yazılanların çoğunu okudum.
geçiyor diyen de haklı, geçmiyor diyen de haklı.
acıyor diyen de haklı, unutuluyor diyen de haklı, unutulmuyor diyen de haklı.
bence aşk acısını en iyi anlatan şey ''izi kalıyor''
evet zaman içinde acısı azalıyor, hayatına yeni biri giriyor, belki yine seviyorsun, yeniden aşık oluyorsun şanslıysan.
ama izi kalıyor.
geçen sene ayrıldım sevgilimden. uzun, oldukça uzun bir ilişkiydi.
tanışmamız dahil 10 senedir hayatımdaydı. 6 senedir sevgiliydik. herkes gibi biz de çok şey yaşadık, ayrıldık, barıştık..
geldiğimiz son noktada beyaz eşyalardan, yatak odası takımından vs. konuşmaya başlamıştık..
istemeye kaç kişi gelecek vs. gibi konular konuşuluyordu artık.
hayatımda o olmadan yapmayı hayal ettiğim hiç bir hayal yoktu.
hiç bir hayalim tek kişilik değildi. koyu fenerli olmasına rağmen benimle galatasaray maçlarını izlememesini hayal edemiyordum mesela. gecenin 3'ünde canı baklava isteyince çat diye kapıda bitivermek çok normaldi benim için. aşıktım, mutluydum.
şu an geriye dönüp baktığımda, insanın yaşaması gereken en güzel duygu gerçekten aşk.
mümkünse tatlısı ile ama acısı bile güzel olan tek şey aşk.
sonra bitti. uzun uzun anlatmaya gerek yok. bitti.
ölüyorum sandım. ölmedim. yaşıyorum sandım. yaşamadım.
ne oldu anlamadım. herşey boş geldi. ama herşey.
istanbul'un her karesine onunla gittim lan ben.
herşeyi onunla yaptım.
o kadar çok yerde izi kaldı ki.
sonra alıştığımı sandım.
koton mağazası bir erkeğe ne ifade edebilir ki?
ne bileyim. bana ediyor. herkese farklı yerler farklı anlamlara geliyor, zaten aşkın güzelliği de burada.
kimse kimseyi anlamıyor, ama herkes herkesi anlıyor.
unutmak için çok içtim. 1239839 defa aramak istedim. aramadım.
bitmesi gerekiyordu, bitti.
geriye binlerce iz kaldı.
sonra ansızın, hiç beklemediğin anda, geçti sandığın anda, bir yerde karşına çıkıyor, biriyle el el, gülüyor, bir kadının en güzel yeri gülerken gülen gözleridir bence, gözleriyle gülerdi.. sonra karşına çıkıyor..
ağlamıyorsun, gözüne bir şey kaçıyor.
sonra anlıyorsun ki, gözyaşının bittiği yerde hayat kaldığı yerden yeniden başlıyor.
senden sonra ilk gün. bugün. benim doğum günüm.
iyi ki doğdum.
Nesne kaybının ardından aranan yaşanan duygudur. Psikoza gitmekte olan son duygudur. acı, ne nefret gibidir, ne sevgi gibi.
Aslında bir savunma mekanizmasıdır, benliğin parçalanma anksiyetisine gitmeden önceki son dönüşüdür.
Acı ortaya çıkışında nesne, özne için düşlem içinde bulunan, egonun kendi eksikliklerini yansıttığı ve yeniden imgelediği ve arzunun diyalektiği için fiziksel bir yasallık ortaya çıkaran bir figürdür. Bu nesne asla bu düşlem içerisindeki haline varamaz.Hatta özne karşısındaki nesneyi zamanla değiştirmeye çalışır fakat başaramaz. Bu değişim en fazla yine özneye benzeyen bir ego kopyalamasına yakın durur. Fakat egonun eksikliklerini tamamiyle giderecek ve "hah tam oldu" diyebilecek bir hale gelemez. Nesnenin orda oluşu zaten özneye arzunun dönüşlülüğü için bir güç katmaktadır. Aşk dediğimiz olayda bu ilişki karşılılık besler. Yani düşlemine yerleşen kişi bir başkası için de düşleme yerleşmektedir. Yani iki tarafında ilişki için bir arzusu vardır. Sonrasında nesnelerin imgesel düzlemindeki figür ile simgesel olarak varoldukları figür birbirinden farklılığını ortaya koyunca soğumalar gerçekleşir "hiç zannetiğim biri değilmiş" derler ve ayrılırlar.
işte burada nesnenin kaybı ya da nesnenin ilişkiselliğe karşı arzusunun kaybı ortaya çıkar, bununla takibi olarak acı görülür.
