aşk konusunda dün yazdığım buydu: aşk, uçsuz bucaksız alacakaranlık bir labirent içerisinde görülen ışıktır.
Bugünkü ise: Aşk, karmaşanın ulaşabileceği en son noktadır.
Aşk nedir ? Ben hala çözemedim. Birine karşı duyulan merak mıdır? Birine karşı duyduğumuz merak bir gün sona ermiyor mu? Aşk her şeyi yapabilme hakkını kendinde bulmakta galiba. Hırs , ihtiras , tutku , savaş , kötülük sanki bunların karışımı sonucunda aşk çıkmış gibi.
Sevgi ise daha saf olgulardan meydana geliyormuş gibi. Aşk tüm günahları üzerine almış tüm cazibesi ile bizi bekliyormuş gibi. Çoğu insan aşkı bir kez de olsa tatmak ister. Ondan gelecek her şeye razıdır. Aşk günahıyla sevabıyla bizleri beklemektedir.
Aşk dediğimiz şey dünya üzerinde belki de 10 milyon insanla yaşama ihtimalimiz olan şeydir.
Yani kimse kimse için ezelden biricik değildir.
Hep şöyle inanırım,
bu zamana kadar orada şurada görüp de adeta tutuldugum, çok beğendiğim kadınlar oldu. Belki benim dışımda kimse için özel bir taraflari yoktu, Sıradan tiplerdi belki de.
Ama sayısını unuttuğum, adını bile bilmediğim bu kadınların çoğunu imkanım olsa delice sevebilirdim değil mi?
Lakin tüm begendiklerimin arasında bir tanesi tamamen şans eseri veya benim adım atmamla benim Sevgilim oluyor. Ona tüm begendiklerim arasında ayricalik kazandıran hiçbir şey yok esasen.
Diyeceğim o ki, 10 milyon belki de 100 milyon kadından biriyle benzer bir şekilde mutluluk yaşayacaktım?
Yani aşk bunun neresinde? Demek ki Aşk insanın içinde olan bir şey. Sevmek arzusudur mühim olan gerisi bahanesi...
Bazen üzülüyorum, gülmeyin, insan sevemedigi kadınlar için de üzülebilir.
Benim 100 milyon sevgilim...
ayrı ayrı guzel, mutlu, üzgün sevgililerim...
Yaşamış, yaşamakta olan hiçbir zaman sesimin soluğumun dokunamayacağı sevgililerim...
Paradokstur ama mazosist bir zevk verir! Kavustugun zaman duygular yogunlugunu kaybeder, hele bir de karsi taraf sana daha fazla deger veriyorsa ego tavan yapar, ask gorevini yapmistir, selamini verip sahneden cekilir...
Aşk, insanın ulaşabilmesinin mümkün olmadığı bir bütünlük idealine ulaşmak için gerçekleştirdiği girişimin sonucunun meydana getirdiği beklenmedik yeni dağılmanın kabülünü erteleme obsesyonudur.
Aslında çok basitmiş di mi?
Aşk nedir? Bu soruya 3-5 ay önce en fazla "hormonal bi dengesizlik" derdim.
Ama şimdi onun ellerinin ellerime değmesi diyorum, gülüşünün kulaklarıma verdiği mutluluk, sarılışının verdiği haz, ben boynumu boynuna gömdüğümde başımın arkasını okşayan ellerinin verdiği huzur.
Tek bir problem var. Parmağında benim takmadığım bir yüzük...