balenin o ışıltılı sahnesinin, o puf puf kostümlerinin ve toz pembe pabuçlarının perde arkasını psikolajik gerilim olarak yansıtan bir film.
rol çekişmeleri, o ayak parmakların burum burum burulması, gerim gerim gerilmeler, bastırılmış duyguların patlaması... izlediğim anda yeterince germiştir beni.
çok aşırı cinsellik işlenmiş gereği yoktu.
Darren abimiz The Fountain 'den sonra yine yapmış yapacağını. Filmdeki küçük ayrıntılar çok fazla. Tekrar izlendiğinde daha net anlaşılıyor.Bazıları:
-Nina'nın sırtını kaşıması, kanatlarının çıkacağı yer aslında.Fakat annesi orayı beyaz ve pempe kremle kapatacağını söylüyor.Beyaz ve pembe renk vurgusu, dominanat annenin kızını hapsettiği saf temiz dünya.
-Nina'nın Swan Queen rolünü kapmasından sonra tuvalette yazılan WHORE yazısı yine Nina'nın elindeki ruj ile yazılmış.Kendi kaşarlığının farkında ve bunu seyirciye çaktırmadan yazıldığını görüyoruz.
ve efsane Nina'nın kendini yaraladığı sahne!
Bu sahnede siyah nina vs beyaz ninaya karşı. Ne varki Beyaz nina rolü vermemek için siyah ninayı yaralıyor. ve siyahtan da siyah oluyor.nina oynunu oynayıp gerçeği anladığı,karnından cam parçasını çıkardığı sahnede - ki oscar ı tescillediği sahnedir- gerçeği anlıyor. aynı hikayedeki gibi,prensi(rolü) siyahlaşan nina'ya kaptırdığından dolayı beyaz kuğu olarak ölüme mahkum oluyor. öleceğini bile bile oynamaya devam ediyor.tek kelime ile beyaz kuğu gölündeki beyaz kuğu rolünü mükemmel oynuyor.
"she was perfect!"
imdb'sini ve oscarları kesinlikle hak ettiğine inandığım filmdir.
bazı sahnelerde kalbimin duracak gibi olduğuna yemin edebilirim. tabii bunu natalie portman'ın o müthiş oyunculuğuna borçluyum. mila kunis de friends with benefits'dekine kıyasla daha sürtük bir rolle çıkmış karşımıza.
kesinlikle izlenmesi gereken bir filmdir sonuç olarak.
efem izledim beğendim mi emin değilim. tamam insanın kendisine karşı savaşını anlatmaya calıştığını düşünüyorum ama sanki pek bi basit işlenmiş. bu kadar abartılmamalı film bence, müthiş değil oturulur izlenilir biter. natalie portman'ın oyunculuğu gercekten filme bi ayrı tat katmış ama böyle tam anlamını cözemedim.
natalie nin masturbasyonu ve lezbiyen kısımları haricinde tahamül dahi edilemeyecek derecede kötü bir film.
kimi çakma entellektüellerce "oscar ve natalie varsa ölümüne yalayacaksın filmi" havası estirilmesine de aldırış etmeyiniz. arkadaş film neresinden tutsanız elde kalıyor.
düzgün bir hikaye akışı yok. bale dediğin nanenin arkasına bu kadar mühim bir meseleymişçesine anlamda yüklesen sonucunda kimse sallamıyor tabi.
en sondaki kuğuya dönüşme kısmıda ayrıca başarısızdı. o ne kadar tırışkadan efekt öyle? geçiniz canım.
yok dansedenlerin arasında birilerini görme yok efendim ışıkların sönmesi falan... aman ne gerildim ne gerildim. bildiğin 3. sınıf hollywood klişeleri. hayır 31 e ve lezboluğa prim vermemiz gerekiyorsa araya bale gibi kimsenin sallamadığı , yokolmaya yüz tutmuş bir saçmalığı çıkarsın aradan. doğrudan porno film çeksin natalie. lezbolu orgy li böyle... milyonlar izlemezse adam değilim. illa hayal görecekse onuda görsün görmesin demiyorum. hobi olarak gene görsün. mesela porno yıldızının hayatını anlatan bir film çeksin , aşırı sevişmekten hayaller falan görsün. bak hem hayal var hem sevişme oradan oscarı da garantiledi. üstelik bale gibi orta çağdan kalma bir antika da yok.
filmin mesajı bile buydu. "31 iyidir, yiyişiniz"
kendi kendini bıçaklayan bacak kadar kızın onca bale hareketini yapana kadar zorlanmaması ise bildiğin komedi olmuş. kız bıçaklandığını farkedene kadar kanama bile olmuyor lan?!?!
neyse , tek kuruş vermedim. deymez zira.
bale gibi aptal bir şeyi konu alınca anca böyle sayko şeylere girerek ilgi çekebilirdi zaten.
hiçbir şey anlaşılmayan filmdir. iyice izlemiş, filmi etraflıca anlatabilecek olan varsa bi mesajn uzağınızdayım. sözlükte ünlü olmamadan çekinmeyin. ben de sizler gibi sıradan bi vatandaşım sonuçta. evet.
