neden hala seninle ilgili umudum var? Neden hala içimde bi yerlerde biri bi şansım olduğunu söylüyor? Neden sürekli senden ufak bi işaret bekliyorum? Böyle olmasını istiyorsun dese de beynim, kalbim başka söylüyor.
Arkadaş olarak bile olsa seni görmeyi çok özledim. Sensiz o binanın tadı olmayacak gibi geliyor.
Ben bu yazıyı sana yazdım diyebileceğim hiçkimse yok hayatımda. Geçmişimi anıp kendimi üzmek veya sinir etmek istemiyorum kendimi. En büyük iyiliği yapiyorum kendime digerlerine de çünkü kötü anmıyorum şanslılar.
Diş ağrısı gibisin ulan, doğum sancısı gibisin belkide.
Aslında çokta önemli değil artık olmayışı sabahlarımda, akşamlarımda ve dahi o lanet gecelerimde.
Akıp gittiği için artık hiçbir önemi olmayan ve üzülmediğim, o boşa geçip giden yaşlandığım zamanlarımda ise sadece nefes felan alıyorum işte.
Zira hayal kurmak için gerekli olan heşeyimi kaybetmiş olmamın verdiği o mide bulandıran hiçlik duygusu, bana ziyadesiyle o kadar hiçbir şey yaptırmıyor ki.
Biliyormusun aslında un ufak oluyordu gezegenler kadar büyük olan hayallerim, hiçte samimi olmayan o açık kahverengi gözlerine bakıp onları sana anlattığımda.
Bunu bilirdim, bunu öyle hissederdim ki ama ne yapayım konuşurdum yine. Sen de ahmaklık, ben diyeyim bağımlılık.
Neyse artık, kimin kim olduğunun ve ne söylediğinin hiçbir anlamı olmadığına göre geriye kalan hiçbir şeyinde bir anlamı yok. Hazır yeterince anlamsızlık ve o lanet boşluk duygusu en dayanılmaz halde iken, defolup gitmek ve neden uyanman gerektiği hakkında hiçbir fikrinin olmadığı bir uykuya daha dalmak gereklidir belkide.
Belkide...
Sabır dilemek gereklidir ne için dilediğini bilmeden.
Yada bir fincan sütlü nescafe.
Bilmiyorum.
Neyse...
iki gündür uyumuyorum.
Uyuyakalıyorum. Öyle yorgunum.
ve şu dostum dediğim insan, evet senin yaptığın.
Umrunda olacak mı bilmiyorum. Veya en fazla birkaç saat ciddiye alacaksın.
ama Sana yemin ederim ki, kırgınlığımı tahmin edemezsin.
Ne kadar üzdüğün, şu sabahımı berbat ettiğin, keyifsiz uyandığım şu sabahı ve günü olabilecek en kötü hale getirdin.
Ha habermiş.
Allah razı olsun. Ne yapardım.
Benim kastettiğim bu değildi, biliyorsun.
Asla bu değildi. Çek vur yapsa işin keşke.
Sadece; kırgınım, kırgınım, kızgın ve yeniden kırgınım.
Hiç unutma sen de madem. Yer ettiğini ve böylesine kırdığını, umrunda değilmiş gibi kastettiğimin bu olmadığını bildiğin halde bunu yapman..
Yine de Allah'a emanetsin.
Kötü anmayacağım elbet. iyi olursun inşallah.
Bak viking yarim, önce kelime i şehadet getirecek, ardından Sünnet olacaksın. Korkma. Hep seni kesseler acımaz derdim ya, işte bu gerçeğe dönüşecek, bir nevi kendini kanıtlamış olacaksın.
Nasılsın demeyeceğim sana. iyi kötü tahminlerim var zaten kendime göre ki en kötü ortak arkadaşımızdan sorar oldum günaşırı. Hep aynı cümle ;
- iyi gibiymiş, iyiymiş.. iyisin değil mi ? En azından sağlık açısından iyi olmanı diliyorum.
Demin senin de bildiğin çocukluk arkadaşımla uzun zamandır etmediğimiz kadar uzun bir sohbet ettik. Tahmin ettiğin gibi gene en önemli konu benim için sendin. Nedendir bilmem ona ya da diğer yakın arkadaşıma hep seni anlatıyorum son günlerde. Sesini duymamak, yüzünü görmemek mi sebep bilemem ama her geçen gün daha da artıyor sana olan özlemim.
