bazı yerlerde ölüm antremanı olarakda geçer. ama deneyenlerin geneli konsantre olmaya çalışırken korktuklaından başarısız olurlar. öylelerinden biri olarak oxfor'dun %30 küsürünün bunu yaptığını öğrenmek, bana cesaret vererek tekrar denememe yol açtı. ve değişen bişey olmadı.
Kimileri için ürpertici, kimileri için ilgi çekici, kimileri için hurafe, kimileri için yapması eşi benzeri olmayan bir haz veren ruhsal gezinti. Birkaç kez yapmayı denesemde korkularımın yapmama engel olduğunu düşünüyorum.
alakası var mı bilmiyorum ama uyuyabilmek için çitten koyun atlatmayı bile beceremeyen birinin yapabileceğine inanmadığım için denemediğim fakat çok da merak ettiğim şey. yapabilen varsa bi zahmet bana da yardımcı olsun, nedir ne değildir anlatsın. öyle uzun yazılar okutturmasın.
gerçekleştirmiş olduğum seyehattir. karaiplere gidilmiştir kahverengi bir yelkenliyle. o kadar güzel birşey ki gerçekten yaşanması gereken bir hadise. ben gördüğümde çok müthiş bir rüya zannediyordum daha sonradan öğrendim "asral seyahat" in ne olduğunu öyle karar verildi. herkesin yapabileceği bir seyahattir.
istemeden başına gelince üç buçuk attırandır. Korkmamak en büyük olay, kimi ister başına gelmez kimi de istemeden maruz kalır.
Kendimden biliyorum, istemesem de geliyor. Çok korkup soruşturdum öyle anladım durumu. Hey gidii hey ilkinde korkup uyanmak istediydim de uyanamadıydım. Sonra sonra alışılıyor tabi. Mahkum mahpusluk gibi.
ilk deneyimlerde korku ve heyecanın tavan yaptığı sonrasında bu aşamaları solda sıfır bırakan heyecanlar yaşanan, bütün sınırların amına koymuş olan olaydır. sigara gibi bağımlısı olunabilir.
şayet uyku anında yaşanıyorsa astral seyahat değil rüya görüyorsunuzdur. ne yazık astral seyahat yaşadığını söyleyen kişiler hikayelerinde sabah yeni uyanmıştım, yada uyumak için yattım gibi başlarlar cümlelerine. oysa bu seyahat gayet ayık kafa ile yaşandığında gerçeklik payı artar.
bildiğim kadarıyla insan astral seyahatte iken etrafını görebiliyor, normalde görmediğimiz canlılarla konuşuyor, duvarlardan falan geçebiliyor.
fakat bir şeyin tadına bakamıyor. yemekten bahsetmiyorum, sadece duyu olarak tat yok. duvarlardan geçtiğine göre dokunma da yok. hiç çiçek koklamayla ilgili astral seyahat hikayesi de duymadım.
bu durumda beş duyunun sedece ikisini kullanabiliyoruz. e şimdi uyaranlar farklı olsa da bunları algılayacak yapılar tamamen organik. bu açıdan bakıldığında görme ile dokunma arasında pek fark yok ki. nasıl biri oluyor da diğeri olmuyor? hani matrix revolutions'daki neo'nun görüşü gibi bir görüş olsa, böyle ışıklı ışıklı, görmekten çok hissetmek gibi, o zaman daha bir anlaşılır bulacağım.
yanlışım varsa düzeltin, belki de beş duyunun tamamını içeren durumlar oluyordur. o zaman gene fiziksel bedeni arkada bırakıp fiziksel uyaranları algılayabilme olayı benim için gizemini korumaya devam eder, ama en azından durumu kendi içinde mantıklı bulurum. şu an ise astral seyahat yapıyor olmaktan ziyade beynin bunu yaptığına inanıyor oluşu daha olası gibi.
olabilitesi yüksek seyahat türüdür. arşa yükselen peygamberlerin yaptığı neydi ki?
inandık diyen siz geri kalmış düşünce sahipleri, kabuğunuzu kırıp dışarı çıkmanın vakti gelmedi mi daha?
uyurken kıçın açıkta kalması sonucu bir kişinin rüyasında kendini ordan oraya seyahat ederken görüp bunları çok gerçekçi bir şekilde hissetmesinin marjinal adı. bir internet sitesinden okuduğum kadarıyla astral seyahat moduna geçebilmek için önce bedeninizdeki ağırlığı atın atletle yatın bulunduğunuz ortamda sizi rahatsız edecek birşey bulunmasın falan onları yaparken zaten soğuğu yiyeceğimden dolayı 38.5 derece ateşle yatağa düşmüş bir şekilde ordaydım şunu yaptım gezindim diye tonla rüya görürüm.*