kabullenebildikten sonra hayatı kolaya çeviren gerçektir. bunca sıkıntı bunca bunalım buhran bunca kayıp hayal kırıklığı üzüntü korku endişe dert.. bunların hepsinin bir gün en azından fiziki olarak biteceğini bilmek neden korkutsun ki ? düşünsene vücudumuz ruhumuzu hapseden bir duvar. aklını hapsediyor tam kapasite ile yaşayamıyorsun ve önünde sonunda pili bitiyor. hücreler hastalanıyor ölüyor her ne kadar insan vücudu kusursuz gibi görünse bile çok fazla kusuru var. bunların hepsi bir gün bitecek ve ruhun özgürlüğüne kavuşacak. en önemlisi bir ömür öğrenemediğin gerçekleri birer birer değil bir anda öğreneceksin tamamen. güzel değil mi ?
ölümü bir yok oluş olarak gören kişi için acı olan ancak ölümün, dünya denen zindandan ahiret denen bahçe'ye açıldığını bilen için rahat olan hadise. ha tabi bunun için iman sahibi olmak ve insan gibi insan olmak gerekiyor o ayrı.
ölüceğimizi bile bile yaşıyoruz. yaşamak zorunluluğu hissediyoruz. ailemiz var anamız, babamız, geride bıraktıklarımız. bazen insan kendinden çok onları düşünüyor işte. zaten ölücez diye kendini öldürmüyor insan. hani ölürken bile birilerine birşeyler borçluyuz.
(bkz: vicdan azabı)
her insan bahçesine mezar kazsa, mezar taşına da "her nefis ölümü tadacaktır" yazsa yine de unutacağı, ama mü'min kişinin ümit ve korku arasında yaşaması gerektiğini hatırlatan bir gerçektir.
insanın ruh sağlığına zarar verecek bir düşüncedir. Herkes bir gün ölecek ama "ölecez ölecez" diye günlerimizi geçirirsek yaşadığımız anlardan tat alamayız ki yaşamamızın da anlamı kalmaz zaten.