bugün

Ben şiir okumaya geldim.
Cân la’lin eyler ârzû yâr içmek ister kanumı
Yâ Rab ne vâdîdür bu kim cân teşne cânân teşnedür

baki.
- “Aşk mıdır ki, can-ü dil mülkünü yağma eyleyen;
Aşk mıdır sinem içre gelip de cân eyleyen” (Muhibbi - Kanuni Sultan Süleyman)

Sevgilinin gönül varlığını yağma eyleyen aşk mıdır? Sonrasında cansız göğsüm içinde, gelişi ile bana tekrar can veren aşk mıdır?
O gül endam bir al şala bürünsün, yürüsün
Ucu gönlüm gibi, ardınca sürünsün, yürüsün.

Enderunlu Vâsıf
Mende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var
Âşık-ı sâdık menem Mecnûn’un ancak adı var.
fuzûlî

Bende Mecnun’dan daha çok âşıklık yeteneği vardır.
Sevgide, sadakat gösteren âşık benim, Mecnun’un ancak adı var.
Hahiş ne bizde kaldı ne yaran ü ne yarda,
Cünbüş mahabbet ülfet o da bir zaman imiş...

Yani diyor ki..

istek ne bizde kaldı ne dostlarda ne sevgilide,
Eğlence sohbet ve dostluk o da bir zamanlarmış..
1. Gördü ki bir avcı dam kurmuş

Damına gazeller yüz urmuş.



2. Bir ahu esir-i damı olmuş,

Kan yaşı kara gözüne dolmuş.



3. Boynu burulu, ayağı bağlu,

Şehla gözü nemlü, canı dağlu...



4. Ahvaline rahm kıldı Mecnun

Baktı ana, eşg-i gülgun



5. Gönlüne katı gelip bu bidad

Yumşak yumşak dedi ki: -Sayyad!



6. Rahmeyle bu müşgbu gazele!

Rahmetmez mi kişi bu hale?



7. Sayyad, sakın, cefa yamandır!

Bilmezsin mi ki kane kandır?



8. Sayyad! Bana bağışla kanın.

Yandırma cefa oduna canın!



9. Sayyad dedi: -Budur maaşım.

Açman ayağın giderse başım.



10. Katllinde bu saydın etsem imhal

Etfal ü iyalime n’olur hal



11. Mecnun ana verdi cümle rahtın.

Pak eyledi bergden dirahtın.



12. Ol turfe gazalin açtı bendin.

Şad eyledi can-ı derdmendin.



13. Yüz urdu yüzüne kıldı efgan,

Göz sürdü gözüne oldu giryan



14. Tenha koyma men-i zebene

Olgıl mana deşt reh-nümunu



15. Gez bir nice gün menimle hem-rah

insan deyip etme menden ikrah



16. Kıldıkta hayal-i çeşm-i Leyli

Sen ver ben hastaya teselli!
Bunları okuduktan sonra hala osmanlı'ya türk diyen var mı. Yatıp kalkıp atatürk'e dua edelim. Bundan bir adım sonrası deve sidiği içmek.
Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız
Ateş kesilür geçse sabâ gülşenimizden…

(Biz ayrılığın gül bahçesinde yakıcı demler çeken bülbülüz , sabah rüzgarı gülbahçemizden geçse ateş kesilir.)

2.Selim Han
“Haddeden geçmiş nezaket yâl-ü bâl olmuş sana;
Mey süzülmüş şişeden, ruhgâr-ı âl olmuş sana” (Nedim)
“Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir;
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç sâ'at” (Sâbit)
gül-sitân-ı dehre geldik reng yok bû kalmamış
sâye-endâz-ı kerem bir nahl-i dil-cû kalmamış

eylemiş der-beste dükkânın tabîb-i rüzgâr
hokka-i pîrûze-i gerdûnda dârû kalmamış

teşne-gânın çâk çâk olmuş leb-i hâhiş-keri
çeşme-sâr-ı merhametde bir içim su kalmamış

kadrin anlar yok bilür yok her dür-i sencîdenin
çârsû-yi kaabiliyyetde terâzû kalmamış

ceyş-i gamdan kande itsün ilticâ ehl-i niyaz
kal'a-i himmetde nâbî burç ü bârû kalmamış

Nabi
Amanın sırtımı dayadım mer-divana mer-divana.
Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül
Kara sevdaya yiler bî-ser ü bî-pây gönül
Dimedüm mi sana dolaşma ana hay gönül
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Bizi hâk itdi hevâ yolına sevdâ nidelüm
Pây-mâl eyledi bu zülf-i semen-sâ nidelüm
Kul idinmezdi güzeller bizi illâ nidelüm
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Felekün nûş iderem nîşini sâğarlar ile
Doğradı hâr-ı cefâ bağrumı hançerler ile
Baş koşam dimez idüm ben dahi dil-berler ile
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Yarun itden çog uyar ardına ağyâr diriğ
Bize yâr olmadı ol şuh-ı sitem-gâr diriğ
Kıldı bir dil-ber-i hercâîyi dil-dâr diriğ
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Ben dimezdüm ki hevâ yolına ser-bâz gelem
Ney-i ışkunla gamun çengine dem-sâz gelem
Dir idüm ışk kopuzun uşadam vâz gelem
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Dil dilerken yüzinin vaslını cândan dahi yiğ
Bir demin görür iken iki cihândan dahi yiğ
Akdı bir serve dahi âb-ı revândan dahi yiğ
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Ahmed’em kim okınur nâmum ile nâme-i ışk
Germdür sözlerümün sûzile hengâme-i ışk
Dil elinden biçilübdür boyuma câme-i ışk
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül.
Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedür
Men kimem sâkî olan kimdür mey û sahbâ nedür

Gerçi cânândan dil-i şeydâ içün kâm isterem
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedür

Vasldan çün aşık-ı müstâğni eyler bir visal
Aşıka maşukdan her dem bu istiğnâ nedür

Hikmet-i dünyâ vü mâfiha bilen arif degül
Arif oldur bilmeye dünyâ vü mâfiha nedür

Ah u feryâdun Fuzûlî incidübdür âlemi
Ger belâ-yı ışk ile hoşnûd isen gavga nedür

Fuzuli
şir-ler pençe-i kahrımdan olurken lerzan, beni bir ahuya zebun etti felek.
Şeb-ı hicran yanar Canım töker kan Çeşme-i giryanım
Uyarır halkı Efganım kara bahtım uyanmaz mı?

Şiir değil, beyit bırakasım geldi.
Bu şiirleri okuduktan sonra türk dil kurumuna bağış yapasım geliyor.
Yine pek çok kişi anlamını bile bilmediği şiirleri yapıştırmış yani pardon döktürmüş.

Divan edebiyatı dönemine ait şiirler bırakmaktır.
Mende Mecnundan füzun aşıklık istedadı var
Aşık-ı sadık menem Mecnunun ancak adı var

Kıl tefahür kim senin hem var ben tek aşıkın
Leylanın Mecnunu Şirinin eğer Ferhadı var

Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle
Derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var

Öyle bed-halem ki ahvalim görende şad ol
Her kimin kim dehr cevrinden dil-i naşadı var

Gezme ey gönlüm kuşu gafil feza-yı aşkta
Kim bu sahranın güzer-gahında çok sayyadı var

Ey Fuzuli aşk men'in kılma nasihten kabul
Akıl tedbiridir ol sanma ki bir bünyadı var

Fuzuli
Göz yaşlı gönül zülf-i perîşânlar içinde
Kaldım karanu gecede bârânlar içinde.
Fuzuli reisin en sevdiğim gazelinden.

Değildim ben sana mâil, sen ettin aklımı zâil
Bana ta'n eyleyen gâfil, seni görgeç utanmaz mı?
yine bir "Fuzuli"şah eseri..

Kıldı zülfün teg perişan halimi halin senin
Bir gün ey bi-derd sormazsın nedir halin senin

Gitdi başından gönül ol serv kaddin sayesi
Ağla kim idabara tebdil oldu ikbalin senin

Zinet için cism divarında etmezdim yerin
Çekmeseydi aşk levh-i cana timsalin senin

Dam-gah-ı aşkdan tut bir kenar ey mürg-i dil
Sınmadan seng-i melametden per ü balin senin

Saye-veş çoktan Fuzuli hak-i kuyun yastadır
Ol ümid ile ki bir gün ola pamalin senin..

açıklaması
Ey âşıklarını dert edinmeyen sevgili! Senin bu umursamaz tavrın halimi perişan eyledi. Bir gün olsun ”Ne haldesin? ” diye sormuyorsun ya asıl dert bu.

Ey gönül! O servi boylu sevgilinin himayesi üzerinden gitti. Artık ağlama vaktidir, çünkü yükselmen, alçalmağa (talihin talihsizliğine) döndü.

Ey sevgili! Aşk ta ezel gününde can levhasına senin suretini çizmeseydi, beden duvarını süslemek üzere sana itibar etmez, oraya seni desenlemezdi.

Ey gönül kuşu! Ayıplama ayıplama taşı ile kolun kanadın kırılmadan evvel aşk tuzağından kurtulmaya bak.

Zavallı Fuzuli, bir gün gelir de sevgilinin ayağının altına serilirim diye, hayli zamandır senin semtinin toprağın gölge gibi uzanmış kalmıştır.
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı

Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı

Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Beni tan eyleyen gafîl seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

Fuzuli
Amin. . .