kuruluşunda asıl amaç avrupada yeni bir dünya savaşını önlemektir. çünki iki dünya savaşı çıkarmış avrupa devletleri eğer birleşmezlerse yeni savaşlar çıkabileceğini görmüşlerdir. ikinci nedense ikinci dünya savaşı sonrasında avrupanın artık dünyanın merkezi olmaması ve birleşmezlerse sıradan ülkeler konumuna düşeceklerini görmeleridir. üçüncü olarakda her ülkenin kendi çıkarlarını birlik üzerinden gerçekleştireceğini düşünmesidir. ancak sonuç itibariyle sanırım bütün ülkeler almanya ya muhtaç hale gelmiştir. bu almanyanın istediği bişey mi onu bilmiyorum.
ab konseyi başkanı herman van rompuy ve ab komisyonu başkanı jose manuel barroso yayımladıkları ortak bildiride, "muammer kaddafi'nin ölümünün açıklanmasının, libya halkının çok uzun bir süredir çektiği despotluk ve baskı döneminin sona erdiğine işaret ettiği, libya'nin bugün, tarihinde yeni bir sayfa açabileceği ve yeni bir demokratik geleceği kucaklayabileceği" açıklamıştır.
ab ve abd dayatmalarıyla yapılan değişimler, aslında esas itibariyle, bir anlamda cumhuriyetle kurulan " milli devleti " ve " türk milli kimliğini " yeniden tanımlamaya zorlamakta veya türk milli kimliğini ortadan kaldırmaya ve devletin üniter yapısını yıkmaya yönelik olmaktadır. türkiye'ye dayatılan eknik ve dini kamplaştırma, ekonomik büyüme adı altında yürütülen ve tüm bu dayatmalar sonucunda oluşabilecek ekonomik ve sosyal patlamalar ile birlikte adım adım bir kargaşaya ve bölünmeye giden türkiye gerçeği görülmemekte, siyasal getirim uğruna ülkenin milli bütünlüğü ve üniter yapısı tehlikeli bir boyuta taşınmaktadır. akp'nin iktidar olduğu günden bugüne türkiye, ekonomik, sosyal, siyasal ve sermaye devleti oluşturma yönünde, siasi olarak bir dezenformasyona, sanal bir ekonomik ivme dahilinde ekonomik bir çöküşe, mevcut yazılı ve görsel mütareke basını ile kitlesel hipnoza, kültürel dezenformasyonla halk içinde sosyal algılama farklılıklarına ve dışarıdan dayatılan bir psikolojik harekat ile sermaye devletine dönüştürülmek için çok yönlü bir dönüşüme tabi tutulmuştur.
siyasi-sosyal-ekonomik açıdan, ne karşımızda olan ve girmeye-girmemeye çalıştığımız oluşumu görebiliyoruz-anlayabiliyoruz ne de kendimizi.
din-izm ve var olan cehalet ile kendi kısır döngümüzde saçmalıyoruz.
90'lardan itibaren üyeleri arasında ekonomik birlikteliği sağlamak adına kendi içinde yaptığı düzenlemelerin hepsi bugünlerde tek tek içinde patlayan topluluk.
vakti zamanında ekonomik olarak güçlü olan avrupa birliği üyesi ülkelerin bu güçlerini kullanarak tüm avrupa birliğini siyasi olarak domine etmesi hedeflenirken yaşanabilecek dünya çapında ekonomik krizler hesaba katılmamıştı tabi.
şimdi yunanistan gibi ekonomik enkazlarla uğraşsınlar bakalım.