ne güzel şeyler yazmışlar akıl rehberim, ortağım, arkadaşım...
imrendim doğrusu.
babam benim için hiçbir şey ifade etmiyor eve para getirip,
harçlık vermeyi babalık zanneder. kendisi 14 yaşında annesini kaybeden bir mandıracının oğludur. annesinin öldüğünü ormanda hayvan otlatırken verilen seladan öğrenmiş. dedem daha sonra hiç evlenmemiş 3 erkek, 2 kızını kendi büyütmüştür. babamın kardeşlerinde de sevgi yok. amcamlar ile aynı aparmanda yaşarız hiçbirine selam vermem. çünkü aşırılaşmış salaklık benim katlanamayacağım türden bir durumdur. hiç sevgi içinde görmedim bu aileyi. babam annemi çok sever o ayrı. babamla sohbet etmem, derdimi anlatmam. ayın başında verdiği belirli miktar para vardır onun dışında çok nadir ihtiyacım olup olmadığını sorar. hiçte ihtiyacım olmadı doğrusu. ailemle bağım kopuktur. kahvaltı, akşam yemeği onlardan ayrı balkonumda yerim. hep şikayet ederler. yaşadığımız tartışma sonrası bir ay konuşmadık birbirimizle. domuz gibi inadım vardır bir yıl da olsa konuşmazdım. kendileri televizyon izler ben akşamları odama çekilirim. sohbet muhabbet yoktur aramda.
kendisi bilmeyen biridir bu yüzden ona öfkem yok ama sevgi de besleyemiyorum. bir gün dr’a gittim ablamla 4-5 yaşındaki kız çocuğuna eğilmiş hangi kitabı alacaklarını düşünen bir baba gördüm. ikimizin de gözleri doldu. keşke olmasaydım diyorum. hiç varolmadaydım. bu yüzden hiçbir zaman çocuk yapmak istemem ya ideal ebeveyni ben değilsem ne acı. benim gibi bir hayat sürecek. sevgisiz, yetersiz ve akıl verecek biri olmayan ben gibi.
babaları hep erkeklerden seçiyorlar, size babamı anlatmadım hiç mesela. pek konuşmazdı ama harika eşşoğlueşek derdi. pek kitap okumazdı ama harika domatesli yumurta yapardı. babam gidince kalbime iyi bakamadım erkenden kurudu. kalbimde bir sızı, bilincimde bir çatlak, zihnimde bir uyuşma.
Umarım sen de gittiğin yerde çok iyisindir. Sen gittiğinden beri...Sen gittiğinden beri hayat çok zor be baba! Keşke hiç bırakıp gitmeseydin bizi. Gitmeseydin, belki de hayat bana bu kadar kötü davranamazdı be baba. Ben seni çağırırdım, sen de hayatın ağzını burnunu kırardın!
kral adamdır, sebepsiz yere sarılsam iter belki adam göbeğiyle şakalaşsam hiç bir şey demez gelir gider rahatsız eder. bir iş yapmazsam söver kızar ama yine de kral adamdır çok kavga ederiz vs ama nimettir nimet.
Kaybettiğim de üzüleceğimi bildiğim için ondan nefret ediyorum. Çünkü şuan da nefret ediyorum. Yani nerde olursan ol beni üzmeyi başarabildin. Tebrikler.
Kendisi baba kelimesinin tam zıttı bir insandır. Pardon insan demişim insanda değildir. Tüm hayal kırıklıklarımın ve yarım kalmışlığımın sebebidir. Biliyorum ömrüm boyunca hiçbir zaman tam mutlu olamayacağım. Hep bi yarım kalmışlık hissi olacak. Arkadaşlarımın babalarıyla olan ilişkilerini gördükçe içimde hep bir sızı olacak. Ne zaman çocuğuna sarılan ya da onunla oyunlar oynayan baba görsem tarif edemediğim bir sızı oluyor .
