anne ben eve çıktım. neden çıktğım konusunu biliyorsun belki ama ben genede söyleyeyim. tamamen ders çalışabilmek için. yurtta uygun steril ortamı yaratamadığımdan ötürü dayanamadım ve eve çıktım. pişmanım. akıl danışmadım. seni seviyorum.
kendime not: bir daha eve çıkma.
Edit:(Yerin dibi not: üni bitti memlekete yerleştim gene dayanamadım aile yanında o hışımla hala bekar evinde sersefil yaşıyorum***
uyurken yanımda kokunu hissetmek o kadar güzel ki.gerçekten cennetin kokusu bu benim için.en kötü anımda yanımda olmanı istediğim tek kişisin..ne zaman uzun bir konuşma yapsan hemen motive oluyorum.senden önce ölmek için dua ediyorum.
nasıl bu kadar bencil olabildiğin konusunda uzun uzun düşünüyorum. kendimi, yaptıklarımı sorgulayıp aradaki o aşılmaz sandığım mesafeleri azaltmak adına sana doğru koşar adımlar atıyorum. fakat sen her defasında elinle iteliyosun beni. bir sınır var aramızda, bir çizgi, senin tarafından belirlenmiş bir mesafe var. çizgiyi geçmem yasak. mesafeyi aşmam yasak.
kızına bakar gibi değil, avına bakar gibi bakıyorsun sinirlendiğinde. konuşmaya çalışıyorum, beceremiyorum. olanları geri alamayız biliyorum fakat en azından herşeyi daha çekilir hale gelsin istiyorum, müsade etmiyorsun.
davranışlarıma biçtiğin ihtimaller korkutuyor beni. sürekli birşeylere ikna etmeye çalışıyorum seni. hayır onu demek istemedim.. hayır onu kastetmedim.. hayır öyle birşey düşünmedim.. o öyle değil.. bu aslında böyleydi.. gibi.
2 aydır aynı evin içinde tek kelime konuşmadık, konuşamıyoruz çünkü. 2 aydır hiç anne demedim. bundan sonra der miyim bilmiyorum. manyak gibiyim biliyor musun? gülemiyorum, ağlayamıyorum, durumu değiştirmek adına birşey yapamıyorum. sen öyle hatalar yaptın ki, zaten ben ne yaparsam yapayım dahil olduğum çemberin dışına atamıyorum kendimi. ne kadar yakın olursak olalım yaşadıklarımı ayşegül ile paylaşmıyorum. her geçen gün taşıdığım yük ağırlaşıyor, her adımda biraz daha yalpalıyorum.
sanki bir yolculuktayım, gün geçtikçe biraz daha uzaklaşıyorum senden, bizden.. .
seni unutmaktan değilde, senin söylediklerini unutmaktan, sesini unutmaktan, gözümü kapadığımda yüzünü gözümün önününe getirmemekten, korkuyorum...
korkuyordum ya; bu kokuyu bir daha duyamazsam diye, korkuyordum ya artık sarılamazsam diye, ya uyandığımda yanımda uyumuyor olursan diye... geldi ya başıma tüm korkularım...
korkuyorum ya unutursam söylediklerini, ya çıkarsa aklımdan kadın, öbür tarafta nasıl bakarım yüzüne...
sahii buluşacağız değil mi?
hiç ayrılamam derken kavuşmak hayal oldu anne... rüyalarıma geldiğin için teşekkür ederim...
Çok yoruldum anne
insanların kahpeliğinden...
Gücümü sanki bir şırıngayla damarlarımdan azar azar çektiler
Damarlarımı kuruttular
Ben artık ben değilim
Özümü çaldılar anne.
Çok canım yanıyor
Her damla akan gözyaşım yüreğimdeki ateşi söndürmeye yetmiyor
Bu aşk beni kavurdu,yaktı,,kül etti anne
Keşke senin o küçük bebeğin olarak kalabilseydim de
Yine beni kucağından hiç ayırmasaydın
Dünya kötü,insanlar kötü
Koca bebeğin eskisinden daha çok korkuyor anne
Güvenebileceğim insan limitini doldurdum
Ben artık gerçekten çok yoruldum
Kılımı kıpırdatacak gücüm dahi kalmadı anne...
canım annem, şu sebze yemeklerini yaptığın zaman yanına başka bi yemek yapmıyosun ya hani başka bi şey yemesinler diye. işte ben o yüzden zayıflıyorum.
neden bana bu kadar işkence çektiriyorsun... ilerde bana bu yaptıkların yüzünden seni görmek isteyeceğimi mi sanıyorsun? desperate housewifes'ta değiliz. sevgilinle yaşadığın aşkı görmek zorunda değilim her gün...
yalvarırım rahat bırak ayakkabılarımı. bayıla bayıla alıp da bazen giymeye bile kıyamadıklarımı kalkıp foçanın sikko taşlarında giyiyosun ya.. evlat acısı gibi koyuyo.
belkide sen dünyanın en becerikli kadınısın.
dünyanın en becerikli terzisisin.
