bira insanoğlunun ürettiği en eski içeceklerden biridir. arkeolojik araştırmalar sonucu bulunan sümer tabletlerine göre bira ilk defa m.ö. 3500-3100 civarında mezopotamya'da üretilmiştir. yapımı kolay olduğundan daha önce veya o sıralarda başka yerlerde de bulunmuş olması da mümkündür.
m.ö. 2800 civarında eski mısır'da ilk üretim tesisleri oluşturulduğu zannedilmektedir. günlük hayatta ve dinsel törenlerde bol miktarda tüketilen bira aynı zamanda iii.ramses döneminde balla karıştılıp ilaç niyetine de kullanılmıştır.
orta çağ'dan bu yana özellikle kuzey avrupa biranın ana yurdu haline gelmiştir. 14. yüzyıl öncesinde bira genelde evde yapılıp tüketilen bir içki iken, 14. yüzyıl itibariyle birahanelerin ortaya çıkmasıyla biranın kalitesi daha da yükselmiş ve daha çok tüketilen bir içki haline gelmiştir.
sıcak havalarda o buz gibi ilk yudumu paha biçilemez bir zevk verir insana yanında patates* ve tuzlu fıstıkta varsa deymeyin keyfine.
yanlız limonla hic iyi gitmediğini düsünmekteyim fresa sodaya donüyor tadı. bir barmen abimizin anlattığına göre* meksikalıların yaptığı bir eylemmiş bira şişesinin agzına limon dilimi takmak hatta limon da değil lime. fakat bunun sebebi tadı için yada şekli için değil sıcak havada ufak sineklerin*biraya düşmesini engellemek için takarlarmış o limon sinekleri biradan uzak tutarmış. öyle yada böyle her an her saatte içilesi içececek.
şehir küçüldükçe fiyatı azalan içecek. örneğin; ankara'da 3.30 tl olan miller çanakkale'de 2.65. ankarada 3.10 tl olan efes domuşuk şişe çanakkale'de 2.50, hemde depozitosunu bile almadan. büyük şehirlere itekliyorlar, isyan lazım.
birayı işediğimi hissetttirdiği için tercih ediyorum. gayrı, işemelerimin hissini damarlarımda hissetmem için, aşşa yukarı bi gün işememiş, mesaneye yol vermemiş olmam gerekir ki, bu pek mümkün değil ama birayı, ama birayı bi sünger gibi çekende öyle mi yahu. çakıyosun bi kaç tane, bi kaç dakkanın ardından dooruca ayak yoluna. sonrası ise pırıl valla. bence tabi. * sence, bira, hala, hamallık yaa da olabilir.
o uzun zamandır hoşlandığın sarışınla sevişmek gibidir biranın kapağına dudağı kondurmak.
hiç boşalmadan devamlı, mevsimler boyu sevişmeye benzer birayla başlayan muhabbetin. istersin ki hiç sarhoş olmayasın, her daim alabilesin aromasını.. ama olmaz.. çünkü: ayrılanlar hala sevgili..
müptelayım artık sana
asla veremem ara
ayıramaz artık bizi
ne karı ne de para
sana hergün zam yapsalar
olsanda 20 lira
senden vazgeçersem
ipneyim biraaa!!
gibi güzel şiirlerin oluşmasına sebeb olmuş alkollü içecek.
gerçek olan kısmı eski mısırlıların bulduğudur. fakat birde efsane kısmı vardır. çölde deve üzerinde arpayla suyu deriden yapılmış ayrı ayrı tulumlarda taşınması gerekirken, saftirik bir bedevinin suyla arpayı uzun yol süresince aynı tuluma koyması sonucunda kazaran dünyaya kazandırdığı içicek olduğu iddaa edilir.
önceden hiç sevmeme rağmen, son zamanlarda iş çıkışı özellikle cuma günleri aç karnına pazates kızartmasıyla ve arkadaş sohbetlerinde aldığımda inanılmaz keyif vermektedir.
düşündükçe bu 1 saatin ilerlemesi daha da zorlaşmaktadır.
rabbimin, kesinlikle ben ve benim gibi bunu çok seven birkaç yüz kişi daha için yarattığını düşündüğüm, elimize verdiği oyuncak, avuntu, moral, gözyaşı, hayal kırıklığı, umut. önce mideye, sonra kalbe ve azalarak yukarı, akla doğru giden bir huzur. hiç bizim olmayacak ama hayat boyu bir dakika daha otursun yanımızdaki boktan bar taburesinde diye ertesi gün asla hatırlanmayacak düşkünlükler göstereceğimiz nazlı bir tatlı kız.