cok seviyorum ben seni. bunu sana soyleyememek ne kadar acitiyor canimi biliyor musun? aramizdaki mesafe kadar uzatabilirim kelimeleri. ama uzatsam bile dokunabilir misin harflerimdeki ozleme?
elimi tutup avuc icimden oper misin? sonbahar dahi olsa, bahari getirebilir misin saclarima? alt dudagimi isirarak baktigimda -heyecanliyken yaptigim gibi- cikolata rengi gozlerine, benimkilere karisir mi bakislarin, hicbir supheye mahal birakmadan? yerli yersiz uyuyakalabilir miyim omzunda? bas parmaginla cenemden tutup sondurebilir misin gozyaslarimi? gozyasi sondurmek ne ya diye dalga gecer misin?
dalgalarinda kaybolmama izin verir misin? tenin yagmurlu havalari getiren bir ruzgar gibi oksayabilir mi parmak uclarimi? kaslarimi kaldirip sana baksam, bir saniye bile tereddut etmeden sarilabilir misin? hic gerceklesmemis hayalimin ozlemini omuz baslarimdan tek hamlede sokebilir misin?
O Allahim...Bize öyle gözleri versene ki insanlarında iyi sıfatları görebilir... öyle bir kalp ver ki kötü şeyleri affedebilir... Öyle akıl bize ver ki kötü şeyleri unutabilir... ve de bize öyle yürek versene ki asla SANA güvenmeyi kesmez...
Ey, Allah'ım eğer başkalarının acılarına sebep olduysam, özür dilemek için, bana güç ver. Eğer ki birileri bana acı verdiyse, onları affetme gücü ver bana!
insanlıktan nefret ediyorum. insanlardan.. Yeryüzündeki tüm insanlardan. Onlar çoğaldıkça daha çok nefret ediyorum. Bölünerek çoğalıyor, giderek büyüyor nefretim. Çok sevdiğim annemden, babamdan nefret ediyorum. O çok başka dediğim adamdan nefret ediyorum. Kötülükten, bencillikten, paradan, kapitalizmden nefret ediyorum. Yani ben dünyadan nefret ediyorum. Ve bu dünyadan gitmek istiyorum. Allah'ım ya al beni yanına ya da bana bir Dünya yarat ellerimle büyüteyim, kalbimle seveyim, gözümle canımla koruyayım onu.. Ben ve sadece hayvanların olduğu bir dünya... Sadece bir Ütopya..
Ebemi siktin. Ne diyim ben sana şimdi. Bu kadar severken seni bu kadar her defasında içimi döküp yanında bitecek kadar bağlanmışken sana ne oldu da bütün vücuduma sanki tel örgülere takılıp sallanmış hissi verdin. Ağzıma sıçtın resmen. Seni diğerleri gibi sevmiyorum. Diğerleri gibi de korkmuyorum. Tek istediğim biraz huzur. Artık ya tamamıyla bırak beni ya da güç kuvvet ver bana.
merhaba sevgili tanrı.
umarım duyuyorsundur beni. Üzgünüm, dua vb. şeylerle kendimi anlatmayı pek beceremiyorum, tek bildiğim şey yazmak tıpkı şu anda yaptığım gibi, sana birkaç şey söylemek istiyorum, o yüzden okursan sevinirim.
öncelikle kişilikle başlayalım.
bana bağışladığın bu kişiliği sorgulamak istiyorum. neden memnun olmayacağım bir kişilik verdiğini merak ediyorum açıkcası. bu kadar asosyal ve utangaç biri olmak istemezdim. çok daha sosyal ve uyumlu bir kişi olabilirdim ama sen gidip beni en sessiz sakin ve ne dediğini duyulamayacak kadar kısık sesle konuşan biri olarak yaratmışsın, neyse, bana isyan etmek düşmez ama yine de beğenmedimi belirtmek istedim.
ayrıca yaşadığım hayat. daha kötüsü de olabilirdi evet ama neden daha iyisi değil? evet açgözlü diyebilirsin bana ama etrafımdaki herkesin benden illa ki daha rahat yaşadığını görünce insanın zoruna gidiyor doğrusu.
ne kadar arkadaşım varsa sana yemin ediyorum hepsi benden daha rahat koşullarda. mesela bi tanesi hariç diğer hepsinin babası var, benimse 17 yaşımdan beri yok, baba sevgisi hep ukte olarak kaldı içimde asla dolmayacak bir ukte hem de. arkadaşlarımın hiçbiri 6 ay boyunca koca evin küçücük odasında tek başına yalnız yaşamıyor. 20 yaşında yalnız yaşamak ağır bir yük değil mi sence de? anlıyorum, kaldıramayacağım yükü vermezsin ama belim büküldü tanrım.
bir de adaletsizlik var ki o konuya hiç giresim gelmiyor. çok üzülüyorum doğrusu adaletsizliğe.
istediğim şeylerin gerçekleşmesi için benim yıllar boyu beklemem gerekirken başkalarının saatler içinde hallediyor olması nasıl koyuyor anlatamam. mesela bir motorsikletim olsun isterdim, kırmızı, kocaman jantları olan, istediğim zaman binip istediğim yere gidebileceğim. ama o motoru alabilmem için 4bin tl ve daha öncesinde ehliyet alabilmek için 2 bin tl ve toplamda 6bin tl sahibi olmam gerekiyor. öğrenci halimle nasıl 6bin tl'm olabilir ki? peki okula motorla gelenler? baba parası muhtemelen. tabi biz de baba olmadığı için parası da yok. kendi yağımızda kavruluyoruz.
sevmedim işte, sevemiyorum verdiğin bu yaşamı. yüzümüz gülüyor da içimiz gülüyor mu? olmuyor istediklerimiz, hiçbiri olmuyor. bir şeyi ne kadar çok istersem o kadar çok uzaklaştırıyorsun benden. oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi hissediyorum.
