bugün

bir ferhan şensoy oyunu olmasının dışında topu taca atmanın söze dökülmüş halidir.
sırf içinde ferhan şensoy olmasından dolayı, büyük umutlarla gittiğim ancak sonunda bi çuval hayal kırıklığını omuzuma yüklenip çıktığım tiyatro oyunudur. gerçekten çok zorlama, kastırma bir iş olmuş.. arada kaynayan bir-iki espriyi de saymazsak oyunda neredeyse hiç bir şey yoktu.

kaçyüz kişilik salonda topu topu 100 kişi bile olmamamız da ayrıca içimi acıtmıştır.
yanlış olan bu soruyu kendi kendime yanıtlamaya çalışmamdı.
aldığım yanıt hep aynıydı.
"delisin sen".

peşisıra kulağımda annemin sesi yankılanırdı:
"kendi kendine konuşma deli derler".
bu da tastik eder gibiydi aklımdan geçenleri.
sanırım delirmiştim ben.

öfkelendiklerim, terkettiklerim, umursamadıklarım "delisin sen" derlerdi bir de. bilindik dertlere fazla takılmayışım, vazgeçerken zorlanmamam ama benimserken bolca vaktimi harcamam, milletin çılgınlık dediği şeyleri yaparken eğlenmem, onlara rutin gelen şeyleri yapmaktan çekinmem bende bir tuhaflık olduğunu hissettirirdi hep bana ama onlara da takılmazdım fazla. hem bakma zorda kaldığım vakitlerde oldukça faydası olmuştur bu ithamın; "deliyim ben" demişimdir, bir güzel sıyrılmışımdır sonra. aldırmaz, bir o kadar aklı havada.

kimseye de deli gözüyle bakmadım ama. kimin aklı neye erer, gücü neye yetmez ırgalamadı beni. kendi zihnimle kavgalıyken başkalarına kulp bulmadım yani, bana tuhaf gelenlerden hızla uzaklaştım, beni tuhaf bulanların da yanımda iki dakika oyalanmasına müsaade etmedim.

kendime hep güvendim. yanlış dahi olsa yaptıklarım her birini sahiplendim. kusurlarımı bildim lakin gizlemeyi iyi becerdim. hayatıma dair ne varsa hoşuma gitmeyen, kabullendikçe onları da paylaşmaktan çekinmedim. hazmetme sürecini geçiştirmedim ne varsa payıma düşen cezasını çektim en azından çektiğime inandım. sıfırdan hiç başlamadım. hiçbir şeyi hiçbir olayı yaşanmamış saymadım.

neden sonra delirdim. delirdiğimi sandım, "aklıma mukayyet ol allahım" dualarını sıklıkla ettim. kendimi telkin ettim sinirimi dizginledim. hayal kurmaya çabaladım gerçeği görmezden geldim. nasıl izah edilir, bir nevi kabuk değiştir gibi hissettim. bildiklerim, inanmadıklarım, sahiplendiklerim, istemediklerim, inandıklarım, unuttuklarım bir bir geldi aklıma, bir bir değişti sonra. sancılı ama daha çok acılı bir süreçti bu da. bu etabı da geçtim.

kararlarımı hiçbir vakit en sinirli, en öfkeli anımda vermedim. sabırlı biri hiç olmadım lakin bekleyeceğim vakitleri iyi bildim. acele verilmiş kararlarım olmadığından pişmanlık sebeplerim hep başka olmuştur.

peki neden delirdim? neden anlattım bunca şeyi? deli miydim sahi?

akıl çıktı mı beş karış havaya neden ne için çok mühim değil aslında. kendini tanıyınca, kusurlarını iyi bilince, zayıf noktalarının farkında olunca daha güçlü oluyor insan. kendisini alt edebilecek olaylara karşı daha hazırlıklı belki. içinde barınan umut da destek oluyor sana. düzelir diyorsun, geçecektir biliyorsun, biteceğine inanıyorsun. ah işte ah hiç ummadığın belki hiç karşılaşmadığın, başına gelmesine ihtimal dahi vermediğin bir şey çıkınca karşına bazen afallıyorsun. işte o vakit mağlupluğu hissediyorsun. gene geçer sanıyorsun, inanmak istiyorsun ama bildiklerinden emin olamıyorsun. belki biraz değişiyorsun.

kabuk değiştirirken sen bazen o kafayı sıyırıyorsun. bildiklerin ile çeliştin mi yeni şeyler öğrenmeye niyetleniyorsun zira öğrendiklerini kabullenemiyor bildiklerini unutuyorsun ama yavaş ama hızlı deliriyorsun ama atlatıyorsun ama boğuşurken bunlarla geçen vaktin farkına varamıyor bir dönem bocalıyorsun.

bocaladığının da farkına varıyor elbette çevrendekiler. engel olamıyorsun. şansın varsa gelmiyorlar üstüne ya da soruyorlar sık sık "neyin var" diye daha çok çıldırıyorsun. belli etmeme gayreti cabası.

çabuk atlattığım bu bocalama anında yanlış olan bu soruyu kendi kendime yanıtlamaya çalışmamdı.
beni ben mi delirttim?
yanıt hep aynıydı.

"beni ben delirttim".

ki en kolayıdır faturayı başkalarına kesmek.
beni üzdün.
bana şunu dedin.
bana bunu yaptın vs...
olumsuzluklardan sıyrılmaya meraklıyız bizler. aman kusur olmasın bizde. kusur kalsın kabahat bende.

hiçbir vakit korkmadım sahiplenmekten. hatayı işleyen olarak hatamı bilmekten.
yazı yoluyla olsun sözlü olsun bunu dile getirmekten.

bak gene kulağımda annemin sesi:
"kendi kendine konuşma deli derler".

varsın desinler. kabullendiğim şeyleri paylaşmaktan hiç çekinmedim.

dedim ya tek hatam o dönem bu soruyu kendi kendime yanıtlamaya çalışmamdı. belki farklı bir yanıt duymaya ihtiyacım vardı. oysa aldığım yanıt hep aynıydı.
üstad'ın nefis oyunlarından biri. bundan 7,8 yıl önce izlemiştim. ah be Ferhan abi, hep buralarda ol.