Aşk; gizlice sizi izleyen bir çift gözü ardında saklayan yarı aralık bir tülde, ortadan aniden kaybolduğunuzda "Neredesin?" dercesine bakan bir çift gözün etrafı süzüşünde, yanınızdayken saçmalayan sahibini mahcubiyetten gülümseten bir küçük dudak kıvrımındadır. Görmesini bilene.
Aşk olduğun kişinin kusurlarını görmemektir. Şöyle bir genelleme yapacağım kızlar hiç kusura bakmasın ama bu genellikle erkekler için geçerli. Erkek aşık olduğu kızın bir çok şeyini görmezden gelip onu hala sevebilir. Fakat kız o kusurlar yüzünden soğur. Aşkı için fedakarlık yapma oranı çok düşüktür.
Kucuk Bir çikolatayı paylaşabilmek,
Zamana yenik dusmemek,
Duygulara hislere engel olamamaktir.
Kızmak sitem etmek nefret etmeye çalışmak ama edememektir.
Sınav dir aşk hem de zor bir sınav.
"Benim beklediğim aşk başka! O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilemez bir istemek!"
- Sabahattin Ali.
Bu ülkedeki genç kızlarla yaşanması mucizeye yakın olandır. Ne lise ne üniversite benim yüzüm hiç aydınlığa kavuşmadı. Bu kibir duvarı genç kız nesli yüzünden benim duygularım köreldi ta o yaşlardan. Hemen hemen hepsinin beyni aynı işliyor, bahsettiğim bu akla zarar zihniyet tam olarak şu:
neredeyse hiç kitap okumayan şiire ince sözlere ilgisi olmayan arada oturup düşünüp kağıda kalemle bir şeyler karalamayan, hayatı tamamen kendine hayranlık içinde geçirerek yaşayan, şekilci kendini beğenmiş, erkeklere tepeden bakan, hakiki sevmek değer vermek nedir hiç bilmeyen, kendini dünyanın merkezi sanmakla beraber duygudan inceliklerden zerre haberi olmayan ve yontulmamış odun misali ağaç gibi durup peşinde koşulmasını bekleyen kendini tavlanması gereken bir varlık olarak gören medeniyetsiz bağnaz burnu havada kibir abidesi, soğuk tripli nazlı, kaprisli itici ve buz duvarı insanlardan başka bir şey değil böyleleri.
liseden başlayıp üniversiteyi bitirene kadar çevrede hep bu kafada genç kızlar gördüm hep bu tür insanlara maruz kaldım farklısını asla görmedim.
Keşke şu ülkede erkeğe adım atan tevazu sahibi ince düşünceli sıra dışı genç kızlar da mevcut olsaydı da biz de gerçekten yaşama dair umut besleyebilseydik. Her gün bu zifiri bataklığa uyandığıma lanet okuyorum, kendini beğenmiş kızlardan da bu sahtekar dünyadan da tiksinti duyuyorum.
Keşke lisede ya da üniversitede bu yaşamdan farklı bir şeyler görseydim yüreğimin attığını hissedebilseydim de bu kadar kızgın olmasaydım geçmişe karşı. Ama artık çok geç, su testisi su yolunda kırılırmış. Yukarıda saydığım özellikteki kızları sevmek için tek bir sebebim yok. Bu yalnızlık yüzünden tiksinti duyuyorum yaşamaktan.
Aşk zihnimizin bir oyunudur. Bizim bir ilişkiyi devam ettirmemizi sağlattıran. insan bunun ne zaman olacağını ve nasılını yönetebilir, yönetmelidir de iyi bir yaşayış için.
Eğer aşkı yönetmeyip de zamanından önce ve yanlış birine aşık olursanız çok canınız yanar ama çok şey öğrenirsiniz. En kötü yanı da kendiniz için ayırabileceğiniz çokca vakti kaybedersiniz. Bundanki önemlidir.
Kör et gözlerimi,
Seni görebilirim.
Kulaklarımı at bana,
Seni duyabilirim.
Ayaksız sana gelebilirim,
Ve dilsiz, ağızsız sana yalvarabilirim.
Kır kollarımı;
Bir el gibi kalbimle tutarım seni.
Kalbimi tut,
beynim atar.
Beynimi dağla,
Kanımda taşırım seni.
Sevginin türlerine ilişkin ilk psikiyatri dalında çalışma Sigmund Freud tarafından yapılmıştır. Freud, sevginin her türlüsünün kaynağının cinsellik olduğunu öne sürer. Bu görüşüyle çok büyük eleştirilere maruz kalsa da, biyolojik olarak sevginin, hormonlar ya da kimyasallar bakımından cinsellikten başka bir kaynağı yoktur. Freud'a göre sevginin bütün diğer türleri (aile sevgisi, tanrı sevgisi) uygarlıkla gelişen yüceltmelerin sonucudur ve cinsellikten türemiştir. Bu konuda özellikle yerli kültlerindeki totem-tabu anlayışı üzerinde durarak inceleme yapar.