21 yaşına girmem yakın ve benim hayatım hala eksiklerle dolu. ne zaman dolduracaksın bu eksiklikleri? veya hiç doldurmayı düşünüyor musun? hayatıma hiçbir etkini göremiyorum, üzülüyorum doğrusu. varlığını inkar etmek istemem lakin ne varlığın belli ne yokluğun.
umudumu yitirmeme izin verme.
güzel günler göreyim, güneşli günler.
çok mu şey istiyorum?
yol göster en azından.
kayboldum.
bul beni tanrım.
yazmanıza gerek yok..
Allah içinizden geçen her şeyi bilir.
nasıl bir insanın kulağı belirli alanı duyabiliyorsa Allahın işitmesi de yeryüzünde ki herkesin dış ve iç sesini kapsar.
olmayan bir şeye uzun uzun paragraflar döküp hiçlik tarafından anlaşılmayı beklemek nasıl bir yokluk arkadaş?
insanın duygusal açlığını kafasında üst kavramlar kurarak gidermesi de ağır bir bunalım olsa gerek.
benim hiçliğe yazacağım tek şey: yok olana kadar onu farkında olamayacağımdır, yok olduğumda da zaten yok olduğumu farkına varacak bilinçten uzak olacağım için asla onu anlayamayacağım.
bu yüzden bir medet ummak, bu hiçliği boş fantezilerle doldurmak gerçekçi bir durum değil.
bazı kulların çok geri zekalı.
örneğin;
"onun kulakları iç ve dış sesi duyar" diyenleri bile var.
kimsenin inancıyla dalga geçmek istemiyorum ama biraz akıllı olun be kardeşim.
son olarak:
beni affet.*
Bugüne kadar yaptığım bütün iğrençlikler için senden af diliyorum. iyi bir insan değilim, olamadım, olmaya dair pek umudum da yok açıkçası. kara kalpli olduğum için beni bağışlamanı istiyorum. gittikçe dibe vuruyorum. sevdiğim şeyleri tek tek yitiriyorum ve bu kabullenebileceğim bir şey değil. eski evimiz, çocukluğumun geçtiği sokaklar, kaldırımlarında aşık aşık yürüdüğüm caddeler, sesini duymanın beni deli gibi mutlu ettiği tek insan, beni anlayacağına inandığım tek kişi, sevdiğim renkler, güneşin altında içilen o kutu kola... hepsi, kitaplarım bile yitip gitti. ne kadar üzüldüğümü sen biliyorsun. oysa küçükken ileride sadece annemin yüzünde meydana gelecek kırışıklıkların, çizgilerin beni üzebileceğine inanıyordum.
bir şeylerin yitip gittiğini fark edince ne yapacağımı bilemiyorum. bağırarak küfredesim, kendime zarar veresim geliyor. kendime hangi şekilde zarar verdiğimi sen biliyorsun. bu bedene, gözlerime, ellerime iyi davranmadığım için; nefeslerimi boşa tüketecek kadar gereksiz bir insan olduğum için, utanmadığım için, sana layık olmak için en ufak bir çaba bile göstermediğim beni affet. o saçma şeyden dolayı, beni özellikle affet. özellikle affet.
yıllardır bir karanlığın içindeyim, yolun sonunda ışık da yok. oysa bir gün bir insanla tanışacağıma ve onun beni içinde bulunduğum bu bataklıktan kurtaracağına inandım. ellerimden tutup beni kaldıracaktı ve birlikte aydınlığa yürüyecektik. o gün ilk kez huzurla uyuyacaktım, göğüs kafesimde alevler hissetmeden uyanacaktım. ama böyle bir insan gelmeyecek. böyle bir insan yok, nefes almıyor. ben çaresizce onu bekledikçe bataklığa daha fazla gömülüyorum. bataklık gittikçe derinleşiyor, karanlık daha bir karanlık oluyor sanki.
geçenlerde tam uykuya dalmak üzereyken çok tuhaf bir şekilde uyandım. aslında uyanmam için uyumuş olmam gerekli, irkildim desem daha yerinde olur. o an korktum. odamın karanlığına bakarken bedenimdeki ben değildim de başkasıydı sanki. yaptığım salakça şeyler yüzünden bu hâle geldiğimi düşünmek beni korkuttu, hem de çok.
ben artık yarattığın şeylere sevgiyle bakabilmek istiyorum.
kalbim kara olmasın da gri olsun hiç olmazsa.
ellerimden tutup beni o iğrenç şeylerden uzaklaştırmanı istiyorum.
bilirim ki taşlığın bir döşek kadar ılık,
sana az daha yakın yaşamak için artık,
Rabbim, ben yalnız zeytin ve ekmek istiyorum.