bugün

(bkz: Dumlupınar Üniversitesi) golPazarı Meslek Yüksekokulu ismi ile 1994-1995 eğitim öğretim yılında Bilgisayarlı Muhasebe ve Vergi Uygulamaları ile Pazarlama programı olmak üzere iki program olarak Eğitim-Öğretime başlayan okul. 2001-2002 Eğitim Öğretim yılında aynı programların ikinci öğretimleri 2004-2005 Eğitim Öğretim yılında ise Büro Yönetimi ve Sekreterlik programının normal öğretimi açılmıştır. 29.05.2007 tarihinde onaylanan yasa gereği yeni kurulan (bkz: bilecik üniversitesi) ne bağlanmıştır.

daha ayrıntılı bilgilere:

http://www.bilecik.edu.tr...w&id=37&Itemid=72

den ulaşabilirsiniz...
ilk kayıt yaptırmaya giden öğrencinin mutlaka hasüsü görünce nasıl bi yere geldim ben diye kendi kendine sorduğu, fakat sonradan asla ayrılmak istemediği dostluk yuvası, yaşanılası yer.

Edit 2016: Ben bu yorumu nasıl yapmışım. Lanet bir yer Allah düşürmesin. Köy hayatı yaşamak isteyen herkes tercih edebilir. Ordaki yerli halkın allah belasını versin hepsi abaza hepsi içici...
insanın iki senesini seve seve gömeceği yerdir...

sene 2007 liseden mezun olalı yaklaşık 3 sene olmuş. tercihler yapılırken dumlupınar üniversitesi zannedilen gölpazarı meslek yüksek okulu tercih listesinde kararsızlığın bir abidesi olarak 22.sıraya yazılmıştır. sonuçlar açıklanır. 2 sene muhasebe okunacaktır. "ulan tarih öğretmenliğinden buraya kadar düştüm, demek bir sene daha beklesem barajı geçemeyecem her halde" deyip kuzu kuzu kabul edilir. ve yollara düşülür...

ağustosun sonu eylül başlarında sıcak bir yaz günü istanbul esenler otogarı misafirlerini uğurlamakta. misafirlerden ikisi de biziz. ben ve rahmetli babam. babam türkiye'yi bilir avucunun içi gibi. onunla gitmeyecem de kiminle gidecem? neyse... eskişehir arabalarından birine bindik. 6 saatlik yolun ardından bilecik'ten aktarmalı olarak gölpazarına vardık (gidecek arkadaşlar için not: vezirhan'a giden trenler var onlara binin. vezirhan'da inin. saat başı geçen otobüslerle ilçeye ulaşırsınız böylece ortalama 1 saat ve 15-20 lira karınız olur) minicik,miniminnacık,ufacık bi yer... nüfus 7000. bu sayının içine ilçedeki kedi köpek,byük baş hayvanlar da dahil. başından sonuna arabayla 4 dakikada rahat rahat gidebilirsiniz o derece yani. trafik lambası bile yok ilçede bir tane. aldı beni bi düşünce. ulan iki sene burada nasıl geçer! bi tanıdık vasıtasıyla oranın lise müdürüne ulaştık. o bize karaaslanlar pansiyonunu önerdi (gideceklere not: sakın denemeyin) gittik. pansiyon sahibi -aynı zamanda gölpazarı ilçe takımının başkanı- alkolik bi amcamız. muhtelif zamanlarda sinirlendiği öğrencilere "sizin ananızı s*kerim ! " diye bağırır, sonra da " siz benim evladım sayılırsınız, benim eşim de ananız... ben onu kastediyorum!" diyerek akıllara ziyan bi kıvırma örneği sergileyen bi adam işte. pansiyonun alt katı birane. acaip bi mekan yani... senet imzaladık 1500 liraya anlaştık. sonra birden aklıma geldi. kayıt yaptıracaktım ama ilçede okulu görememiştim hala. lise müdürüne " hocam okul nerede?" diye sordum. kafasını sola doğru kaldırdı, yukarıya baktı, elini anlına koyun siper ederek "aha şu tepede s.g.a." diye işaret etti. !!!. ulan meslek yüksek okulu ünvanını hakikatten yanlış anlamış bunlar! okul hakikatten yüksek okul! rakım 1250! okula dolmuş atan taksiler vardı. 2 lira çıkış. iniş ücretsiz. bir ara iki buçuk yaptılar ama indirdiler sonradan. çıktım okula.