bazen sen dikiş dikerken seni seyrediyorum senin çaba göstermen o kadar emek vermen beni şaşırtıyor anne.
bizim için çalıştığını bilmek ayrı bi gurur veriyor.
seni hiç bırakmıcam hayatım boyunca.
ve ben senden önce ölmek istiyorumm.
dökülen saçlarıma söylenme artık anne. toplamak için elimden geleni yapıyorum ama illa da kalıyor işte bir yerlerde. zaten kel kalıcam çok pis depresyona girdim bir de sen geliyorsun üstüme valla depresyona girdim yaa.
annem.. en iyi arkadaşım.. küçükken arabamın üstüne basıp kırmıştın da nasıl ağlamıştım ama.. * sen de benimle ağlamıştın.. barış manço ölmüştü e o zaman ben pek bilmem etmem. sen ağlamıştın, ben de ağlamıştım.. * yıllar geçti şimdi yine birlikte ağlıyoruz.. sebeplerimiz ne yazık ki daha ciddi şimdi. ne farkeder yine yanımdasın.. ya bunlar neyse de bir daha benden habersiz odamı toplama anne! hiçbir şeyimi bulamadım yahu!****
Gitmeler gelmelerin aynısı oluyormuş...
insan kalbine yenik düşüp çekip gidebiliyormuş. Kimselere söylemeden gitmek yürek ister, yüreğin yetmedi ama gideceğini de söylemedin...
Hiç bir şey yapamadım.. Gelirken ne yaptıysam, sen giderken de elimden o geldi.. Sadece ağlamak mı anlatır başlamayı ya da hayatı. Hep bir iki damlada gizleyip akıp gidenden mi ibaret idi hayatımız.
Büyüttüğün ne çok şey vardı. Aradığım her sevginin, yudum yudum verdiğin ak ve ılık olan gibi helali olsun isterdin. Hangisi yüreğimi bu kadar büyüttü. Her kırılıp dökülmede pay ettiğim parçalar mı, gidenlerin yüreğimde bıraktıklarının köklerine döktüğüm gözyaşları mı? Giden sensin bilirsin..
Birgün gideceğini biliyordum. Bilmek anlamak değilmiş..Anlamayan kaybedermiş meğer; anlatabilseydim sana..Yalnızlık neresindeydi hayatın öğrenebildin mi, gelirken mi, giderken mi, yoksa benim olduğum yer mi? Küçüklerle yetinip, büyüklerle savaşmayı öğretirken savaştıklarımızın küçük olduğunu, yetinilen en küçüğün büyüdükçe elde edildiğini anlatacak mıydın?
Gittiğini sandığım gün buluşmamızmış, başlangıcımızmış..Senden sonra büyük bir aşkla da tanıştım. Biliyorsun tanıyorsun, o da beni seni hepimizi biliyor.. Sen gidince kapısını çaldım. Beni buyur etti hiç sorgusuz sualsiz, konuştuk uzun uzun, senin dediğin gibi o da sadece ''sev''dedi. Seni buluyorum onda.. Senden konuşup seni anlatıyorum, yalvarıyorum seni herkesten çok sevsin diye. O'ndayken sen daha çok benlesin., senleyken yanı başında O'nu buluyorum. O'na gidiş; senin, sana geliş O'nun, kendime dönüş yine O'nun kapısına çıktıkça, hepsi bir anda büyüyerek kapatmaya çalıştığım büyük boşluğu doldurdukça, ne gidişin ne kalışım canımı yakmıyor.. Bir gün getirecek beni sana ama ne gün olduğunu söylemedi..
Gün geçmiyor ki kirlenmesin buralar, yükler ağırlaşıp yüzler kararmasın. Tutacak eller kalmadı artık, hani sen olsan alırdın avucunun içine, belki diye uzatıyorum yukarı iki elimi, yine O çıkıp geliyor karşıma.
Sen iyi ki görmedin bunları annem, ya da gördüğünden yanımda olduğundandır bunca sabrım sükutum. Olmuşu olacağıyla, sağlam, ayakta bir kadın duruyor içinde kız çocuğunun gözündeki yaşlara bakmadan..
Sevgi aramak için çok kapı çalmak değilmiş mesele, kapına gelmeyi bilenmiş sevgiyi getiren, başkasının açtığı kapılar çabuk kapatılıyor yüzüne, kendi açtığın kapı ise her an sevmeye açık.
Ne garip; gelirken ne yapılıyorsa giderken de o.Çıplak geldiğimiz yerden çıplak gidiyoruz. Ama gelişle gidiş arasındaki yaşanan zamanda çıplaklığımıza tahammül edemeyip kostümler giydirdiler ve o kostümlere bakıp sevdiler yerdiler... Geldiğimizde arındığımız su, giderken de arındıracak ama hiçbir su arındıramadı başkalarının bizde gördükleri kirleri.
Kısacık yolum, keşke içindeki en güvenli yerden başlayarak değil de, bu kadar yorgunluğun üzerine, güvenle senin içinde bitseydi...Rahat uyu annem...