması, ateş yakma yasağı vb. gibi) zaten herkese açık bir alandır. Bu kısıtlamalar da gölü ve çevresini korumak içindir. Bir hafta sonu, gölün çevresinde koşmayı ya da yürümeyi ya da bisiklete binmeyi denesenize! Ayrıca, belediyeye ait olmayan yeşil alanlar da kentin akçiğerleri olarak halka fayda sağlamıyor mu?

    Yedincisi, Eymir Gölü çevresinde büyük şirketlerin devasa yapılaştırma çalışmaları başlamışken, Eymir'in belediyeye devredilmesi ne tür bir rant yaratacaktır, bu konu üzerinde hiç düşündünüz mü?

    Sekizincisi, hem yazınızda Esenboğa girişinde yaratılan çirkin yapılaşmadan şikayet ederken hem de Eymir'in belediyeye devredilmesini istemenin nasıl bir büyük bir çelişki olduğunu fark edemiyor musunuz?

    Dokuzuncusu, dünyanın nerelerinde üniversite yerleşkeleri onlardan kopartılıp belediyelere devrediliyor, bir çalışma yaptınız mı? Hangi kentleşme uzmanlarıyla görüştünüz? Hangi üniversite rektörleriyle, öğretim üyeleriyle?

    Onuncusu, okullarını severek, isteyerek yeşillendiren gençlerin, yaşlandıklarında o mekanın başka yerlere devredildiğini görünce ne hissedeceklerini hiç düşündünüz mü? Acaba bugünün gençlerine ne kadar iyi bir örnek yaratılmış olacak, hiç aklınızdan geçti mi?

    Onbirincisi, ODTÜ'nün uluslararası bir üniversite olduğunu biliyorsunuz, değil mi? Bu üniversitede okuyan ya da oradan mezun olan binlerce yabancı öğrenciye savunduğunuz bu görüşü nasıl açıklamayı düşünüyorsunuz? ODTÜ'nün, Türkiye'nin yüzünü ağartan ve dünyada ilk 100 üniversite arasına giren bir üniversite olduğunun farkındasınız herhalde. O halde bu güzide üniversiteyi cezalandırmak niye?

    Onikincisi, Brecht'in ''Kafkas Tebeşir Dairesi'' adlı oyununu izlediniz ya da okudunuz mu?

    Saygılarımla ve en içten üzüntülerimle.

    Neşet Kocabıyıkoğlu
    Makina Mühendisi, ODTÜ, 1973

    Burada ise zamanında The London Times da çıkan bir haber var

    The London Times, 13.5.1966:

    "Orta Doğu Teknik Üniversitesi, bu yıl, kuruluşunun onuncu yıldönümünü kutlayacaktır. Halen, 18 ülkeden gelen 4000'in üstünde öğrencinin eğitim gördüğü Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin bundan beş yıl önce ancak 500 öğrencisi vardı. Öğrencilerin çoğunluğunu Türkler teşkil etmekle beraber, yüzlerce Pakistanlı, iranlı ve Arap, bir israilli 20 Amerikalı, 2 ingiliz öğrenci de orada eğitim görmektedir. Üniversitenin öğretim dili ingilizce'dir.

    ODTÜ'nün en önemli yönlerinden biri de ağaçlandırma faaliyetini teşvik etmesidir. Bölge olarak Orta Doğu, ağaçtan hemen hemen yoksundur. Asırlar boyunca Orta Anadolu platosunun maruz kaldığı en kötü felaketlerden biri, geçmişin büyük ormanlarının, daha ziyade balta'nın ve keçilerin tahribatına uğramış olmasıdır.

    Kurdaş, bu konu ile şahsen ve yakından ilgilenmiştir. 260.000 mil karelik Anadolu'nun ağaçlandırılması muazzam bir iştir; fakat Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencileri, Akademik ve idari personeli, son beş yıl zarfında 12 milyonun üstünde ağaç dikmekle çok güzel bir başlangıç yapmışlardır."
    3 ...
  19. 352.
  20. 353.
  21. fazıl say'ı kabul ettiği programında tam bir liseli gibi davranan gazeteci.
    fazıl say'la tartışmasından önce tanımıyordum bile zaten. yani adını hiç bilmiyordum.
    2 ...
  22. 354.
  23. samimiyetsizlik ve yüzeysellik alanlarında rakip tanımayan bir arkadaş. bir de çok sinirli, burun deliklerini şişire şişire insanları azarlıyor. galiba öyle yapınca karizmatik olduğunu sanıyor. birisi dehşetli yanıldığını anlatmalı ona. sadece itici oluyor. fena halde itici.
    0 ...
  24. 355.
  25. ne iyidir, ne hoştur, boştur, boş.
    0 ...
  26. 356.
  27. rte nin "çocuklarımız tinerci mi olsun?" serzenişinin akabinde programına bir adet tinerci çıkararak ayşe arman ın erkek versiyonu olduğunu ispatlamış adam.
    0 ...
  28. 357.
  29. N.C davasinda tecavüzcülere hafif cezalar veren yargıyı eleştirdiği iddiası ile hakkında 3 aydan 2 yıla hapis cezası istemiyle dava açılan haberci. Kendisine tavsiyemiz dışarıya çıkan N.C'nin tecavüzcülerine tecavüz edip iyi halden indirim almasıdır zira kaçarı yok yani.
    2 ...
  30. 358.
  31. konuklarına her soru sorduğunda, yüzündeki ifade de içten pazarlık olduğu hissine kapılıyorum. kurnaz kişilik, cüneyt özdemir.
    1 ...
  32. 359.
  33. yapılmayan haberlerden dolayı suçlanan habercidir. neler oluyor böyle..