Onu sizlere biraz anlatmak isterim. Öyle bir insandır ki sizi gafil avlamak için pusuda bekler. En doğru anda ise boynunuza dişlerini geçirir. Tek bir kelimesiyle yaptığı tam olarak budur. Onun girdiği ortamda çiçekler solar , bülbüller susar , cıvıl cıvıl olan renkler rengini kaybeder ve her şey gri olur. Onun olduğu yerde yaşayamaz , nefes alamazsınız . Öldüm sanırsınız ama maalesef yaşarsınız. Üzgünüm ölmenize asla izin vermez. Onun çocuğu olmak demek ; nefes al dediğinde alacaksınız , o konuş dediğinde konuşacaksınız, onun istediği saatte uyuyacak o uyan dediğinde uyanacaksınız. Kötülüğün vücut bulmuş halidir. Ne kadar şanslısınız onu görmüyorsunuz. Onu görmek demek hastalık gibi bir şeydir. insanda ateş , mide bulantısı , nefes alıp vermede zorluk, boğazda bir şişlik ve kalp ağrısı gibi belirtiler göstermenize sebep olur. Virüs gibidir. iyileştim sanırsınız ama o sizden alacağını almıştır. Artık tam değilsinizdir.
Anadolu’nun bir köyünde büyümüş, ortaokul terk bir adamdı: ama kendini yetiştirmiş, Zeki bir adamdı. O tarihlerde köyden ilçeye haftada bir iki gün araç gider gelir insanlar eksiklerini bu sisteme göre giderirdi, babamın iki günlük gazeteye ve iki aylık siyasi dergiye aboneliği vardı, köy kahvesinde bile gazete okunmazken, bizim evimize üç günde bir de olsa gazete girerdi, bir köşeye oturur gazeteleri bana okutur, dinlerken bir yandan bulmacaları çözerdi ve bu adam köyün ağası, zengini falan değil gariban bir çiftçiydi. Ben babamdan vatanımı sevmeyi öğrendim, insan hayatında vicdanın ne denli önemli olduğunu, kimseye el açmadan, boyun bükmeden yaşamanın ne demek olduğunu öğrendim, okumanın, araştırmanın, sorgulamanın, dümdüz bir adam olmamanın ne kadar gerekli olduğunu öğrendim. Tek sıkıntı erken gitmesi oldu eminim bana katacağı çok daha fazla şey vardı. Her şeyden önce kendisine yaşadığım sürece saygı duyacağım ki onun gibi bir adamı sevememek mümkün değildi. inançlı bir adam değilim ama her bayram mezarını ziyaret ederdim, bu bayram bir yanım eksik kaldı.
Kendisiyle hiç anlaşamayız. Tamamen farklı düşüncelerin, hayatların insanlarıyız. Sürekli aramızda patlama potansiyeli yüksek bir gerginlik hakimdir. Mümkün olsa hep uzağımda olsun isterim ama buna rağmen ironik bir şekilde en sevdiğim insan da odur.
Asla sevgisini belli etmeyen klasik türk babasına sahip pek çok çocuk girdiği hazin depresyon sonucu babasından nefret ediyor.
Oysa kafka’nın dediği gibi ihtiyacımız olan şey biraz cesaret, biraz güler yüz, geleceğimizi aydınlatmaya yetecek kadar yardımdı. Çocuklarınız için her şeyin ölçütü olmaktan vazgeçin. Hebinizin ellerinden öbüyor ve iyi bayramlar diliyorum.*
Geçen kalbimi kırdığından beri aramakta çekiniyorum. Kendisi farkında değil tabi. Hey yavrum hey. Ne kadar yakınlaşırsak yakınlaşalım aramızda hep bir buzdağı olacağı gerçeği çok üzücü ama bunun için onu suçlayamam. Sonuçta bir ailesi var ve önceliğinin onlar olması normal. Yine de keşke ortaya laf atarken yüksekten atmasa. Çok çabuk inanan biriyim ben.