belki de bugune kadar canımı en çok yakan olay babamı ağlarken görmemdi. ki babam güçlüdür , belli etmez duygularını , yıkılmazdır, hem babalar ağlamaz ki, babadır işte o , candır, ağlamaz ki babalar, o kahramandır ağlamaz.. küçüktüm daha "ölüm" ne demek onu bile algılayabilcek yaşta değildim. hatırladığım tek şey dedemi birdaha göremiyeceğimi söyledikleriydi, uzaklara gitmişti çok. ve babamın gözyaşları.. kanım donmuştu ,anlamamıştım. babamın hıçkırıkları.. hatırladıkça cız eder hala içim. dayanamam , kıyamam, ağlamasın babam birdaha.
2 kez şahit oldum.. yaşadıklarını, yaptıklarını, yıllar geçtikçe içimde mana bulan, hayranlığımı artıran duruşunu düşündükçe, o anlar geliyor aklıma.. çaresizlik, kendimi "sıfır" hissetme hali.. babamın ağlaması, şimdi düşünmesi bile çok dokunuyo.. babalar ağlamasın ya!
sofrada telefonu çalar, kalkar açar. Birden sesi soluğu değişir, tepkisiz kalır. telefonu kapatır, başını iki elinin arasına alır, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Herkesin kanını donduran ölüm haberi dökülür ağzından, ağlar...
bana çok koyan bir olaydır. hatırlarsanız 4 erin şehit olmasına sebep olan pimi çekilmiş bomba suikastinde ölenlerden biri (bkz: ibrahim öztürk) idi. ibrahim abi babamın en yakın arkadaşlarından biriydi. onun ölüm haberini aldıktan sonra telefonu kapattı ve kendini bıraktı. o an kanım donmuştu...
bir erkek çocuğunun en çaresiz olduğu andır.
dedemin cenazesinde babam ağlamamıştı ama tam 1 sene sonra sadece babam ve ben mezar başındaydık. hayatım boyunca en çok güvendiğim yıkılmaz dediğim bir duvar gözlerimin önünde diz çökmüş hıçkıra hıçkıra ağlıyodu. belki de hayatta kendimi en çaresiz hissettiğim andı.
uzun bir süre ayrı kaldıktan sonra, tekrar yanına döndüğüm zaman bana sıkı sıkı sarılıp oğlum diyerek ağlaması hem şaşırtıcı hem de dayanılmazdı. o gün onunla beraber ağlamadığıma çok pişmanım.
yıllarca gözünüzde canlanan, kimsenin bozamadığı, kimsenin yerini dolduramadığı kahramanın gözyaşları annenin, kardeşin ya da bir başkasının ağlamasından çok daha fazla içine oturur insanın. o hep güçlüdür, ağladığınızda geçti kızım, geçti güzelim, yok bişey diyip sizi susturmaya çalışır, sırf o halleri bile insanın aklından yıllarca silinmez, ama o ağlarsa, sizin diycek bişeyiniz yoktur, çünkü o oyuncağı kırıldı diye ağlamaz, o istediği birşey alınmadığında ağlamaz, düşüp dizi kanadığında ağlamaz, bir ölüme ağlar, belki içinde biriktirdiklerini bir anda döktüğü için bu kadar etkilenir insan, yakıştıramaz ki, görmemiştir daha önce, siz hiç süpermani ağlarken gördünüz mü? işte öyle acıtır insanın içini.
tahmin edebilmekle beraber yine de bihaberdim babamın korkularından.
bizim için, evlatları için korkardı şüphesiz, geleceğimiz için kaygı duyardı ele muhtaç olmayalım isterdi tabi ki her babanın evladı için istediği gibi.
babamı sadece bir kere ağlarken gördüm.
uğur arslan´ ın kanal 7 de yardımlaşma programı vesilesiyle göründüğü zamanlardı.
bir baba hapishane dört duvarından, mektup yazmıştı programa, her şeyi anlatmış mıydı, mesela pişmanlığını, hatırlamıyorum ama çocukları için yardım istemişti onlardan, onlarda bu çağrı üzerine çocukları görmeye gitmişlerdi.
çocuklar perişan, hani iranlı yönetmen mecid mecidi´ nin cennetin çocukları filminde ki ali ile zehra gibi ama onlardan da kötü.
okula gidiyorlar ama yalnızca bir terlik var evet, ayakkabı değil, sadece bir terlik var ve onunla idare edebilmek için dışarı sıralı çıkabiliyorlar bu sadece bir kısmı varın gerisini siz tahmin edin...
işte o görüntüler babamı tahrip etmişti.
babam, o dev gibi adam, nasıl da beni şaşırtırcasına katıla katıla sesle olduğu yerde ağlamaya başlamıştı öyle...
babam, şimdi beni yokluğuyla ağlatan adam.
babanızın yanınızda ağlaması ne demektir bilir misiniz efendim.
bu acının ta kendisidir. bu ne aşk acısına benzer ne anne ağlamasına ne öss'yi kazanamadığınızdaki o üzüntüye. bir baba oğlunun yanında ağlarsa o yürekten kopan bir parçadır oğul için. en son ne zaman ağladığını hatırlamayan bir çocuğu hıçkıra hıçkıra ağatabilir derecede ağır bir acıdır bu.
bu acıyı çoğunuz yaşamamışsınızdır belki de dilerim ki yaşamayında. yaşamayın ki çocukken süper kahramanınız , büyüdüğünüzde yol göstereniniz belkide tek sığınağınız yani babanızın gözlerinizin önünde yıkılmasını görmeyin.
hele ki erkek adam ağlamazbaba güçlüdür sözleriyle büyüyüp bu sözleri kendinizce haklı bulup öle de hissettiyseniz bu insana inceden değil harbi koyar bu olay efendim.
o anda abartmıyorum insanın hayata bakışı değişir. bu hayat karşısında kimsenin güçlü olamadığını görürsünüz. o büyük adamın babamın kendini tutmaya çalışıp bunu başaramaması hıçkıra hıçkıra ağlaması size bir nevi isyanı öğretir. işte o zaman isyanı öğrenirsiniz. dünya'da hiçbirşeyin kolay olmadığını öğrenirsiniz.
ama en önemlisi herşeye rağmen babanızı ne kadar çok sevdiğinizi anlarsınız. allah babalarımızı başımızdan eksik etmesin.
onlar kardeşlerimizin süper kahramanı , bizlerin yol göstereni kalsın hep.
dünyanın en tuhaf en iç ezici durumudur. Babanızı birçok kez ağlarken görmüş olabilirsiniz. En basiti torunu olduğunda ağlamıştı benim babam sevinçtendi ama o.
Babanız annesi için ağlıyorsa eğer; karşınızda yedi, sekiz yaşlarında bir erkek çocuğu varmış izlenimi verir. içiniz ezilir. Gidip sarılıp teselli edersiniz ama acısını anlamanız pek mümkün değildir. Yaşı kaç olursa olsun insan artık hiç kimsenin çocuğu değilse sözün bittiği yere geliniyor.
insanı en çok acıtan sahne ise; annesi ve babası yanyana ebedi istirahatlerindeyken babanızın ikisinin de baş ucuna gül ağacı diktiğini görmektir. ne söylenecek söz vardır artık ne de acısını hafifletecek birileri. babanız artık büyümüştür. Hiç kimsenin evladı değildir. Evlatlarının harika babasıdır.