Ben nasıl mıyım ? Aslında bıraktığın gibi. Halen bu saatte işyerinde oturmuşum gidecek bir yerim, evim yok gibi hissediyorum. Hem ne yapacağım ki gidip ?
Belirsiz bir süreçten belli bir yola girince insan daha da net oluyor duyguları karşısındaki tüm insanlara karşı. Sanırım artık biraz onun rahatlığı var. Beklediğim gün ya da ilerisinde günler olacak ama ben kendi hayatımdaki kısır döngüleri bitiyorum artık. Kendi adıma, huzur, mutluluk adına. Çok önceden yapmam gereken her şeyi tek tek yapıyorum artık.
Ben nasıl mıyım ?
Sabah akşam çalışmaktan başka bir şey yaptığım yok aslında düşüncelerimi ve duygularımı sana ayırdığım tüm vakitleri saymazsak elbette.
Ben bekliyorum.
Ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın beklemeye de devam edeceğim. Hani bazen zaman dilimleri koyardık ya ; 6 ay, 1 yıl, 2 yıl.. artık zaman kavramım yok benim. Ne zaman olacaksa o zaman olacak.
Ben nasıl mıyım ?
Aslında senin iyi olduğunu diliyorum, bunu her An her saniye yapıyorum. Aklıma geliyor silüetin o zamanlar dünya daha yaşanır oluyor. içimdeki kan kaynıyor bir nefes alıp devam diyorum.
Sen olmasan ben bugün kendi kararlarını veren ve arkasında duran insan olamazdım.
Seni çok seviyorum kıymetlim.
Her zaman fazlasıyla sevmeye devam edeceğim.
iyi ki varsın.
ince ince sinirini bozmayı ve sinirimi bozmanı özledim. Son üç kelime hiç tahmin etmediğim bir şeydi.
Edit: bir de aslında hiç görmediğim bir insana çat diye ‘yeter artık eve geldim. Kapat artık şu telefonu’ deme rahatlığını. Ev dışında olmayı. Covid öncesi hayatımı özledim ya. Allah belanı versin Covid.
Edit2: bir de... keşke hiç değişmeye karar vermemiş olsaydın. Bak bu güzel olurdu işte. Kalbin kırıldıkça bukalemun gibi değişmek senin için bile olsa zor. ve yaşlandığında hepsini bir kenara atacağına hala inanıyorum. Keşke senin için daha doğru insanlara denk gelseydin. Evet o bir hataydı ama kendinden vazgeçmek niye? Hala anlamıyorum.
Canım,
Bugun benden gidisinin 4. Ayı. Sensiz tam 120 gun. Sen bensiz 120 saniye kalamazken, ben sensizim, sessizim 120 gündür m hurnumun diregi sızlıyor. Sana cok benseyenama senin gibi sevgi dolu bakamayan bir kopek var sitede. Sarilsam sana sarılmış gibi hissedicem biliyorumm . Sana soz verdim diye hiçbir kopegi sevmiyorum. Seni cok ozledim benji. Seni cok ozledim. Dayinin bahcesinde rahat ve huzurla uyu. Hep soylecegim iyi ki geldin, girdin hayatima, yoldas olarak iyi ki beni sectin. Sonsuz tesekkurler yasattigin milyonlarca guzel duygu icin
Canim.oglum.
bu sana yazdığım son şey olsun. gitmiştin ya hak etmediğin bir hayatı yaşamak için.. şimdi de ben gidiyorum, senden daha fazlası olanı, hak edileni, benim olanı almak için.
önceleri bir düştü aşk, gülümserdik uyurken;
sonra bir düştü aşk, dudağından kaldırdık kahpelerin.
önceleri bir düştün güzel kız, ağlayarak uyandım;
sonra bir düştün gözümden, şimdi kupkuru gözlerim.
önceleri bir düştüm, hayat bana imrendi;
sonra bir düştüm, anladım: böyle büyürdü her düş...