kayıt işlemini yapan öğretim görevlileri pek saygı değer ve pek bi tatlı insanlar, haşim hocam ve eşi yeliz hocam (güzel insanlar). yeliz hocamla tanışıp ufak bi muhabbet ediyoruz, kayıt evraklarımı teslim ediyorum, onlar da bana ferman niteliğinde öğrenci belgemi veriyorlar. tam çıkmaya yelteniyorum ki, aman allah'ım! o da ne! karşıdan biri geliyor! bu!! bu!! tüm eğitim anlayışını baştan yazan, yeri geldiğinde çok makara ama ekseriyetle kestiği parmak acımayan has-hüs-düz! şoku atlatıp eve dönüyorum... beni neler bekliyor lan burada?!

eylül ayının sonu, işimden ayrılıp bir hafta kafa izni yapmışım sanki askere gidecekmişim gibi... trenle gölpazarı'na gidiyorum... yol böyle daha kısa sanki diyorum kendi kendime.

pansiyonda ilk gece, gelinlik kız gibi bir his olur içinizde. hani neresinden tutacağınıza karar veremezsiniz ama mutlaka tutmak zorundasınızdır ya... öyle bir his... okulun tüm kıdemlileri sırasıyla gelip bize binbir çeşit korku hikayeleri anlatıyor. "yerliler geçen sene bir öğrenciyi bıçakladılar..." "ondan önceki sene bir öğrenci traktörün altında kaldı öldü..." "yerliler geçen sene pansiyonu bastı yerliler..." oha amk! teksasa düştük lan! bi milyon tane bu ve türevi hikayeler dinledikten sonra ertesi gün eve kaçmayı düşünmedim değil...

yerli halktan söz açılmışken; aralarında sadece esnaf ve ihtiyarların bulunduğu kesim muhteşem insanlardır. bi eksiğiniz varsa gidermek için seferber olurlar... ama genç ve özellikle de erkekler... abazan ot kafalı meyhane delikanlısıdır... ilçenin kızlarına bakamazsınız. onlar onların namusudur... ama üniversiteye gelen her kız, istisnasız orospudur ve mutlak suretle vermelidir. bu kafada ilerledikleri için zaten bi bok da olamamışlardır...

ilk fırsatta pansiyondan kaçılır. esrar alemlerinin yüksek sesli müziğin ardı arkası kesilmemektedir çünkü... her fırsatta pansiyon sahibinden küfür yemek de ayrı bir olaydır tabi... ev tutmak için 4 sağlam arkadaş bulunur... başımıza gelmeyen kalmaz... misal; yedinci kattaki öğrenci evini su basması/#9559929

ikinci senin sonunda, insan üniversiteden öğrendiğinin sadece muhasebe olmadığını anlıyor. orada, ailenizden 400 kilometre uzakta, tanımadığınız insanlarla geçirilen iki sene içerisinde, iki yüzlülüğü, açlığı, yalanı, kavgayı, küfrü ve hatta şerefsizliği öğreniyorsunuz... ama bir tek onlar değil tabi. arkadaşlık, dostluk,sabır, birlik,insanlık, yaşam...

ne olursa olsun. sene sonunda diplomanızı aldığınızda, insanın ayrılası pek gelmiyor... bunların tek sebebi, yoklukla kurulan arkadaşlıklar... elekte kalan iri taşlar...
eski sevgilimin okuduğu okuldur. eskinin anlattıklarına bakarsak bildiğin lisedir ayrıca.

subjektif tanım: bilecik ilimizin gölpazarı ilçesinde yer alan, dağ başında olması sebebiyle öğrencilerin yokuş çıka çıka kondisyon yaptıkları okuldur.