Acı, nesnenin gerçeği ile ortaya çıkan ve arzunun dönüşlülüğünü sağlayan enerjinin kaybolması, nesnenin fiziksel varlığının arzunun ritmine olan yasallığının ortadan kalkması ve egonun kendini kopyaladığı imajinasyonun yok olması nedeniyle psişik düzlemde boşluğa sebep olur. işte bu acının sebebidir. Artık libidinal enerjimizi yatırdığımız annemiz acıktığımızda karnımızı doyurmuyor, evimizi toplamıyor, narsistik kırılmalarımızı aynalamıyordur. Sevgilimiz, bir el tutmak istediğimizde, sevildiğimizi hissetmek istediğimizde ya da seks yapmak istediğimiz de artık bunları yapmıyordur. Bunları sadece ihtiyacı karşılayan şeyler olarak görmeyin aynı zamanda bunlar talepleri de düzene sokan davranışlardır. Sonuçta kimse 24 saat sevgilisine sarılamaz, annesi 24 saat yemek yediremez ya da 24 saat sevişemez. Yani Arzunun simgeselliğin alanına girmesi ötekinin fiziksel varlığıyla mümkün olacaktır. Bizi gerçeğe uyarlayan, içimizdeki omnipotenti dünyanın fiziğine ve mantığına göre şekillendiren sembolik yapı yoktur. Bununla birlikte insanlar ayrılık sonrası yemeğe abanırlar önüne gelen insanlarla seks yapabilirler hatta bir hayat kadını tutup kucağına yatıp annesi gibi kendilerini sevdirenler de var. imgesel kısma girdiğimde yasa gireceğim için bu kadar da bırakıyorum sevgili yazarlar.
daha iyi bir kişilik bulduğunda "aşk acısı için geçirdiğin zaman" kavramına acıyorsun, özetle bazen umursamaz olmak lazım, bu konuda onlardan bir tanesi
Olmayan şeyler yüzünden ölmeyen ama sürünen insan acısı. Olanlar için acı Yok. Aşk zaten bitiyor bir süre sonra. Sırf sürdüremediklerimizin nereye varacağına dair meraklarımız bize bu acıyı yaşatıyor. Ya çok mutlu olacaksak düşünceleri ah. Aşk için ölmemeli. Aşık olmak için ölüme meydan okumak güzel olan.
birisi uğruna acı çekmek (saçma olsa da) güzel bir duygu. çünkü sebebi belirsiz mutsuzluğumu aşk acısı teranesiyle isimlendirebiliyorum.
nedenini bilmediğim bi mutsuzluk var, ben de diyorum ki "hadi bari adı aşk acısı olsun". çünkü bu tanımsız mutsuzluğun kimliğini bulamazsam contayı yakarım kaybederim kendimi karanlıkta. sikeyim anasını, içerledim.
acı olan her şeyin kalori yaktırdığını gösteren acıdır. onun acısı da kalori yaktırıyor; biberin acısı da... bu da benim "tüm acılar, kalori yaktırır." tezimi doğruluyor.
Dünyanın merkezini kalbindeymiş gibi hissetmektir, sanki bütün dünyanın yükü senin kalbinin üstündeymişcesine. Bir sızı başlar sonra kalbinden yayılan ve tüm hücrelerin adeta sızlar. Bastıramazsın, dindiremezsin. Zamanla dalgalar gelir, yavaş yavaş dağıtır ordaki yükü. Bitmez hiçbir zaman bitmez ama hiçbir zaman da ilk gün olduğu gibi acıtamaz...
Çekilmez gelen his.
Yok aga yok geçmez bu illet, mide krampları,uykusuzluk,baş ağrisiyla kombo oluşturur. Başkasıyla beraber olacağı,size dokunduğu gibi dokunacağı,size baktığı gibi bakacağı aklınıza gelir dünyanız yakılır, nefes alamazsınız.