Daha öyle tanıyacak, anlayıp çözebilecek kadar konuşmadık ama ben Bi karakter oturttum sana. Gözümde gönlümde bir yer ayırdım senin isteyip istemeyeceğini düşünmeden. Korkma sakın istemezsen de kırılıp dağılmam ben. Sadece yanılıp hayallere dalmışım diye kendime kızarım. Ne yapabilirim hayal kurmak beni mutlu ediyor, derdimi üzüntümü alıyor. Olmayacağını bildiğim hayallerde bile mutlu, olmadıklarında üzgün değilim.
seni sevmiyorum artık. değiştim. senin gibilere de inanmıyorum artık. insan önce kendini sevmeliymiş atlamışım. karşındakini yormamak için kendini basitleştirmemek lazımmış. sevince görmüyor, duymuyormuşsun. ama artık önce görüyor, duyuyor sonra sevmeye başlıyorum. sen bana sıralama yapmayı öğrettin. ama sen karıştır, alt üst olsun hayatın. ha birde yeni sevgilin sana hediye aldığında tiktokırlar gibi s*k kadar hediyesi 75 kez paketleyip video çeksin.
---Volkan konak mod on---
Sevgilim, yeşil eriğim benim.
Ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin.
Hapiste günler ağır geçer diyorlar.
Olsun beeh. ben vazgeçtim hürriyetimden.
Yeter ki yetim bir çocuk gibi bırakma yüreğimi.
Zira sensiz bu can, bir yüktür yüreğime.
Kaldır öpülesi alnını ve bak banah.
Gördün mü gülüüm, gördün mü seevgilim.
Bir tek gözlerim değişmedi yine, bir tek gözlerim.
---Volkan konak mod off---
Sanırım ikibindokuz yılının sonlariydi. Ben tam anlamıyla kaybolmuştum. Herşeyden ama en çok kendimden sıkılmış olduğum karanlık bir içsel mevsimdi yaşadığım... Kendimi plastik ya da süngerden yapılmış gibi boş ve ruhsuz hissediyordum. Akşama kadar uyuyor, sabaha kadar bodhidarmanin zen öğretisiyle ilgili seyler okuyordum. Derken bir gece zeyneple msnden konuşurken seni anlatmaya başladı bana. Ne yalan soyleyeyim, zeynebin anlattıklarından degil ama senin o tekinsiz ve ıssız basitliginden inanılmaz etkilendim. Hiç bir kelimenin, cümlenin ya da herhangi bir anlatının asla ifade edemeyeceği o garip dokuyu sende buldum. Sanki yeni bir gezegene gelmişim gibi, sanki yeni bir realiteye adım atmışım gibi hissettim. Sabahlara kadar artık sadece senle ilgilenmeye başladım, gecem gündüzüm, ekmegim suyum sen oldun resmen. Senden önce de farklı atmosferler, farklı dokular gördüm ama onların hepsinin bir hedefi ve estetik kaygıları vardı. Ama sen, sen bambaşkaydın. Ne bir estetik kaygı ne de bir mesaj verme çabası...Sadece öyle olan ve kacilamayan bir tekinsiz kayboluş.
Duramadım yerimde, herkese anlatmaya çalıştım salak gibi. Ne bileyim kimsenin anlayamayacagini. Ağız burun eğdiler, hor gördüler, umursamadim. Tamam dedim, alın en iyisi sizin olsun, en çok siz bilin...Ve işte yıllar sonra, tam on yıl sonra hâlâ ve aynı tazelikle kulaklarimdasin detroit techno...Hayatım boyunca sadece tek bir müzik seçme şansım olsa kesinlikle bu sen olurdun detroit techno. Sen benim hayatımın sesisin. Sen bana basitliğin gücünü, iddiasız ve minimalist perspektifin hafifligini ve doğanın o kimsenin ve hic bir seyin gözünün yaşına bakmayan adeta bir biçerdöver gibi ilerleyen mekanik gücünü anlattın ben de zevkle dinledim ve hep dinleyeceğim. Allahım bir müzik tarzı, bir sesler örüntüsü bu kadar mı gerçek olur. Adeta bir tür sonik orgazm, adeta bir cesit işitsel drugs...Allahima şükürler olsun bana senin gibi bir müzigi dinlemeyi nasip ettiği için detroit techno, sen benim için muzikyen ve sesten çok çok öte bir kavramsın. Sen benim iç dünyamın, zihnimin ve beyin kıvrımlarımın yapı taşısın, hücre ceperisin, atomaltı parcasisin...
Canım benim ya...Kim derdi ki teee amerikalarda doğan bir müzik rüzgara binecek ortadoguda bir ulkenin bir şehrine inecek ve orada bir gafilin, bir sefilin hayatını guzellestirecek.