    http://www.gercekgundem.com/?p=460575
    0 ...
  34. 360.
  35. farklı olacağım derken sıradanlığın dibine vuruyor. ortada durayım çabası hiç bir insanı bu kadar itici yapmamıştır. samimiyetten çok uzak.
    belirli bir konuma gelmiş gazeteciler haberciliğin ötesine geçmeli ve kendi fikirlerini açıkça belirtmesi gerekir diye düşünüyorum, doğru veya yanlış. gözümde bir emin çölaşan, bir yiğit bulut değil. bunlar en uç örnekler tabi, ama en azından adamlar samimi. topluma mal olmuş insanların izleyiciye oynaması zavallıca. özellikle bu tip insanlar üzerlerindeki toplum baskısını atarak düşüncelerini samimiyetle dile getirmeli. bilmem anlatabildim mi?
    2 ...
  36. 361.
  37. bir türlü rte progrsmina getiremiyen gazeteci. tabi cüneyt özdemir gibi bir gazeteci nin sorularına cevap vermek her yiğidin harcı degil.
    1 ...
  38. 362.
  39. bugün talihsiz bir açıklama yapmış gazeteci.

    "bedenim benimdir" bahanesiyle her fırsatta soyunup bizlere teşhir etmelere doyamıyorsan, o beden pek de senin olmuyor artık..."

    bir kadın vücudunu teşhir edebilir, istediği yeri istediği kadar. bu özel, kimsenin karışamayacağı bir meseledir. kendisi bu teşhir meselesini ters anlayıp, erkeklerin o teşhir edilen vücut üzerinde hak iddia edebileceği anlamına gelen bir söz söyleyerek basitçe bir yorum yapmıştır.

    sözü yanlış, o sözün arkasında durması bir o kadar daha yanlıştır kendisinin.

    kendisine orjinal dedik, başarılı dedik ama troll olmasına sebep olduysak bir daha demeyiz galiba.
    1 ...
  40. 363.
  41. açıklamaları doğrudur yanlıştır tartışılabilir.

    ancak kadının kendi vucudu istediği kadar teşhir eder dersen hop derler adama teşhir suçtur hemde dünyanın her tarafında.

    ben de indiriyim pantolonu sallaya sallaya geziyim o zaman, vucut benim sallarım kim karışır.
    5 ...
  42. 363.
  43. şöyle başlayayım;

    ortalama bir tecavüzcü kafası, "kendisine göre" açık giyinmiş bir kadının tecavüzü hak ettiğini düşünür. vücudunu teşhir ederek kendi cinsel arzularını gaza getiren kadının bedeni, kadın istemese de tecavüzcünün keyfine amade olmak durumundadır.

    ülkede kadına yönelik şiddetin yaygınlığı ile birlikte bakınca, bu bey'in iki zırvasından hareketle, içindeki, saklayamadığı tecavüzcüyü serbest bırakan öküzlerle yüz yüze bırakmıştır bizleri.

    ana konusu "beden" olan, kişinin bedeni üzerindeki haklarına el koymaya çalışan siyasi iradeye karşı yapılan protesto'nun pırasayla yapılmasını mı bekliyordunuz? yoksa yedek lastikle mi? tabii ki beden ile yapılacak bu protesto. sizden izin, müsade ya da akıl bekleyen yok. kafanızın almadığını alenen siz yazıyorsunuz.

    kadın vücudu fotoğrafı gördüğünde üzerinde hak iddia edecek kadar hayvanlığı ile barışık, bu hayvanlıktan kelli cinsel açlığını türlü cahilliği ile harmanlayan insan müsvetteleri ile aynı söylemleri paylaşıyor olmak çük kadar aklı olanı üzmeli.

    çıplaklık, özelde kadın, genelde erkek suç ya da ayıp değildir. hele bir protesto amaçlı, özel kurulmuş internet sitesinde kadın bedeni görmeyi teşhir sanan adam/kadın ya türkçe bilmiyordur ya da akılsızdır.

    etrafta akılsızdan çok ne var ki? yoksa kürtaj gibi "hak" olduğu alenen ortada olan bir şeyi mi tartışıyor olurduk.

    cüneyt özdemir'in abuk sabuk çıkışı kendi değerine dair ipuçları vermiştir aramızdaki tecavüzcü kafalarını ortaya çıkarmaya da yardımcı olmuştur.
    0 ...
  44. 364.
  45. artık inandırıcılığını yitirmiş hürriyet çalışanı ayşe arman ın ayaklarını yere bastıran gazeteci.
    0 ...
  46. 365.
  47. bazı kadınların en alakasız durumlarda dahi hemen vücudunu teşhir etmesini cok zamanlı bır şekilde eleştirip gönülleri fethetti.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük