bir aşk acısının insana kazandırdıkları eşittir bir aşk acısının insana kaybettirdikleridir. aşk acısı çekerken senden gidenler, hayat tecrübene katılan yeni derslerin toplamıdır.
iki tane çürük ve ağrıdan kabir azabı çektiren yirmilik dişe rağmen, acaba bu içimdeki acıyı bastırırmı diye inadına - inadına çikolatalı gofret yemeyi.
buyutur guclendirir olgunlastirir olaylari hep hikayedir efendim. sizden goturdukleri, unutma asamasinda yasadiklariniz bir daha geri gelmeyecektir. belki guzel bir ani olarak yer eder aklinizda, ama omur boyu yakacaktir icinizi; ve siz ayni hatayi tekrarlamaktan, terk edilince yeni sevgiliye kosmaktan vazgecmeyeceksinizdir. bu yuzden sahip olunan sevgiliyi mutlu etmek, birlikte olmak en onemli hedefiniz olmalidir.
sakin bır daha kimseye aşık olma
sakın bir daha kimseyi sahiplenme
sakın bir daha kimseye içini açma
sakin bir daha kimseye güvenme
sakın bir daha duygularınla hareket etme
sakın bir daha ona seni seviyorum deme gibi.
bir ask acisi hicbir sey kazandirmaz, birkac kere daha felegin sillesini yedikten sonra ancak jeton dusmeye baslar. dersin ki, yahu bu kadınlarla ilgili inandiklarinin hepsini unut. karsi cinsi kendin gibi dusunme. yeni bir sayfa ac ve bildiklerini oraya yaz .
iste o an senin icin ogrenme asamasi baslamistir. bir misyoner gibi erkeklere gercekleri gostermek icin cabalarsin ama nafile. hepsi ayni cukura birkac kere duser istisnalari bir kenara birakirsak.
bol çikolata sonucu oluşan kilo ve sivilce,
sürekli ağlamaktan kızarmış gözler,
depresif ruh hali, bırakında öleyim diyen bir düşünce yapısı,
bol uykusuz geceler
depresyonu atlatmak için yapılan alışveriş sonucu alınan abuk subuk şeyler,
şekilden şekile renkten renge girmiş saçlar...
buluşmaya gidersin mesela,topuklu çizme falan giyersin güzel görünmek için,o gelmeyince,o çizmelerle yine eve kadar tıpış tıpış dönersin. ama bu sefer yola çıktığındaki gibi hızlı atmıyosundur adımlarını. yavaş yavaş yürürsün o yolu, ve aklından geçenleri içine sindirmeye çalışırsın...
alt tarafı bir buluşma değildir o. bişeyleri tek başına yürütüyor olduğunun farkına varırsın öyle ya da böyle. sonra birden bişey oturur içine...
her biri bir yana,
her şeye rağmen umut vardır;her şeyin yine güzel olacağına dair, ve asla kaybolmaz,o ayrı mevzuu;
ama,
topuklu ayakkabıyla yürümenin adabını öğrenmiş olursun en azından.
hızlı adımlarla da,
ayakların yerin dibine çekiliyomuş gibi yürürken de,
her şekilde işte...
her ne kadar buna o ruh halı ıcınde karar veremesen de artık sevgıyı o ıcınızdekı askı hakeden bırıyle yasamayı ogrenırsın...karsılıksız ne ask ne de sevgı yasanmıyor.özlem bile...