sevgili günlük;
nereden başlasam bilemiyorum. 3 gün önce sabah anneannem beni yine dışarı çıkardı. apartmanın çevresinde gezerken, çok güzel bir kedi gördüm. peşinden koşturdu resmen kaşar. gittim gittim bir baktım evimin bahçesinden çok uzaktayım. sağa gittim, sola gittim göremedim evimi. çok korktum. çok acıktım. diğer abilere mama kapları nerede diye sordum alay ettiler benimle. çok onurum kırıldı. çünkü annem beni evde aslan oğlum, yakışıklı oğlum, koca oğlum diye severken bir anda dışardaki abiler dalga geçti. psikolojim bozuldu. 2 gece dışarda kaldım. bu sabah mutsuz mutsuz ağlaya ağlaya dolaşırken bir baktım bizim apartman. hatta biraz kafamı kaldırınca annemin odasının perdesini bile görebiliyordum. bütün gücümle başladım miyavlamaya. bir kaç dakika miyavladım derken bir baktım güzel annem uykulu uykulu gözlerle pencereyi açtı. beni görünce nasıl çığlık attı anlatamam. "gel beni al bakma aval aval" diye tekrar bağırdım. " oğlum dur bekle gitme bir yere deden şimdi seni alıp getirecek" dedi. sözünü dinledim annemin. bir dakikaya kadar dedemin güvenli kollarındaydım.
yokluğumda mama kaplarımı kaldırmamışlar. çok duygulandım. ama annem hemen bana konserve mamalarımdan açtı. ben yerken annem, dayım, anneannem, dedem hep başımda beklediler. belli ki çok özlemişler. ben de özlemişim. bir daha kızların peşinden gitmeyeceğim. anneme söyledim beni kısırlaştır dedim. istemiyorum kadın falan dedim. tamam dedi. bayramdan sonra kısırlaşacağım çok şükür.
öyle işte sevgili günlük. şimdi annem bilgisayarını istiyor. kalkmam lazım. yine yazarım. hoşçakal.
bu aralar çok yoğunum. malum mart geliyor. ürün toplamak lazım.
o yüzden evde olduğum zamanlar sürekli kapının önüne gidip miyavlıyorum. resmen ev halkının kulağını .ikiyorum. özellikle bunu sabah 6 7 gibi yapıyorum ki iyice sabır taşları çatlasın beni bahçeye çıkarsınlar diye.
en çok annem kızıyor. hatta bağırıyor. "zaten 2 gram uykum var onu da ellerine veremem defol. imirin iti gibi titre bana ne" diyor. lafları biraz ağır geliyor ama dışarda beni bekleyen dişinin kollarında unutuyorum derdimi.
öyle işte günlük. ilgilenemiyorum seninle de. yani inanır mısın eve geliyorum zaten yemeğim hazır oluyor. yemeğimi yiyorum, suyumu içiyorum. biraz gidiyorum anneme sevdiriyorum kendimi. zaten benim gitmeme gerek yok. alıyor beni kucağına bebeğim de bebeğim, oğlum da oğlum, paşam da paşam diye seviyor. cıvık cıvık ıyy. neyse. sonra biraz uyuyorum enerjimi toplayınca geri dışarı çıkmaya uğraşıyorum.
şimdi yine gitmem lazım. dışardan miyavlıyorlar. hoşçakal.
bu akşam ufak bir dişi kediyi kıstırdık 3-4 arkadaş sanırım biraz fazla yüklenip hırpaladık ki ön bacakları kırıldı ama biz onu hala bir şekilde geberene kadar becerirken herifin biri(bishma) gelip bizi kovaladı. önce dağılıp bekledik nasıl olsa bu herif çekip gider evine dedik ama gitmedi ve üstüne üstlük bizi kovalayıp dağıttı. diğer arkadaşlar bu heriften ıtırsıp sıvıştılar ama ben bir arabanın altına girip herifin gitmesini bekledim ama o hala gitmeyip bizim gebermeden düzmeye çalıştığımız dişiyi korumaya onunla ilgilenmeye başladı sanırım bize çok sinirlendi ve elindeki şemsiyeyle bana daldı neyse ki kedi olduğum için ondan daha kıvraktım ve kaçabildim.
not. uyduruk şirin kedi hikayesi değil, bizzat gerçekten yaşanmıştır. küçük bir dişiyi ezip öldürene kadar bir grup erkek kedi dişiyi becermiş ve dişi kedi sabaha çıkamayıp ölmüştür. hayvanlar hiç de sandığımız gibi şirin yaratıklar değildir şirinlik gibi özellikler biz insnaların onlara yaktığı algısal maskelerden ibarettir. hayvan düşmanı değilim aksine severim ama onların apayrı canlı türler olduğunun da ayırdındayım.