Amerikan sineması yada amerikan dizileri. Dikkat ederseniz nerdeyse tamamına yakınında başrol oyuncusunun bir şekilde kazanması var. Bu bir toplumun aslında hayata bakış açısını yansıtıyor ve bence bir noktada insanlık için faydalı bir bakış açısı.
Fakat amerikan sineması dışındaki sinema yada dizilerde sık sık kötü son olayı işleniyor. Aslında bir nevi arabesk.
Ben kötü sonlardan nefret ediyorum. Arabeskten nefret ediyorum. Ve ingiltere yapımı olan Black mirror'ın izlediğim bölümleri, kötü son kavramına bile rahmet okutturuyor. Ben bunu istemiyorum.
Dipnot:hele hele homoseksüelliğe ilk planda mantığımı kullanarak oluşturduğum bakış açımı(iğreniyorum) değiştirdiğini iaddia edenlerin olduğu bir diziden bahsediyorsak; sağolun ben almıyım.
ilk bölümü atlayıp izlemeniz gereken dizi. midesizlik yüzünden güzelim diziden soğuyabilirsiniz iki üç yıl sonra çok iyi dizi bea diyenler sayesinde tekrar başlarsınız anca.
Diğer bölümleri iyidir. ilk bölüm pilot bölümmüş zaten. izlemeyin.
black mirror gibi bir dizi üzerinden sanal alemde prim kasmak, kendini öne çıkarmaya çalışmak, buradaki sanal karakterlere kendini beğendirme çabası vs.
otu boku diziye bağlayarak sözde tespit kasıyorlar ama kendileri de başlı başına o dizinin konusu.
şimdi ben de öyle gibi oldum ama olsun, bunu söylemem gerekirdi.
Ben bu diziyi bir türlü sevemedim. Hatta daha fazla izlemeye tahamül edemediğim için izlemeyi bıraktım.
Peki niye? Dizinin türüne bakarsak distopik bilimkurgu olması gerek ama izleyince o distopik havanın zerresini alamıyorsun yeteri kadar karanlık ve ciddi değil tam tersine Disneyin sikindirik ergen dizileri kadar yavan. Ne demek istediğimi Blade runner altared carbon gibi dizi ve filmler ile kıyaslayınca daha iyi anlayabilirsiniz. Dizide işlenilen konu ve hikayeler güzel ama işlenme şekli berbat.
Her bölümü o kadar da güzel olmayan dizi. Ama birkaç bölümü -özellikle birinci bölümü- gerçekten izlerken kendisine bağlayan ve düşündüren türden. Temayı daima teknoloji ile belirlemeleri sebebiyle çok tutmadı. Evet, her bölüm için yazılan senaryolar başarılı ve hemen hemen nokta atışı ama genel yorumlarda olduğu aynı şey üzerinden gitmesi devamlılığını yitiriyor.
Fakat ben beğeniyorum ve izliyorum. Hem öyle art arda izlenecek bir dizi de değil, her bölüm farklı bir olayı işlediğinden dilendiğinde izlenebiliyor.
Yakın geleceğe dair gerçekleşmesi pekte uzak ihtimal sayılmayan senaryolara sahip dizi. izleyiciye aktarım konusunda bir hayli gerilim yaşatıyor.
3×1 bölümünde yaratılan alternatif dünyada statü ve hiyerarşi konumunu belirleyen kavram tamamen sosyal medyadaki beğeni(like) ortalamanıza bağlı. Alacağınız maaştan, evleneceğiniz insana kadar ölçüt buna göre belirlenmiş bir algıdan ibaret. insanlar 5 yıldızlı bir değerlenme ölçütünde, en yüksek rate'i alabilme adına en yapmacık duyguları sahneleyebiliyor karşı tarafa. Tamamiyle sahte ve hazların tekelleşip azaltıldığı bir dünya.
Dizinin ilginç yanlarından birisi ise belirli bir başkarakter/başrol yok tam anlamıyla. Bu noktada psikolojimizi boşluğa düşüren evre şöyle başlıyor; kitap, film, dizi, tiyatro sanatsal kanallar ile bize mesaj gönderimi yapan kurguların içerisine girdiğimiz an, kaçınılmaz durum kendimizi karakter/karakterler ile ilişkilendirmemizdir. Bundan bağımsız ilerleyen bir durumdan söz edemeyiz.
Dizi bu noktada izleyiciye çıkmazlar sunuyor. Aslında bilinenin dışına çıkıyor ve olağan beklentileri sunmuyor. Bölüm sonları yoruma açık bitiriliyor. izlemeye değer.