bir keresinde mesaj atmıştı bana 'ölüyorum ben ya' diye. görmemişim napıyım ? sonra farkettim, aradan dört saat geçmiş, -koskoca 4 saat- aradım aradım cevap vermedi önce baya bi süre. sonra cevap verdi, hastanedeyim dedi. iyi misin falan dedim, ya serum, hortum falan var kan kusmuşum dedi. koşarak gittim hastaneye. o kadar kendimi kaybetmiştim ki, taksi tutmayı bile akıl edememiştim lan siz düşünün. 30 dakika koştum. koşarken 3 tane sigara bitirdim hatta o şekilde koştum. acile girdim yatıyodu öyle. hiç görünmedim ona. hemşireye sordum, serumu bitince çıkaracağız hastaneden gidebilir evine dedi. rahatladım. daha beni görmemişti baktım biraz ona. çok koşmuştum, terlemiştim ve nefes nefeseydim. koşarak geldiğimi, panik yaptığmı anlasın istemedim. biraz dinlendikten sonra yanına gittim, keşke gelmeseydin dedi. saçmalama ya olur mu öyle şey dedim, bir yandan da umursamaz davranmaya çalışıyorum. gitmen lazım dedi. niye dedim. o gelecek birazdan dedi. bana neden haber verdin o zaman dedim biraz sitemli bi şekilde. bilmiyorum dedi.
hiç bi zaman bilmiyodu zaten. giderken de, neden diye sorduğumda bilmiyorum demişti. ne zaman gelecek dedim, bilmiyorum birazdan gelir. git dedi. öptüm, gittim. sonra bi daha da aramadım. nedenini bilmiyorum. o da beni aramadı. muhtemelen o da bilmiyor.
Onu gercekten seviyor muyum,
ondan vazgecebılır mıyım,
ona aşık mıyım,
ve bunların otesınde hazırlıgı ılk senede gecemeyıp unıversıteye 6 sene katlanabılır mıyım hiç ama hiç bilmiyorum. .
boğazımı yakan sigara mı yoksa hayatın kahpeliğinden mi
bilmiyorum
artık bu dünyadan göçüp gitmek istemek
varlığımı inkar etmek mi demek
bilmiyorum
tek bildiğim bir şey var ki
bilinmezliğin dipsiz çukurunda çürümem...
Gittiğin yerlerden zehirli masallar getirdi rüzgar bana. Dudakların benim dudaklarıma değdiği an güzeldi, yalan dolan tenlerde kirlendi. Kirlendik.
Öyle aşklar yaşadımki hepsi senden bir parça. Zamana yalvardı acılar, ben hep sakıncalıyı seçtim. Susarak, yıpratarak, acıtarak, çıldırarak büyüttüm umarsız gözlerimde sevdanı. Sersem rüzgarlara aldanmama sebep sensin. Tanımadığım tenle terlememe sebep sen!
Saf alkol içeriyor ruhum, hiç olmazsa bugün ölmüyorum senin için... gül desenli gecelerimize açılan müzik kutuları uzaklarda çalıyor, duymuyoruz sesini... elimdeki son mürekkebi içiyor kağıtlar... saçlarımda yağmur, avuçlarımda gece... hiç yaşlanmasak, hiç ölmesek derdik... öldürdük bizi bizde, köşebaşında tanıdığım adam gençleşti benle... ben hep sakıncalıyı seçtim, hep yanlışı... fazla mesaiye kalmış olmalı yüreğimin doğrulukları...
Nereye gider, nerde susup beklerim bilmiyorum... yıllardır aradığım neydi, fazla mı durağandı hayat ya da durağan mıydım ben hayata bilmiyorum... Kabullenemedim paslanmış yağ tenekeleri sıradanlığında bir aşkı ve ben üç yanlışın götürdüğü tek bir doğru olmayı seçtim...
Gittiğin yerlerden zehirli masallar getirdi rüzgar bana... ellerin benimken güzeldi... benim ellerim kimde? Bilmiyorum.
Ararsan yokum... günahlar işliyorum ve sana yalanlar hazırlıyorum... gidişimi öperek uyandır koynunda... gidiyorum...
Ben bu günahları sen yoksun diye işledim, taş yapar mı allah beni bilmiyorum...
bilmiyorumun tam manası budur işte. kendisine verilecek bir sorumluluğu hisseden birey, sorulan sorulara "bilmiyorum" der kolayca.
öğrenebilmek de insana özgüdür. onu da bilmezler.
" ah şu genç kızların bu "bilmiyorum"ları... öyle severim ki. en kesin biilgilerini "bilmiyorum"larının altına gizlediklerini sandıkları zaman alımları nasıl bir kat artar!"
karşınızdaki insanın karmaşık konuşmalarından ve davranışlarından dolayı, kendinize onunla ilgili sorduğunuz her sorunun cevabıdır. insanı çaresiz bırakır. işin en kötü yanıda karşınızdaki insan aksini istemedikçe bu soruların cevabı hep aynı kalacaktır.