sorguladığı alana sınırlar koyduğu halde insanlığın dünyayı algılayışının tek aracı gibi gösterilmek, kullanılmak istenen insan uğraşısı. bilimin sorgulamadığı şeyleri düşünmeyelim demek oluyor bu. mutlak bilim ne demektir? bilim, nükleer enerjiden faydalanırken de onu tahrip gücü yüksek bir bomba şeklinde kullanırken de aynı nesnelliktedir. ahlaki bir yanı yoktur. dünyaya çok zarar verebilecek bir silah icat eden bilim adamı vicdani bir düşünce taşımaz. o sadece alacağı nobel ödülünü ya da onu alkışlayan insanların çokluğunu düşünür.. o yüzden bu bazı sorulara cevap vermek istemeyen davranış biçimi hiç insani değil. yani bilimi gerçeğin tek ölçütü olarak gören anlayış.. ayrıca sadece ahlak dışı da değil. ayrıca gelişmeyi tekilleştiriyor. insanlığı kötürüm bırakıyor..
bugün bilim metodolojik naturalizm gibi buluşlarında tanrının varlığını baştan inkar ederek buluşları açıklar.oysa orta çağlarda bunun tam tersi durum vardı, bir buluş yapıldığında önce tanrının varlığı baştan kabul edilip buluşlar yorumlanırdı.benim buradaki eleştirim bilimin yönteminedir,oysaki ne baştan bir kabul veya kabul etmeme gibi bir saplantıya girmemelidir bilim.bulguların ışığında bu değerlendirmeleri yapmalıdır.
dindarlar işine geldiğinde allahı bununla kantılamaya çalışırlar. işine gelmediklerinde ise bilim de neymiş be daha bi şunun çözümünü bulamadılar, peygamber efendimiz miraca yükseldi bunlar daha uzaya çıkamadılar blæ blæ blæ.
kedisi bile kendine güvenmeyendir.bilimi bilim yapan güvensizliği... zıddının ıspatlanabilmesi.... bugün doğru olanın yarın olmayabileceği gerçeği.... her zaman yenilenen değişen. yeninin eskiyi yıktığı en son olanın doğru kabul edildiği bilim...
bin yıl sonra bizi ilkel kabul edecek olan bilim....
doğmalar beni daha bi güzel aydınlatıyor.. en azından kendine güveni var doğmaların . kendinden emin.
Farkına varma eylemidir. Doğayı izleyen bilim adamları kıyaslama yoluyla farklılıkları gözlemler ve araştırırlar. Genellikle dikkat ve sabır isteyen bu işlemlerin ilk neticeleri olağan üstüdür.
Örneğin: Bir gurup bilim adamının salt ormanlık bir arazide izlediği maymunların hikayesi muhteşemdir.
Bilim adamları maymunların her mevsim çiftleştiğini ve neticesinde doğum yaptıklarını gözlemlerler. Ancak maymunların yılın bazı dönemlerinde çiftleşseler bile doğum yapamadıklarının farkına varırlar. Araştırmalar gösterir ki, maymunlar o dönemde başka bir meyve yerler. Araştırılan meyvenin bugünün doğum kontrol haplarınının ham maddesini teşkil ettiğini biliyormuydunuz ?
bilim, insanın evreni anlama kapasitesini artırmak amacıyla, önümüze çıkan sorunları parçalara ayırıp inceleyen bir yöntemdir. sadece ama sadece bir yöntemdir.
ancak evreni anlama çabamızda son derece çiğ bir araçtır.
araçta bir takım kusurlar olması, aracı kullananın hatasını gizlemez.
şöyle ki;
son 200 yıl içerisinde -tarihsel kayıt anlayışımızın geliştiği bir aralıktan bahsediyorum- bilimin insanlığa yadsınamaz faydaları olduğu rahatlıkla söylenebilir. kuduz aşısı, renkli diş macunu, uzayın fethi, uydu ve bilgisayar teknolojileri...
bu ilerleme muazzam ölçüde gerçekleşti. ancak getirilerinin yanında, götürülerini hiç düşünmedik.
1800'lerin başında dünya nüfusu 1 milyarken, gelişen imkanlar ve teknolojinin getirdiği rahatlıkla "200 yılda 5 milyar çoğaldık"
yine bilimin getirileri (!) sayesinde doğa hiç olmadığı kadar kirli. hiç olmadığı hızda yok oluyor. hepimizin bir ağaçtan düşme maceramız yok muydu? hepimiz erik ağaçlarında büyümedik mi, ilk kız arkadaşımızla incir ağacının tepesinden dünyaya bakmadık mı?
biliyor musunuz, şimdiki nesil ağaç nedir bilmiyor. bildikleri şey resim. ya da okul gezisiyle gördükleri belgrad.
daha da vahim olanı tüm dünya ülkeleri silahlanıyor. birbirimizi öldürmek için, evreni anlama amacımızı kullanıyoruz.
değil bir başkasını, kendimizi tanımayı bile reddediyoruz. kendi pisliğimizde boğulmaya mahkumuz. 2050de dünya nüfusu 9 milyar olacak ve kaynaklar tükenecek, savaşlar -en kötüsü de sıcak savaş olmayacak, nükleer savaş gerçekleşecek- artacak ve kendi pisliğimizde boğulacağız.
içler acısı bir anıyı hatırlatan kelimedir.
üniversite birinci sene.
prof: herkes bir kağıt kalem çıkarsın yazdıracağım soruyu cevaplasın. bilim nedir?
bir iki kişi dışında -ki ben bile doğru tanımı arıyordum kafamda- hiç kalem sesi yoktur sınıfta.
ve onlarca boş kağıt.