hayatınıza ilk girdiğinde o kadar mutlu olursunuz ki, sanki daha önce hiç yaşamamış gibi hissedersiniz kedinizi. o derece ayaklarınız yerden kesilir ve tüm dünya sizin için dönüyo gibi gelir. ama ya gittiğinde? asıl o zaman gerçek yüzünü gösterir aşk. işte o karanlık ve kötü yüzünü. ancak aşık olan anlar aşkın ne kadar gaddar olduğunu. ancak aşktan ağlayan anlar aşkın ne kadar sahtekar olduğunu. aşık olmak güzeldir ama bitmediği sürece. hele ki aşık olduğunuz kadın/erkek sizi daha bir hafta geçmesine rağmen eski sevgilisi için terk ederse, daha iyi anlarsınız aşkın ne kadar şerefsiz olduğunu.
aşk, kendini kaybetmektir. aşık olunan süre içinde mümkün değil mantığa ulaşılamaz, bişeyin sonu düşünülemez. tehlikelidir çünkü kontrol sizde değildir, kalbiniz tarafından yönetilirsiniz, onun da ne yapacağı belli olmaz. ama aşıkken, o yanınızdayken dünyanın en mutlu insanısınızdır, neden sonunu, kötü ihtimalleri düşünesiniz ki? neden herşey mükemmelken* kendinizi hafiften de olsa kötü sonlara hazırlayıp üzülesiniz ki? zaten üzülme zamanı gelince üzüleceksinizdir fazlasıyla... bu tespit aşıkken yapılamaz pek, çünkü dediğim gibi akla gelmez kötü şeyler, bu kadar düsünmezsiniz de zaten... oysa düsünülse bunlar, belki sonunda çok daha az üzülünür. ancak aşık olunan kişiyle herşey bittikten sonra düşünmeye bol bol vaktiniz olur. ve acı çekmeye tabi... işte o zaman lanet edersiniz bi zamanlar ayaklarınızı yerden kesen aşka... zordur aşk, cok zordur...
birini kendinden fazla sevebilmektir herhalde.ola ki gülüşünde kendi mutuluklarından çok daha fazla zevk almak,gözyaşında hiçbir sıkıntında bu kadar canının yanmadığını hissetmek,hiç bu kadar çaresiz olmadığını görmek ve buna bir türlü anlam verememek.
herkes onu anlatır, herkes onun yüzünden acı çektiğini söyler, herkes "peşini bırakmadığını" söyler ama onu aslında kimse bulamamıştır. bulduğunu söyleyenlerde çok kısa bi süre de ya kaybettiğini, ya da ondan vazgeçtiği iddia eder.
velhasılı kelam yok öyle bisi.
kendini ezerek "o"nun bulunduğu şehre gitmektir "o" gitmesin diye sonsuza kadar yanınızdan... sonra karşısına dikilip gözlerinin içine bakarak ve kendini iyice ezerek "vazgeçme", "seni seviyorum" diyebilmektir... daha sonra baktığın gözlerde o ışığı göremeyip tum umutlarını cebine koyup geri dönebilmektir...
yoksa kim gider ki onca yol, kim sever ki isli ve mazot kokan bir izmit'i?...
her saniye daha da artan, sevdiğin kişiyi her gördüğünde tekrardan tapmana neden olan, daha önce hissetmemiş olanların platonik aşık oldum elde edince sıkılırsın aşk platoniktir dedikleri, ondan uzak olduğun her saniye hayaletiyle olmana sebebiyet veren duygu. kimisi 7sinde kimisi 70inde bulur kimisi de bulamaz ama acı çekmeden ilham geldiğini hissettiğinde "sen oluyosun" dedirtir.
kaybetmekten korkmak. yaşamaya devam etmek. bir sebebe sahip olmak ve eğer karşılığını bulduysan mutlu olmak. (bkz: mutluluk) ileriyi hayal etmekten ve geçmişi düşlemekten korkmak. ruhun etrafına örülen duvarlardan birinde dışarı açılan ufak bir delik açmak, küçük dünyanda tapılası varlığına yer açmak.