şunu bil ki senden hoşlanmıyorum. umursamıyormuş gibi davranıp aslında içinin içini yemesinden, aptal gururundan, ideallerinden, duvarlarından, kurallarından, korkularından, insanlara verdiğin değerden, her şeyi son ana kadar ertelemenden... ama diğer yandan da sen böyle olmasaydın ben şimdiki konumuma gelemezdim. sayende en azından gelecek kaygımız yok. sağolasın. geldik buralara kadar ama çok şey de kaçırdık. yani bilmiyorum belki sen yine umursamıyormuş gibi yapıyorsundur, ya da belki bu sefer gerçekten umursuyorsundur. benim içimde kalan çok şey var. zamanı geçen şeyler yani. mesela otuz yaşında kadının atlı karıncaya binmesi gibi. gerçi bu da senin aptal duvarlarından biri. kime neyse otuz yaşında kadının yaptığından! canları cehenneme! senle bir liste yapmışız. ileride yapılacaklar diye. ben yazmıyorum artık onu. çünkü hiçbir zaman planlar hayata uymuyor. yani sanki onları yazdığım an sonsuza kadar yapamayacaklarımın arasına girmiş gibi. o yüzden sildim o listeyi.
aslına bakarsan iyi ki varsın. burada sıkışıp kaldım. ruhum dapdaracık bir kutuya kondu kapanmayan tatil bavulları gibi 200 kiloluk biri üzerine oturuyor, bastırıyor da bastırıyor. sana kızıyorum çünkü sadece senden tepki alabiliyorum. en kötü tepki bile tepkisizlikten iyi. yani duvara konuşuyorum ben sürekli. dinliyorlar, anlıyorlar ama göz göre göre kafalarını çevirip televizyon izlemeye devam ediyorlar. ulan biri bana tepki versin artık. bağırsın çağırsın isterse yeter ki bi tepki versin. bu yaptığın yanlış! desin. lan bi kendine gel heyyyyy!! desin. ama cidden bizden kaynaklı değil bu. yani etrafında sürekli şikayet edip hiçbir şey yapmayan insanlar sarmış düşün. senin bir beynin olduğunu reddeden insanlar. senin adına karar veren insanlar. kendimi truman show da gibi hissediyorum. sanki her şey oyunmuş gibi. bunalmakta haklısın yani. ama az kaldı. sabret. sonra hiç yıkılmayacaksın. belki de bu yüzden korkutuyoruz diğer insanları kim bilir? kontrol edemeyecekleri için, her zaman "ya o kesin böyle yapar" diyemeden "acaba yapar mı?" demek zor geliyordur. bu yüzden mi bu kadar yalnız kaldık? bu yüzden mi ben seninle yani kendi kendime konuşuyorum şu an?
Her daim dik dur, gulumse birak neden güldüğünü merak etsinler. Yeri geldiginde acımasız ol dostlarını iyi sec ama kimseye güvenme. Icini kimseye acma. Tebessumunu bırakma. En iyi arkadasin yine kendinsin bunu unutma. Ailenden baska seni cikarsiz sevecek kimse yok bunu da unutma. Her zaman kendini sev sen teksin. Hayallerinin pesinden git. istedigin gibi biri cikinca ondan vazgecme. Karakterinden kimse için taviz verme. Gururun hep bir adim önde olsun. Bir yanlisini gördüğün insanlari 2.yanlista sil. Kimse 2.sansi hak etmez. Ve yine söylüyorum kimseye ama kimseye guvenme. Ha bir de kimseyi yargilma yargilayan da uzak dur
Şimdi ölüm bi gerçek; o yüzden çok düşünmeden çok vakit kaybetmeden doğru kararlar verebilmen gerekiyor. istemediğin, seni mutsuz kılan şeyleri bırak bi kenara sadece kendine odaklan hayat gerçekten kısa geçmişe baktığında çok daha iyi anlıyorsun bunu. Sürekli aynı yerde dönüp durmaktan hiç sıkılmıyorsun mesela. keşke dememek için çokta zamanın kalmadı. Ve herkesi boşver sadece sen olmak istediğin için ol.
Düşünmeyi bile ertelediğin şu dönemlerde ne yaptın? Hiç. Boşuna zırlama. Yaptığın her şeyin cefasını çekeceksin. Pişman olmak zorunda değilsin ama sanki çok pişkin olmasan daha mantıklı. Bokunda boğulcan yine lan. Aynen devam. Helal.
25 yılı bitirdin henüz..
toplasan kaç yıl yaşadın belirsiz. ne kadarı gerçekten yaşadığını hissettin ne kadarı rol yaptın ne kadarı şuursuzdun. belli değil.
belki ölümün yakın. belki uzak belki çook uzak. belli değil.
buna kafa yorduğunda çıldıracak gibi olmak sana özgü değil neyse ki.. düşünme çok.
zaten ölümde seni korkutan sonrasındaki belirsizlik mi yoksa geride kalanlar mı biliyorsun. daha da önemlisi senden sonra hayatın devam edecek olması, ve bunun çok normal olması asıl olay. çünkü sen de devam ettin yıllar önce. zorunda olduğun için. belki bir daha hiç tam olamadın yaşadığını hissedemedin ama yaşadın. güldün sevdin kahkaha attın ağladın korktun üzüldün merak ettin... normal insanlar gibi davrandın. belki normaldin. belki miş gibi yaptın. zaten herkes öyle değil mi? normal olan kimse yok bence. normal olmak demek delirmeye beş var demek.
neyse. hiç bir şey belli değil. buna ek olarak kendi içindeki kararsızlığın belirsizliğe oldukça yardımcı. ne düşünmeyi geçtim ne hissedeceğine bile kararverenekadarvazgeçiyorsun. vazgeçmediklerin ise en çok seni üzenler zaten. ne ironi.
plansız yaşamak en güzeli deyip düşünmekten kafayı sıyırmak üzeresin çoğu zaman. elbette her insan gibi.
insanlara verdiğin değerle bir derdin yok. sonuçta kimse seni zorlamıyor bunun için. sorumluluk alman güzel. 3 kuruşluk insana 5 kuruşluk değer verip bunun lafını edenlere gülüyorsun bu yüzden. çünkü arabesk sevmiyorsun. mantıklı.
mantıklı olmaya çabalarken saçmalığın en dibine düştüğün çok oluyor. çoğu zaman isteyerek saçmalasan da. bu da normal.
ve bu sıkılganlığın.. buna çare yok galiba. yazıya başlarkenki hevesin hızla düşüyor ve sen yine erteliyorsun.. vazgeçmeden kaydet şu yazıyı!
Sulu boya fırçasının ucunu tükürüğüyle ıslatıp rengarenk boyalara sırayla süren bir çocuğum şimdilerde, yaptığım resim çirkin..
Bir şeyler söylüyor içim, 'sus' diyorum kendi kendime. kendi kendine konuşan birini susturmak çok zor oluyor içimde, kendisiyle savaşını kazanamayan insan çirkin..
Yağmur yağıyor, camlarımı açıyorum.
Hatrıma geliyor balkonumdan sallandırdığım beyaz çarşaflarım. Hayalleri salıncağanda sallanan çocuktan öte olmadığım tüm vakitlerde, içine sığındığım et parçası çirkin..
Kıran kırana mücadeleye yeltenecek yüreğim tam ortasından kırılıyor bu defa, vazgeçmek çirkin...