sabah erkenden kalkıp çizgi film izlemek. tam bittiğini düşünürken yeni bölümlerinin peş peşe yayınlanmasının verdiği mutluluk paha biçilemezdi.
bir de yaz mevsimi. küçükken yaz mevsimi= bütün gün sokakta oynamak demekti. en büyük derdim kolay hastalanan bir çocuk olduğum için annemin dondurma yememe izin vermemesiydi. derde bakın anasını satayım. şimdinin dertlerinin yanında, kasırga içinde yer alan bir osuruk gibi kalıyor.
Aşık olmayı özledim. Saf şekilde derinlemesine düsunmedigin için aşık olabilyordun. Simdi ise o kriter bu kriter derken öyle bi insan olmadiginin farkina varip yalniz kaliyorsun.
şiddetli kaygısızlık. umursamazlık, devamlı kendine odaklı olma hali. bir yerden sonra ipin ucu kopuyor ve kendinden başka her şeyi dert edinir oluyorsun. büyüdükçe özlenen aslında çocukluğun, gençliğin ta kendisi.
sorumluluk olmaması.
dertsiz tasasızlık.
kaygısızlık.
gelecek endişesinin olmaması.
para kaygısının olmaması.
kendini özel, önemli, değerli zannetmen.
dertlerin sadece oyun, abur cubur ve çizgi film.
çocukluktaki daha sakin ve hararetsiz ülke gündemi.
daha kaliteli ülke toplumu ve ekonomisi.
daha masum, daha temiz, daha boş bir beynin verdiği mutluluk...
hatta bebeklikteki daha da masum, temiz, boş beynin verdiği mutluluk...
henüz yaş olarak otokrasilerin kölelik çağına gelmemen.
tek derdin meme emmek.
ekmek elden su gölden.
altına bile pislerken bezine pisliyorsun.
çünkü hayatın içine sıçılan yüzüyle,
otokrasilerin köleliği ile henüz tanışmadın.