(bkz: siyah kuğu) bir balerinin hikayesini konu alan müthiş filmdir.
kuğu gölü balesinde kraliçe kuğu seçilen başroldeki kızın rolü tamamlamak ve başkasına kaptırmamak için gösterdiği hırsı, psikolojik baskıları üzerinden atma çabasını anlatır.
eserin birçok farklı versiyonu olmasına karşın genellikle kötü büyücü rodhbart tarafından arkadaşlarıyla birlikle kuğuya dönüştürülen odette sadece geceleri kısa bir süreliğine insan olabiliyordur.
yorumlarda, eleştirilerde çok iyi film olduğu söyleniyor. haliyle beklenti de büyük oluyor. kötü film değil ama millet izlemeyen niye yaşıyor da dedirtecek bir film değildir.
geçen yaz izlediğim, hiçbir şey anlamadığım film. kadın şizofren olduğundan neyin gerçek, neyin hayal ürünü olduğunu anlayamıyorsunuz. filmin başından sona doğru bir beklenti içinde olmanıza rağmen film bittiğinde hayal kırıklığına uğruyorsunuz. birtek ben değil, aynı zamanda arkadaşımda pek bir şey anlamadı bu filmden. velhasıl, anlatıldığı kadar güzel değildi.
darren aronofsky abimiz natalie portman'ı almış, üstüne bolca şizofreni ve hırs serpmiş, yanına mila kunis denen yimelik çıtırı koymuş, etraflarına da bale, klasik müzik ve gerilim serpmiş ve motor demeden önce bizim mathilda'yı çağırıp adeta "bak tatlım, düzgün oynarsan sana heykeli tutturcam" demiştir. e o da ziyadesiyle oynamıştır. kısacası tamamen natalie portman üzerine, ona bi oscar aldırma hedefiyle yapılmış bir film izlenimi bıraktı bende.
onun dışında yönetmen, vermek istediği psikolojik gerilim, şizofreni ve obsesif komplüsif bozukluk ögelerini kusursuza yakın bir şekilde vermiş ve bunun için de iki başrol oyuncusu natalie portman ve mila kunis'i iliklerine kadar sömürüp mükemmel derecede kullanmayı becermiştir.
fakat benim bu film hakkındaki tek eleştirim, mila ve natalie'nin sevişme sahnesi hakkında olacak. sanki biraz kasmışlar, hadi çekelim de bitsin demişler, sanki bir özensiz çekmişler gibi geldi bana. yani o kadar güzel 2 kadın varken elinde o sahne için, daha ateşli, daha cesur ve çarpıcı bir sahne çekilebilirdi bence. malzeme müthiş zira.
film hakkında gereksiz bilgiler:
- lily adlı karakteri canlandıran mila kunis, family guydaki Meg Griffin'i seslendirmiştir.
- thomas adlı bale yönetmeni la haine filminde ana karakterlerden vinz isimli olanıdır. tabi orada yaşı bayağı küçüktü.
- beth/Winona Ryder beetle juice dan ve daha bir çok filmden biliniyor.
- Natalie Portman ise leon ve star wars filmleriyle tanınmıştı.
niye bunları yazdım? çünkü bir oyuncunun daha önceki filmlerinden alıştığımız tarzı sonraki filmlerine de yansıyor nedense. mesela vinz ve thomas iki filmde de hırçın, kendini beğenmiş. beth, beetle juice' daki gibi ezik, dünyadan elini eteğimi çekmiş, loser bir tip. Natalie leon ve star wars'daki gibi kırılgan, narin ama hırslı. belki de oyunculuk kendini oynamaktır bilemedim.
film hakkında girilen entrylere, yorumlara aldanıp beklenti içinde olmayın. son derece sıkıcı, yarak kürek bir film. tam anlamıyla zaman kaybı. hele ki natalie portman'ın canlandırdığı karakter insanı ruh hastası etmeye yeter de artar bile. annesi de ondan hallice...
o kadar güzel film varken bulaşmayın yane cicişler. *